-
6th Temmuz 2008

Peygamberin insanlığa yönelik mucizesi Kur’an’dır- Süleyman Ateş

posted in *PEYGAMBER |

4351-Ebu Hureyre anlatıyor: “Resûlullah buyurdular ki:”Her peygambere mutlaka insanların inanmakta olageldikleri şeyler cinsinden bir mucize verilmiştir. Ama bana verilen (mucize) ise vahiydir ve bunu bana Allah vahyetmiştir. Bu sebeple Kıyamet günü, diğer peygamberlere nazaran etbâı en çok olan peygamberin ben olacağımı ümid ediyorum.” [Buharî, Fezâilu’l-Kur’ân 1, Î’tisâm 1; Müslim, İman 239, (152).]

“Bizi mucizelerle peygamber göndermekten alıkoyan şey, ancak önceki milletlerin onları yalanlamış olmalarıdır. Semud’a gözleri göre göre mucize olmak üzere o dişi deveyi verdik de onunla kendilerine zulmettiler; oysa Biz o mucizeleri, ancak korkutmak için göndeririz.” (17İsra/59)

“Dediler ki: Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça; yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça; yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe; yahut Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe; yahut altından bir evin olmadıkça; ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz.” De ki: “Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim.” Zaten, kendilerine hidayet rehberi geldiğinde, insanların (buna) inanmalarını sırf, «Allah, peygamber olarak bir beşeri mi gönderdi?» demeleri engellemiştir. Şunu söyle: Eğer yeryüzünde yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik. De ki: Benimle sizin aranızda gerçek şahit olarak Allah kâfidir. Zira O, kullarını hakikaten bilip görmektedir.” (17İsra/90-96)

“Nitekim «Ona Rabbinden mucizeler indirilse ya!» dediler. De ki: «O mucizeler hep Allah’ın katındadır.Ben ise sadece açık bir uyancıyım.» Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır.” (29Ankebut/50-51)

“Eğer kendilerine bir mu’cize gelirse ona mutlaka inanacaklarına olanca güçleriyle Allah’a yemin ettiler. De ki: “Mu’cizeler ancak Allâh’ın yanındadır.” O (mu’cize) gelmiş olsa da onların inanmayacağının farkında değil misiniz?” (6En’am/109)

“Onların söylediklerinin hakikaten seni üzmekte olduğunu biliyoruz. Aslında onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler açıkça Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar. Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar, yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine rağmen sabrettiler, sonunda yardımımız onlara yetişti. Allah’ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek hiçbir kimse yoktur. Muhakkak ki peygamberlerin haberlerinden bazısı sana da geldi. Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin! Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma!” (6En’am/33-35)

 

 

“7- Dediler; “Bu Elçiye ne oluyor ki yemek yiyor, çarşılarda geziyor? Ona kendisiyle beraber uyarıcı olacak, bir melek indirilmeli değil mi? 8- Yahut üstüne bir hazîne atılmalı, yahut kendisinin, ürününden yiyeceği bir bahçesi olmalı değil mi?” Ve zâlimler: “Siz başka değil, sadece büyü­lenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediler. 9- Bak, senin için nasıl benzetmeler yaptılar da saptılar. Artık bir daha yolu bulamazlar. 10- Yücedir O ki dilerse sana bundan daha hayırlısını altından ırmaklar akan bahçeler verir ve senin İçin saraylar yapar. (25/7-10)

Bu âyetlerde müşriklerin, Hz. Muhammed (s.a.v.)e, alay maksadıyla söyledikleri sözler anlatılıyor. Onlara göre Hz. Muhammed gerçekten pey­gamber ise neden yemek yiyor, sokaklarda geziyor? Allah ona bir melek indirmeli, o melek de onunla beraber insanları uyarmalıdır. İnsanları kendisine inandırmak için bu kadar çaba harcamasına ne gerek var? Peygamber olağan üstü bir insan olmalı, diğer insanların yapamayacağı şeyleri yapabilmelidir. Onun üstüne gökten bir hazine atılmalı, meyvelerinden yiyeceği bir bahçesi olmalı. Bunları alay amacıyla söyleyenler, sonunda da Hz. Muhammed (s.-a.v.)in. büyülenmiş bir insandan başka bir şey olmadığını vurguluyorlar.

