-
28th Eylül 2008

Kainatın Efendisi Peygamberler Değil, Allah’tır

posted in *PEYGAMBER |

3Al-i İmran/147-Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı ve aşırılığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!

 

 

 

ALEMLERİN VEYA KAİNATIN EFENDİSİ KİMDİR?

“Kâinatın efendisi” yalnızca Allah’tır. “EFENDİ” sözcüğü Arapça’da “seyyid”, “rabb” ve “Mevlâ” sözcükleriyle karşılanmaktadır. Eğer ‘efendi’ sözcüğünden amaç “seyyid” ise burada ölçüsüz ve abartılı kullanım vardır. Peygamberleri ölçüsüz ve abartılı ifadelerle övmek, İslam dışı olup Hıristiyanların bozuk anlayışına ortak olmaktır, bu konuda onlarla yarışa girmektir. Hz. Muhammed’in canlı-cansız, Müslüman-gayri Müslim ve kendinden önceki tüm insanların ve tüm peygamberlerin efendisi (kâinatın efendisi) olduğunu iddia etmek aynı zamanda koca bir yalandır. Bununla diğer “rabb” veya “Mevla” sözcükleri kastediliyor ise, Müslümanların rabbi de mevlası (Mevlanası) da Allah’tır. Böyle bir kullanım Hristiyanlara özentidir. Çünkü onlar da Hz. İsa’yı “evrenin efendisi” olarak görmektedirler.

Alemlerin efendisi” veya “kainatın efendisi” ifadeleri, dini çevrelerde hem Allah için hem peygamber için kullanılmaktadır. Oysa Kur’an‘da Fatiha suresinin 2. ayetinde alemlerin(kainatın) rabb’inin(efendisinin) yalnızca Allah olduğu bildirilmiştir. Üstelik bütün Arapça sözlüklerde “rabb” sözcüğünün en önde gelen anlamlarından birisi de “efendi” kelimesidir.

 

Fahr-i kainat: Kainatın övüncü

Habîbullah: Allah’ın sevgilisi (Allah’a çocuk yakıştırmaktan daha ileri bir yakıştırma. Şunu bilmek gerekir ki Hristiyanlar da Hz. İsa’yı Allah’ın biyolojik oğlu olarak görmezler. Sözde onlar da Allah’a ne denli yakın olduğunu anlatmaya çalışırlar.)

Kainatın efendisi: Alemlerin efendisi

Seyyidu’l-evvelîne ve’l-âhirîn: Öncekilerin ve sonrakilerin efendisi (Özellikle cenazeleri duyurmak için sala verirken Hz. Muhammed için kullanılmaktadır.)

Allah’a ait bir nitelemenin peygamber için kullanılması bununla ne amaçlanırsa amaçlansın riskli bir durum doğurmaktadır.

 

 

 

İSLAM ‘IN ANA OMURGASI

Allah ‘tan başka ilah yoktur” ilkesine tanıklık etmektir. 3Al-i İmran/18

Diğer elçiler gibi “Muhammed, Allah ‘ın kulu ve elçisidir(peygamberidir).” 33Ahzab/40

‘Peygamber’ sıfatı, insan için kullanılabilecek en üst bir sıfattır. Bunun için fazladan abartılarla onu insanüstü ve doğaüstü göstermeye çalışmak ilahi mesaja asla uygun düşmez.

 

KUR’AN-I KERİM ‘DEN BİRKAÇ AYET

“De ki: Hamd olsun Allah’a, selam olsun seçip seçkin kıldığı kullarına…”-27Neml/59

“Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir…”-3Al-i İmran/144

“Peki, Kitap’ta Allah hakkında gerçekten başka bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan söz alınmamış mıydı ve onlar Kitap’takini okumamışlar mıydı? Âhiret yurdu sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâla aklınız ermiyor mu?”- 7A’raf/169

“De ki: … O halde siz müminler iseniz Allah’tan korkun, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlüne itaat edin”-8Enfal/1

“O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı…”-2Bakara/29

 

KÜTÜB-İ SİTTE‘DEN KONUYLA İLGİLİ BİRKAÇ HADİS

Hadis No: 5391-5355 – Mutrıf İbnu Abdillah, babasından naklediyor: “Benî Âmir heyetiyle Resûlullah (a.s)’ın yanına gitmiştik. “Sen bizim efendimizsin!” diye hitap ettik. “Efendi, Allah’tır!” buyurdular. Biz: “Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!” dedik. Bize: “Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi (mübalağalı medihlerde) koşturmasın!” buyurdular.” Ebu Dâvud, Edeb 10, (4806).

Hadis No: 5392-5356-Hz. İbnu Abbâs anlatıyor: “Hz. Ömer’in şöyle söylediğini işittim: “Resûlullah’’ı dinledim diyordu ki: “Hakkımda, Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’ya yaptıkları aşırı övgülerde bulunmayın. Şurası muhakkak ki ben bir kulum. Benim için “Allah’ın kulu ve elçisi deyin.” Buhârî, Enbiya 44, (Teysîr, bu hadisi Müslim’in de rivayet ettiğine işaret eder.)