Bizi âyetler (mu’cizeler) göndermekten alıkoyan şey, evvelkilerin, (onları) yalanlamış olmasıdır. Semûd(kavmin)e açık bir mu’cize olarak dişi deveyi verdik, o zulmetmelerine sebeb oldu (deveyi boğazlayarak kedilerine yazık etmiş oldular), Biz mu’cizeler i, yalnız korkutmak için göndeririz- (17/59)

17/59. âyette, Allah’ın, müşriklerin istedikleri mu’cizeleri neden göndermediği açıklanıyor. Daha önceki milletler de mu’cize istemişler, fakat mu’cizeleri gördükten sonra da yalanlamışlar, bu yüzden cezalandırılmışlardır. Semûd kavmine de, apaçık ibret dolu mu’cize olarak Deve verilmiş, yine yalanlamışlar, Deveye haksızlık etmişlerdi. Allah, mu’cizeleri korkutup uyarmak için gönderir. Mu’cizeleri gördükleri halde yalan­layanlar cezalandırılırlar.

“Kavmi dağları yürütmesini, melekleri indirmesini ve buna benzer mu’cizeler göstermesini istediler. Allah bunları yapmıyordu. Halkı imtihan ediyordu. Peygamberini tasdik hususunda Allah’a itaatlerini, imanlarının delillerden, düşüncelerden kaynaklanmasını istiyordu. Tâ ki, bu imanları karşılığında sevap alabilsinler. Perde kaldırılıp onlara zorunlu bilgi oluşsaydı, sevap ve cezayı gerektiren hikmet de kalkardı. Çünkü insan bilfiil kazanmadığı bir şeyden sevab alamaz. Nitekim renklerinden, saçlarından ve bunlar gibi kendi eserleri olmayan şeylerden dolayı insanlar sevab alamazlar. Allah kanıtı, İnsan düşüncesinin kısmî bilgiye ulaşması için vermiştir. Bu da ancak kalb işi (düşünce) ile oluşur ki, o da ancak delile ve mu’cizenin, peygamberin doğruluğuna kanıt olup olmadığına bakmaktan ibarettir. Yoksa yüce Allah, kelâmını peygamber göndermeden doğrudan doğruya da duyurabilirdi. Fakat Cenab-ı Hak işleri iki cihana bölmüştür; dünyâ işlerini nazar (gözlem), istidlal (akıl yürütme, kanıtlama), düşünce ve İbretlerden doğan bilgiye dayandırmıştır. Çünkü dünyâ kulluk ve sınav evidir. Âhiret işlerini de zorunlu bilgiye bağlamıştır. Zorunlu olarak doğan bilgiye sevap ve ceza gelmez. Oradaki ceza, ilk evde (dünyâda) kazanılan eylemlere bağlıdır. O’nun düzenlediği bir hikmet ve O’nun verdiği bir hüküm!

Muhakkak ki Hz. Muhammed’in elinden pek çok mu’cize zuhur etmiştir. Kuran onun ebedî mu’cizesidir. Diğerleri, kendi zamanına özgü kalmıştır. Bunlardan meşhur ve çok yaygın birkaçına değinmekte fayda görüyoruz:

Hz. Peygamber’in bazı mu’cizelerini bizzat Kur’ân-ı Kerîm haber vermiştir: Bedir harbinde Cenâb-ı Hak İslâm askerlerini, görünmeyen güç­lerle desteklediğini bildiriyor: “Siz Rabbinizden yardım istiyordunuz, O da: ‘Ben size birbiri ardınca bin melek ite yardım edeceğim,’ diye du’ânızı kabul buyurmuştu. Allah bunu ancak müjde olsun (sevmesiniz) ve kalbiniz bununla yatışsın (güvene ve huzura kavuşsun) diye yapmıştı. Yardım, yalnız Allah katındandır. Allah dâima üstün, hüküm ve hikmet sahibidir.” [93]

“(Allah mü’minlere yardım eder). Nitekim Allah, zayıf durumda bulunduğunuz Bedir’de de size yardım etmişti. O halde Allah’tan korkun kt, şükredesiniz, O zaman sen mü’minlere: ‘Rabbinizin, size, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi, size yetmez mi?’ diyordun. Evet, sabreder, korunursamz; onlar hemen şu dakikada üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı beşbin melekle yardım eder. “[94]

“Ey inananlar, Allah’ın size olan ni’metini hatırlayın, hani bir zaman size ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görmekteydi.” (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Mucize-Muhammed maddeleri)

 

This entry was posted on Pazar, Temmuz 6th, 2008 at 14:06 and is filed under *PEYGAMBER. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum Yaz