Hadis No: 4337-4307-Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor: “Müslümanlardan biri ile Yahudilerden biri aralarında münakaşa edip küfürleştiler. Müslüman öbürüne: “Resûlullah’ı alemler üzerine seçkin kılan Zât-ı Zülcelâl’e(Allah’a) kasem(yemin) olsun!” diye yemin etti. Yahudi de: “Musa’yı alemler üzerine seçkin kılan Zât-ı Zülcelâl’e(Allah’a) kasem(yemin) olsun!” diye yemin etti. Derken, o böyle der demez, Müslüman elini kaldırıp Yahudi’ye bir tokat vurdu. Yahudi de doğruca Hz. Peygamber’e gidip hadiseyi haber verdi. Hz. Peygamber: “Beni Hz. Musa’ya üstün kılmayın! Çünkü insanlar hep bayılacaklar. İlk kalkan ben olacağım. Ben ayılınca Hz. Musa’yı Arş’ın bir ucundan tutmuş göreceğim. Bilemiyorum. O, bayılıp hemen ayılanlardan mıdır, yoksa Allah’ın istisna ettiklerinden midir?” buyurdu.” Buhari, Husumat 1, Enbiya 34, 35, Rikak 43, Tevhid 31; Müslim, Fezail 160, (2373); Ebu Davud, sünnet 14, (4671); Tirmizi, Tefsir, Zümer, (3240).

Hadis No 5394-5358 – Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: “Resûlullah, meddahların(övgücülerin) ağzına toprak saçmamızı emretti.” Tirmizî, Zühd 55, (2396).

Hadis No: 4338-4308-Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: “Resûlullah(a.s) buyurdular ki: “Bir kulun: “Benim, Yûnus İbnu Mettâ’dan hayırlı olduğumu” söylemesi uygun olmaz. Onun nesebi de babasınadır.” Buhari, Enbiya 35, Tefsir, Nisa26, Tefsir, En’am4, Tefsir, Saffat 1; Müslim, Fezail 166, (2376); Ebu Davud, Sünnet 14, (4669, 4670).

3994-7200/ 7162 – Ebu Hureyre anlatıyor: “Resülullah buyurdular ki: “Sizler, kendinizden önce gelen ümmetlerin sünnetine kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpa tıp uyacaksınız. Hatta onlar, daracık bir keler deliğine girseler oraya siz de gireceksiniz.” Oradakiler, “Ey Allah’ın Resulü! (Onlar) Yahudiler ve Hıristiyanlar mı?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Bunlar değilse kimler olur?” buyurdular.”

Kütüb-i Sitte ‘den aktarılan en son hadiste Peygamberimiz(a.s), Müslümanların da Yahudi ve Hıristiyanların düştüklere benzer hatalara düşeceklerini buyurmaktadır.

 

MUHAMMED PEYGAMBER İÇİN “KAİNATIN EFENDİSİ” RİSKLİ BİR KULLANIMDIR.

ALLAH ‘IN ELÇİSİ MUHAMMED, “ALEMLER İÇİN RAHMETTİR(İLAHİ LÜTUFTUR)-21Enbiya/107” İFADESİ DAHA DOĞRUDUR.

 

TEFSİRLERDEN ÖRNEKLER

12Yusuf/101- Ey Rabbim! Sen bana mülkten bir parça nasip verdin. Ehadîsin meâlini bilmek ilminden de bana bir hisse ilim öğrettin… Ey gökleri ve yeri yoktan yaratan Rabbim! Sen dünyada ve ahirette benim velimsim. Benim malikim, veliyyi nimetim ve efendimsin. (Yûsuf sûresinden-Hak Dini Kur’an Dili-Elmalılı Hamdi Yazır)

Rab kelimesi, terbiye kökünden türetilmiştir. Allah (cc) İnsanları eğitir ve yönetir. Rab. malik, muslih (düzeltici), efendi ve itaat olunan gibi bir­çok manalara gelir

İbni Cevzi ise. «Alem kelimesi, Arap diline vakıf olanlara göre Allah (cc)ın yarattığı ilk varlıktan son varlığa kadar bütün mevcudata verilen İsimdir. Mütefekkirlere göre yerde, gökte ve kainatta bulunan varlıkların hepsine alem denir. (Fatiha Sûresi tefsiri Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları)

4) Sahip, Efendi, İdareci: Rab kavramı insana izafe edildiği zaman sahip, efendi manalarına gel­mektedir. Allah’a izafe edilince, sahip (mâlik) manasını kazanmaktadır. Şu ayette sahip ve efendi manalarına gelmektedir:

(Onlardan kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: “Beni efendinin yanında an!” Fakat şeytan ona, efendisine anmayı unutturdu. Dolayısıyla birkaç sene daha zin­danda kaldı)… [Yusuf/42]

G) Hz.Muhammed Bir Rahmettir: (Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönder­dik). [Enbiya/107]

Hz. Peygamber rahmettir, ama rahman değildir. Bir insan olması sebe­biyle Yüce Allah Hz. Peygamber’e rahman değil, rahmet sıfatını vermiştir. Rahmaniyetin bir parçası olan rahmet, insana izafe edilebildiği için, Hz. Pey-gamber’in rahmet olduğu bildirilmiştir. Yukarıda, alem kavramının kainatın bütününü ifade ettiğini söylemiştik. Burada ise alemler kavramı Hz. Peygamberle birlikte kullanılarak, onun alemlere rahmet olduğu belirtilmektedir. Peki Hz. Peygamber hangi alemlere rahmettir?

“Allah alemlerin rabbi’dir” ifadesindeki alemin kelimesi, daha farklı bir mana kazanmaktadır. “Hz. Muhammed alemlere rahmettir” ifadesinde ise, alem’e daha dar bir mana yüklenmektedir. Burada alemler ibaresi ‘insanlar’ ile ‘cinler’i kapsıyor; dolayısıyla Hz. Peygamber’in akıl, irade ve sorumluluk taşıyan varlıklara rahmet olduğunu ifade ediyor olabilir. Hz. Peygamber’in rahmetinin nerelerde tezahür ettiğinin; veya işlevini nasıl gerçekleştirdiğinin cevabını şu ayette bulabiliriz: (Nitekim kendi içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size kitabı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi öğreten resul gönderdik).[Bakara/151] Fatiha Tefsiri-Yeni Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri-Bayraktar Bayraklı)

Rabb: Efendi ve mâlik (sahip) demektir. Eğitme, terbiye etme ve göz­etme anlamlarını taşır. (Fatiha Tefsiri-Furkan Tefsiri- Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazî)

Rab, efendi anlamına da gelir. Yüce Allah’ın: “Beni rabbinin nezdinde an” (Yusuf, 12/42) buyruğundaki rab bu anlamdadır. Hadis-i şerifte de: “Cariye­nin rabbesini doğurması” ifadesinin anlamı hanımefendisini doğurması-dır. Biz bunu “et-Tezkire” adlı eserimizde açıklamış bulunuyoruz. (Fatiha sûresi-Kurtubî Tefsiri)

Erginlik çağı önemlidir. Sorumluluk bu çağda başlar. Babalar aksini söylese de erginlik çağına giren insan, Allah’ın varlığına ve birliğine, onun kendinin ve tüm varlıkların sahibi ve efendisi olduğuna kesinkes tanık olur. Kimi bunu açığa vurur. Kimi de önemli olaylar karşısında ortaya çıkarır. Bir çok insan bu kadar bir inancın kendine yeteceğini sanır. Bu bir şeytan aldatmasıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurur: O aldatıcı şeytan, sakın sizi Allah ile aldatmasın. (Lokman 31/33) Kendilerine tanrıtanımaz diyen ateistler Allah’ı işlerine karıştırmak istemeyenlerdir. Onlar kendilerini tanrılaştırır ve kendilerinin efendisi olmaya çalışırlar. Diğer müşrikler ise Allah ile beraber başka efendiler bulur, onları Allah’a benzer konuma getirir ve Allah’a verdikleri kesin sözden cayarlar. Ama hepsi de bilir ki, Allah’ın bir benzeri olamaz. (Fatiha açıklaması. Prof. Abdulaziz Bayındır İstanbul eski Müftü yardımcısı)

Hamd, alemlerin Rabbi Allah içindir. Bütün övgüler yoktan var eden, yaratmış olduklarının yegane sahibi, efendisi, terbiye ve ıslah edicisi, besleyicisi, yöneticisi, yardımcısı, hidayet edicisi olan ve her türlü ibadetin yalnız kendisi için yapıldığı yüce Allah içindir. (Fatiha tefsiri Muhammed Esed-Kur’an Mesajı)

İSLAM’IN RABB ANLAYIŞI: Ayetin öbür yarısını oluşturan “Rabbil alemin (tüm alemlerin Rabbi)” tamlamasına gelince, bu ifade İslâm düşünce sisteminin temel dayanağını temsil eder. Gerçekten, “mutlak ve sınırsız Rabb”lık kavramı İslâm inancının temel ilkelerinden biridir. Rabb, malik ve tasarruf sahibi demektir. Sözlük anlamı ile “efendi“, “eğitmeye ve geliştirmeye yetkili kimse” demektir. Eğitme ve geliştirme ile ilgili bu tasarruf bütün alemleri, yani bütün varlık(arı içerir. Çünkü yüce Allah evreni yarattıktan sonra onu kendi haline bırakmıyor, aksine onu geliştirme, gözetme ve eğitme yoluyla tasarrufu altında tutuyor. Bu açıdan bakıldığında tüm alemler, tüm varlıklar alemlerin Rabbi olan Allah’ın koruması ve gözetimi altındadır. (Fatiha sûresi tefsiri Fizilali’l-Kur’an-Seyyid Kutub)

“Rab”: Mâlik, ibadet olunan efendi, işleri düzelten, düzenleyen, cebreden ve işleri çekip çeviren demektir. Bu kelimede hem rubûbiyet, hem terbiye, hem de mahlukata karşı gösterilen ilgi ve ihtimam anlamı vardır. “Âlemîn (alemler)”: Âlem kelimesinin çokluk şeklidir. Âlem ise yüce Allah dışında kalan her türlü varlıktır, insanlar âlemi, hayvanlar, bitkiler ve cinler âlemi gibi çeşitleri vardır. “Âlem” lafzı, kendi kökünden teklik şekli olmayan bir cins isimdir; “raht ve kavm” kelimeleri gibi. (Fatiha tefsiri-Tefsîru’l-Munîr Dr. Vehbe b. Mustafa ez-Zuhayli)

 

***************************************************

3Al-i İmran/147-Onların sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığımızı ve aşırılığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl; kâfirler topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl!

************************************************************

“Allah Habib(Sevgili) Edinir mi?

Sevgili, en sevgili, çok sevgili, double sevgili… Türkçeye zimmetlenmiş karşılığı “habib”. Allah’a zimmetlendirilen karşılığı ise “habibullah”. Yani “Allah’ın sevgilisi”.

Habib kelimesi lugatta, kökeninde sevgi barındıran başka manalara da geliyor. Fakat halk arasında bildik “sevgili” manasını taşıyor.

Habibullah diye nitelenen insan, Allah’ın “Allah’ın resulü ve Nebilerin sonuncusu” (33/40) olarak nitelediği Muhammed Peygamber’den (selam olsun) başkası değildir.

Peki bu sözün kaynağı ne olaki? Allah’a mı ait, yoksa birileri tarafından O’na isnad mı ediliyor?

Her uydurulan yalan gibi bu da Allah’a isnad edilen bir söz elbette. Kur’an’ın hiçbir ayetinde “habibullah” ifadesi geçmemektedir.

Peki nasıl oluyor da bu sözcük geçmişten günümüze dek kendilerine “İslam toplumu” denen toplumlar tarafından Allah adına dile getirilebiliyor?

Bu sorunun cevabını vahyin yegane kaynağından incil ehlini irdeleyerek aramak doğru bir davranış olacaktır.

İncil ehli Rahman’a çocuk isnad ederlerken bunun incilden bir emir olmadığını bilerek ediyorlardı. Böyle bir talep Allah’tan gelmemişti -ki gelmez de. Buna rağmen kendilerine gönderilen peygamberi Rahman’ın çocuğu olarak nitelemekten geri durmadılar.

Kur’an’ın indiriliş amacından bir tanesi de bu büyük iftirayı ortadan kaldırmak ve iftira sahiplerini uyarmak içindir.

Kehf 4- Ve “Allah çocuk edindi” diyenleri de uyarsın.

Kehf 5- Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.

Eğer “Allah çocuk edindi” ifadesi İncil veya Tevrat’da yazılı bir ifade olsaydı, Allah iftiracıları Kur’an’da sert bir dille uyarma gereği duymazdı.

Bu söz, görüldüğü gibi tamamen uydurulmuş, nesilden nesile aktarılmış bir iftiradan başka bir şey değildir.

Kur’an’a göre bu çirkin bir iftiradır. Öyle ki göklerin çatlamasına, yerin yarılmasına ve dağların parçalanmasına sebep olacak kadar büyük bir iftiradır (19/90). Fakat kitap ehline göre çok masumane bir itikat meselesidir. Hatta Hristiyan akaidinin temel prensiplerinden birisidir.

Elbetteki Rahman’a çocuk edinmek yaraşmaz. Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki O’nun huzuruna kul olarak çıkmasın.

Şimdi meselenin can alıcı noktasına gelelim.

Rahman’a çocuk edinmek yaraşmaz da, -ki yaraşmaz. Habib edinmek yaraşır mı? Sevgili edinmek yaraşır mı? Çocuk edinmekten müstağni olan Allah, sevgili edinmekten müstağni değil midir?

Sevgili edinmekten de müstağnidir ki, vahyin hiçbir yerinde bunu dile getirmemiştir.

Bu sözü Kitab’a uyduramayan bazı cingözler, her zaman yaptıkları gibi bu sözü de Peygamber’e söyletmeyi kendilerine görev addetmişlerdir. Yani meselenin asıl kaynağı Kur’an değil, birilerinin uydurmalarıdır.

Şimdi şöyle bir uyarlama yapalım. Kur’an’da geçen “Allah çocuk edindi” tabiri yerine, “Allah sevgili edindi” tabirini kullanalım. Bakınız, Muhammed peygamber’i habibullah ilan edenlerle, İsa peygamber’i “Allah’ın oğlu” ilan edenlerin bu anlayıştan ötürü birbirlerine ne kadar benzediklerine kendi gözlerinizle şahid olunuz.

Örnek 1:

10/68- Dediler ki: “Allah, kendine çocuk edindi”. O, böyle şeylerden münezzehtir. O, müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Bu hususta elinizde hiç bir delil yoktur. Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi neden söylüyorsunuz?

Dediler ki: “Allah, kendine sevgili (habib) edindi”. O, böyle şeylerden münezzehtir. O, müstağnidir. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Bu hususta elinizde hiç bir delil yoktur. Allah’a karşı bilmediğiniz bir şeyi neden söylüyorsunuz?

Görüyorsunuz, ne oğul isnad edenlerin, ne de sevgili (habib) isnad edenlerin ellerinde, Kitaptan delil namına herhangi bir bilgi yoktur. Dolayısıyla Allah’a karşı bilmedikleri bir şey söylemektedirler.

Örnek 2:

18/4- Ve “Allah çocuk edindi” diyenleri de uyarsın.

18/5- Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.

Ve “Allah sevgili (habib) edindi” diyenleri de uyarsın.

Bu hususta ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. Onlar, yalandan başka bir şey söylemiyorlar.

Her iki söz de büyük bir iftiradır. Çünkü Allah ne İsa peygamber’e, ne de Muhammed peygamber’e böyle sıfatlar kullanmamıştır. Kullanmadığı için, kullanmış gibi muameleye tabi tutulduğu için büyük bir iftiradır. İftira dediğimiz şey de: Herhangi birinin yapmadığı bir şeyi yapmış gibi algılamak ve ona göre davranmak değil midir zaten?

İki tane örnek konunun anlaşılması için yeterlidir sanırım. Diğer ayetlerde geçen “Allah çocuk edindi” iftiralarını da sizler uyarlayabilirsiniz.

Muhammed Peygamber’e Habibullah diyenleri Kehf Suresi 4. ayete binaen uyarmak, her müslümanın boynunun borcudur.

Bu söz büyük bir yalandır, büyük bir iftiradır. Allah Peygamber’i için böyle bir tabir asla kullanmamıştır. Bu iftira da en az diğer kitap ehlinin iftirası kadar masum değildir. Her iki uydurma da göklerin çatlamasına, yerin yarılmasına ve dağların parçalanmasına sebep teşkil etmektedir.

Dolayısıyla her iki iftirayı Allah’tan bilip, ona göre muamele edenleri uyarmak her müslüman’ın boynunun borcudur. Bu bir sorumluluktur.

Uyarılmalarına rağmen, bu yazılanları okuyup, başucu kaynaklarına müracaat edeceklere, hocalarını bu yazıdan dolayı soru yağmuruna tutacak olanlara, Peygamber adına uydurulmuş hadis kitaplarına koşacak olanlara ve bir takım külliyatlara bakıp, “habibullah” sözünün yaldızlı sözlerle bezenmiş açılımını okuyup, “oh be, sapık adam bir sözü bize çok gördü, burada O’nun dediği gibi değil, bilakis bu sözün ne kadar hörmetli ve kıymetli olduğu yazıyor” diye kendilerini avutanlara da şunu belirtmek isterim:

“Yeryüzünde “Allah çocuk edindi” iftirasıyla avunan kaç milyar hristiyan var biliyor musunuz? Onlara göre bu iftira o kadar masumane ki ilk başlarda da belirttiğim gibi itikat konusu haline gelmiş.”

Hem müslüman’ın akaid kitabı Kur’an değil midir? Niye başka kaynaklarda yer alan uydurmaları itikat konusu haline getiriyorsunuz. Siz Kur’an’dan mı yoksa başka kitaplardan dolayı mı sorguya çekileceksiniz?

Elbette aralarında bu iftirayı duyduğunda haya eden, bu iftirayı atanları ve diline dolayanları görünce hırsından çatlayan da yok değildir. Onlar her zaman azınlıktır.

Allah kendisine sevgili (habib) edinmez. Haşa, O sübhandır. Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Hepsi O’na isteyerek veya istemeyerek boyun eymiştir. Bu sadece bir hatırlatmadır. Dileyen hatasından vazgeçer, dileyen ısrarcılığına devam eder.

Hele bir de Son nebi’ye “alemlerin efendisi” yakıştırması var ki, düpedüz şirk-i ekber’dir. Her ne hikmetse, her konuda Arapça kelimeler kullanmasını seven güruh, bu söze gelince “efendi” demeyi tercih etmiştir.

Niye hiç düşündünüz mü?

Efendi’nin karşılığı olan Arapça kelimeyi kullansalar, bütün rezillikleri ortaya çıkacak. Çünkü bu Allah’a ait bir sıfattır. Nasıl mı?

Rabbil alemin. Türkçesi, yaratılmışların efendisi.

Yarı Türkçe yarı arapçası: alemlerin efendisi.

Tam arapçası: alemlerin rabbi

Haddi aşmanın daniskasıdır bu. Üstüne üstlük günde 40 kere Fatiha okudukları halde bu sıfatı peygambere yakıştırmaya nasıl cesaret edebiliyorlar? Nasıl başlıyordu Fatiha Suresi? “Elhamdulillahi rabbil alemin” Yani, “Hamd alemlerin efendisine”

Hal böyleyken, Muhammed ümmeti (!) olduğunu iddia edenler şunun cevabını versinler? İsa Ümmeti ile örtüşmeyen / benzeşmeyen ne yanınız kaldı?” (Uğur Erzincan) http://www.satirbasi.com/?a=720

 

 

***************************************************

Aşağıdaki metinlerde kainatın/evrenin efendisi Allah olduğu bildirilirken çoğu dini çevrelerde ve yazılarda özellikle ve yoğun biçimde Hz. Muhammed’in “kainatın/evrenin/alemlerin efendisi” ifadeleri kullanılmakta veya peygambere ilahi nitelik yakıştırılma yoluna gidilmektedir.

***************************************************

 

 

 

 

“KAİNATIN EFENDİSİ, HZ. MUHAMMED DEĞİL ALLAH’TIR” DİYENLER

“Övgü Alemlerin Efendisi Allah içindir. 1 Fatiha Suresi 2” http://allah.gen.tr/?p=189

 

“Müslüman, bütün kavimlerin birbiriyle kaynaştığı büyük bir ümmet içinde yaşıyordu. İnandığı tanrı alemlerin efendisi ve yaratıcısı(Rabbülalemin) idi.” http://www.atominsan.com/islam_felsefesi.htm

 

“Siyer çalışmalarında Kur’an’ın gereği gibi yada yeteri kadar dikkate alınmaması veya daha doğru bir söyleyişle öncelikli bir ölçü olarak dikkate alınmaması birçok yanlışa neden olmuştur ve oluyor. Bu yüzden, ismi “Siyer” olan ama Allah Resulünün sözleriyle, yaşantısıyla ve uygulamalarıyla çelişen birçok kitapla karşılaşabiliyoruz. Bunun birçok sebebinden bahsedilebilir. En önemlisi ise sınırsız övgüye eğilimli çarpık ve yanlış zihin. Bu zihniyet bir harekete geçti mi hız kesemiyor ve duracağı yeri de bilemiyor. Öyle söz veya yazılarla karşılaşıyorsunuz ki şaşırmamak, yüce Allah’tan tövbe dilememek imkânsız. Bazı kitaplarda Resûlüllah’tan bahsedilirken bir beşerden, insanlar arasından seçilmiş ve tüm insanlara örnek kılınmış seçkin bir şahsiyetten değil, adeta insan kılığına bürünmüş bir ilahtan bahsedilir. Bunun son zamanlarda pek yaygınlaşan ve maalesef çoğu kimsenin pek de dikkatini çekmeyen tipik örneği âlemlerin efendisi nitelemesidir. Bu ne saçmalıktır ki Allah’a ait bir sıfat Türkçeleştirilip Resûlüllah’a ait kılınmaktadır. Âlemlerin efendisi Allah değil mi! İşte Kur’ân’a muhalif olup övgüleriyle sınırları ezip geçen zihniyet ile bunu kastediyorum. Bu zihin, hiç zorlanmadan Resûlüllah’ın tüm hayatını olağanüstülüklerle doldurabiliyor. Bunu yaparken de O’nu insanlık düzleminden melekler katına sürgün ederek insanlar için ebedi örnek olmaktan uzaklaştırdığının farkında bile değil. Fakat tüm bunları derken bir haksızlığa da neden olmaktan kaçınmak gerekiyor.” Ümran dergisi, Celaleddin Vatandaş http://www.umrandergisi.com/HDF_detay.asp?bicim=K&ID=1559&K=625&KK=S%C3%83%C2%B6yle%C3%85%C5%B8i

 

“ENTE MEVLANA, FENSURNA.. diye her yatsı namazı sonunda okunan TEK MEVLANAMIZ SENSİN.. sözünü unutup başkalarını kendimize mevlana ilan ederiz,

BEDİ’USSEMAVATI VEL ARD.. deriz, tek bedi’nin, emsalsız, benzersiz bedi’in Allah olduğunu deklare ederiz, sonra çıkar bediüzzamanlar ediniriz kendimize,

Hatta,

Alemlerin yaradılışını Peygamberin yüzü suyu hakkına bağlayanlar, sözlerini tekrar unutup, çıkıp mezhep imamlarına İMAM-I AZAM (en büyük önder)…

derler.. velhasılı,

bir kavramlar karışıklığı alır gider başını..

Bakalım bu ümmet ne zaman ÜMMETEN VESATEN olabilecektir..” http://www.islamibilinc.com/forumlar/alemlerin-efendisi-kim-t7551.html?s=89e532f6f0d6d9b14ce905d308112b70&;

 

“ÂLEMLERİN EFENDİSİ KİM?

Hele bir de Son nebi’ye “alemlerin efendisi” yakıştırması var ki, düpedüz şirk-i ekber’dir. Her ne hikmetse, her konuda Arapça kelimeler kullanmasını seven güruh, bu söze gelince “efendi” demeyi tercih etmiştir.Niye hiç düşündünüz mü?

Efendi’nin karşılığı olan Arapça kelimeyi kullansalar, bütün rezillikleri ortaya çıkacak. Çünkü bu Allah’a ait bir sıfattır. Nasıl mı?

Rabbil âlemin. Türkçesi, yaratılmışların efendisi.

Yarı Türkçe yarı Arapçası: Alemlerin efendisi. Tam Arapçası: Alemlerin rabbi

Haddi aşmanın daniskasıdır bu. Üstüne üstlük günde 40 kere Fatiha okudukları halde bu sıfatı peygambere yakıştırmaya nasıl cesaret edebiliyorlar? Nasıl başlıyordu Fatiha Suresi? “Elhamdulillahi rabbil alemin” Yani, “Hamd alemlerin efendisine” Hal böyleyken, Muhammed ümmeti (!) olduğunu iddia edenler şunun cevabını versinler? İsa Ümmeti ile örtüşmeyen / benzeşmeyen ne yanınız kaldı?(UĞUR ERZİNCAN)” http://www.forum.iktibas.info/thread.php?threadid=5634&boardid=21&sid=a0740a4b33a045ead893e682a21a8585&page=1#1

“Kâinatın Efendisi Allah’tır kardeşim, başkası değil. Kâinatın Efendisinden resul olmaz, olursa iş Hıristiyanlığın teslisine dönüşür.
Kâinatın Efendisi veya değil, Peygamberin kimin özel kutlamasına ve ululamasına ihtiyacı var ki? Adı anılırken salâvat getirilmesi yetmiyor mu?Süleyman Celebi de Mevlidi Şerifi bir alınganlık sonucu yazmıştır ama, kullandığı
dilde diğer dinlere özenen tek kıyas, mecaz, istihare, mazmun, tevriye bulamazsın. Hem Kur’an’ın mesajının daha önce indirilenlerin aynısı olduğuna inanacaksın, hem de o mesajın son resulü için böyle Hıristiyan Hagiografisinden apartma laflar edeceksin.
http://www.politikcity.de/forum/showthread.php?t=18417

 

HZ. MUHAMMED’E “KAİNATIN EFENDİSİ” SIFATINI YAKIŞTIRANLAR

“Âlemlerin Efendisi Of’ta anıldı

Kamu-Sen Trabzon Of Temsilciliği, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri çerçevesinde bir panel düzenledi.

Panelin açılışında konuşan Kamu-Sen İl Temsilcisi Coşkun Dilber, küreselleşen dünyada maneviyatın yok edilmeye çalışıldığını, buna karşı uyanık olunması gerektiğini ifade etti. Programda İlahiyatçı Emin Gurbetoğlu, Halit Ulu ve İlçe Müftüsü Mehmet Genç de birer konuşma yaparak Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V.) yaşantısını her anıyla örnek almalıyız dediler.” 26 Nisan 2007 Zaman Gazetesi, http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=532253

 

Alemlerin Efendisi’ne (s.a.v) güzel bir dua

Asrın günahkârları adına, Efendiler Efendisine (s.a.v), Sana “gel” demeye yüzümüz yok Efendim. Sen kabul buyur bizi, sen davet et de biz varalım o ravzay-ı pâkine yalınayak. Gerekirse yollarında emekleye emekleye, hatta sürünerek, yüzüstü gelelim huzuruna. Sen kabul et ki biz senin uğruna her türlü ezâya, cefâya razıyız.” http://www.sefaat.com/alemlerin-efendisine-sav-guzel-bir-dua/

 

‘’ALEMLERİN EFENDİSİNE MEKTUP’’

Efendim!

Çocuk aklımla daha büyümemiş körpe yüreğimle sana sesleniyorum.

Bazı aklı kıt, kalbi körelmiş insanlar o seni duymaz dediler ama ben alemleri efendisi ümmetini duyar dedim.

Efendim ben seni anlatılardan biliyorum…. Seni ilk babama sordum. ‘’Alemlerin efendisi kim’’ dedim? Bana: ‘’o, ümmetin peygamberi, şefaatçisi, dar günün asıl dostu, gelmiş geçmiş en büyük peygamber’’ dedi.

Annem: ’’Allah’ın elçisi, peygamberlerin önderi, ümmetinin şefaatçisi gariplerin garibi, fakirlerin dostu’’ dedi.” http://sevdim1kere.blogcu.com/alemlerin-efendisine-mektup_18320261.html

 

“Evrenin en ulusu (Server-i Kâinat) Efendimiz Muhammed’i, Ali’yi, Ali’nin yakın dostlarıyla İmam Hasan ve Hüseyin’i (Eshab-ı Ali ve İmameyn) daima salâvatla, yakarıyla anımsa ki Evrenin Efendisi (Seyyid-i Kâinat) Peygamberimizin şefaatine mazhar olasın.” http://www.aleviakademisi.de/site/content/view/351/

 

“KÂİNATIN EFENDİSİ’NE PEYGAMBERLİK VAZİFESİNİN VERİLMESİ

Bediüzzaman Said Nursi- Kainat’ ın Efendisi (ASM), Salih Suruç” http://www.resulullah.org/altsayfa.php?s=yazi_oku&id=118

 

HZ. İSA’YA “KÂİNATIN EFENDİSİ” DİYENLER

“Kainatın Efendisi

Sen İSAM, oysa sen,
Karşılıksız, menfaatsiz sevdalandın insanlara,
Kanını akıttın, canını verdin hain mızraklarda,
Uçsuz bucaksız yüreğinde günahları sakladın,
Hak ettiler mi diye düşünmeden karşı koydun ordulara,Uzat ellerini kainatın efendisi aydınlat yollarımızı,
Biz hak etmesek de sen affet günahlarımızı.”

http://www.hristiyanturk.com/showthread.php?p=7833

 

“İsa Mesih Kralımız’dır! En yüce Olan’dır O! Tüm evrenin Efendisi’dir, Rabbi’dir, Kurtarıcısı’dır!” http://www.hristiyanturk.com/showthread.php?p=4990 http://www.antalyaincilkilisesi.com/kilise.html

 

 

“Birbirine aykırı görünen bu iki gerçeğin bir arada olması bizi şaşırtıyor. İsa’nın öğretişi tümüyle kendine yönelik olduğu halde, davranışlarında bir bencillik yoktu. Bütün evrenin Efendisi olduğunu bildiği halde, herkesin hizmetkârı oldu. Dünyayı yargılayacağını söyledi, ama öğrencilerinin ayaklarını yıkadı.”

http://www.incil.com/incilbbs/zboard.php?id=H_Temelleri&page=1&sn1=&divpage=1&sn=off&ss=on&sc=on&select_arrange=headnum&desc=asc&no=10

 

“İsa tüm evrenin Efendisi ve Kralı’dır.” http://www.incil.com/incilbbs/zboard.php?id=gunokuma&page=9&sn1=&divpage=1&sn=off&ss=on&sc=on&select_arrange=headnum&desc=asc&no=2135

 

YAHUDİLER EVRENİN EFENDİSİNİN TANRI(ALLAH) OLDUĞUNU SÖYLÜYOR

“Gezginin biri, bir keresinde ates içinde bir saray görür. “Bu sarayin bir sahibi olmamasi mümkün mü?” diye sorar kendi kendine. Birden sarayin sahibi çikagelir ve ona “Bu sarayin efendisi benim” der. Ayni sekilde, Avraam her tarafta gezip “Bu dünyanin bir efendisi olmamasi mümkün mü?” diye sormustur. Tanri da bunun üzerine ona gelmis ve “Bu evrenin Efendisi ve Sahibi Benim” demistir” http://www.sevivon.com/show_perasa.asp?id=196

 

HIRİSTİYANLAR, İSA PEYGAMBERİ ‘EVRENİN EFENDİSİ’ OLARAK GÖRÜYORLAR

“Göreme ‘de Elmalı Kilisesinde… Ana kubbede Pantokrator (Evrenin Efendisi) İsa” diye yazdığı iddia edilmektedir. http://www.cennetturkiye.org/kapadokya/ Bakın bu adreste, Hıristiyanlar İsa Peygamberi ‘Evrenin Efendisi’ olarak görmekteler. Oysa evrenin efendisi(Rabbi), Allah‘tır. Hatta ‘Pantokrator’ sözcüğünü sanatta, edebiyatta ve iş yerlerini isimlendirmede yoğun biçimde kullanmaktadırlar.

Bakın şu adreste de Hıristiyanlar, İsa Peygamberi evrenin efendisi olarak görmektedirler. http://www.hristiyan.net/anadoluyaseslenis/ Bu anlayışın Hıristiyanlar arasında ne denli yaygın olduğunu http://www.google.com.tr/ adresinden “evrenin efendisi İsa” diye yazıp aratırsak durumu daha net görebiliriz.

This entry was posted on Pazar, Eylül 28th, 2008 at 09:50 and is filed under *PEYGAMBER. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum Yaz