-
4th Temmuz 2008

Cevşen-Diyanet

posted in CEVŞEN |

Farsça asıllı olduğu kabul edilen cevşen kelimesi sözlükte “bir tür zırh. “Savaş elbisesi” anlamına gelmektedir. Terim olarak Şiî kaynaklarında Ehl-i beyt tarikiyle Hz. Peygamber’e isnat edilip Cevşen-i Kebir (el-Cevşenü’l-kebir) ve Cevşen-i Sagir (el-Cevşenü’s-sagir) diye bilinen metinleri birbirinden farklı iki duanın ortak adıdır.

Cevşen-i Kebîr. Diğerine nisbetle çok daha meşhur olup “Cevşen” denilince genellikle bu dua akla gelir. Müsâ el-Kazım – Ca’fer es-Sadık – Muhammed el-Bâkır – Zeynelâbidîn – Hz. Hüseyin ve Hz. Ali tarikiyle Hz. Peygamber’e isnat edilir. Ca’fer es-Sadık’a nisbet edilen Du`â’ü’l-cevşen onun bu rivayeti olmalıdır (bk. DİA, Vll, 3). Anlatıldığına göre Asr-ı saâdet’te cereyan eden savaşların birinde (bir rivayette Uhud’da) muharebenin kızıştığı ve üzerindeki zırhın kendisini fazlasıyla sıktığı bir sırada Hz. Peygamber ellerini açarak Allah’a dua etmiş. bunun üzerine gök kapıları açılarak Cebrail gelmiş ve, “Ey Muhammed! Rabbin sana selam ediyor ve üzerindeki zırhı çıkarıp bu duayı okumanı istiyor. Bu dua hem sana hem de ümmetine zırhtan daha sağlam bir emniyet sağlayacaktır” demiştir. Olayla ilgili Şii kaynakları Cebrail’in Hz. Peygamber’e söz konusu duanın önemi ve faziletiyle ilgili geniş bilgi verdiğini de kaydeder. Buna göre Allah Cevşen-i Kebir’i dünyayı yaratmadan 50.000 yıl önce arşın direkleri üzerine yazmıştır. Bu duayı okuyan veya yazılı olarak üzerinde bulunduran kimse dünyada her türlü belâdan, afet. hastalık, yangın ve soygundan korunduğu gibi Allah ile kendisi arasında perde kalmaz ve bütün istekleri yerine getirilir. Cevşen-i Kebir ile Allah’a münacatta bulunan kimseye Bedir şehidleri derecesinde 900.000 şehid sevabı verilir. Bu duayı kefeninin üzerine yazan mümin ise azap görmez. Onu okuyan kimse dört semavî kitabı okumuş gibi olur; her harfi için kendisine cennette iki ev ile iki zevce verilir; ayrıca insandan ve cinlerden olan bütün müminlerinki kadar sevap kazanır; asla cehenneme girmez. Rivayete göre Cebrâil Hz. Peygamber’den duayı kâfirlere öğretmemesini sadece mümin ve takvâ sahibi kişilere tâlim etmesini istemiştir.

Cevşen-i Kebîr, her biri Allah’ın isim ve sıfatlarından on tanesini ihtiva eden 100 bölümden ibaret uzunca bir duadır. Her bölüm besmele ile başlamakta ve sonunda “Sübhâneke ya la ilahe illâ ente el-gavse el-gavs salli alä Muhammedin ve âlihi ve haliisnä mine’n-nâr yâ ze’i-celâli ve’I-ikrâm yâ erhame’r-rahimin” ibaresi tekrarlanmaktadır. Bu 100 bölümden yirmi beşinin başında “Allahümme innî es’elüke bi-esmâik” ibaresi bulunmakta ve “ya Allah, yâ rahman yâ rahîm” şeklinde Allah’a ait isimleri ihtiva etmektedir. Bu ifade ile başlayan her bölüm arasında ise genellikle üç paragraf halinde “ya hayre’l-gafirîn” ibaresiyle başlayıp devam eden değişik münâcatlar şeklinde dualar yer alır. Böylece duanın tamamı Allah’a ait 250 isim ile 750 sıfat ve münâcâtı kapsamış olur. Bütün bu münâcâtların ana gayesi duanın muhtevasından ve her faslın sonunda tekrarlanan “el-gavse el-gavs hallisnâ mine’n-nar” ifadesinden de anlaşılacağı gibi, dünya âfetlerinden ve ahiret azabından kurtuluş niyaz etmektir.

Cevşen-i Kebîr özellikle Şii dünyasında oldukça rağbet görmüş, gerek müstakil olarak gerekse çeşitli dua mecmuaları içinde birçok defa basılmış ve Muhammed Bâkır el-Meclisi, Hadî-i Sebzevarî, Muhammed Necef el-Kirmânî el-Meşhedî ve Habîbullah b. Ali Meded esSavecî el-Kâşânî gibi müelliflerce şerhedilmiştir. Bunlardan Sebzevarı nin Şeıhu’1-esmâ’ adıyla bilinen eseri defalarca basılmıştır. Cevşenin Şii dünyasında bu derece rağbet görmesinde. Ehl-i beyt tarikiyle rivayet edilmiş olmasının yanında faziletleriyle ilgili haberlerin de büyük etkisi olmuştur. Dua bazı Şia bölgelerinde özel matbaalarca kefen üzerine yazılmakta ve cenazenin kefenlenmesinde kullanılmaktadır. Türkiye’deki Ca’ferî gruplarından Kerbela veya Meşhed’e gidebilenler böyle bir kefen alıp gelmekte ve bunun cenazelerine sanlmasını vasiyet etmektedirler. Cevşen-i Kebîr aynı gruplar tarafından Kadir gecesi ümidiyle kutlanan ve “ihya geceleri” adı verilen ramazanın 19. 21 ve 23. gecelerinde de kendi camilerinde topluca okunmaktadır.

Muhtevasının güzelliği, ifadelerinin akıcılığı ve okunduğunda elde edilebilecek dünyevî ve uhrevî iyi sonuçlara dair rivayetlerin çokluğu sebebiyle olacaktır ki Cevşen-i Kebir Türkiye’deki bazı Sünni müslümanlar arasında da ilgiyle karşılanmıştır. Duayı Ahmed Ziyaeddin Gümüşhânevî, tarikata dair birçok evrâd ve ezkârı derlediği Mecmû`atü’l-ahzâb adlı eserinde nakletmiş. Daha sonra özellikle Risale-i Nür cemaati tarafindan müstakil olarak birçok defa basılmış ve Türkçe’ye de tercümeleri yapılmıştır. Ümit Şimşek tarafından Risâle-i Nûr Külliyatı’ndaki mânalar ve tarifler ışığında yapılan çeviride (Risale-i Nur Işığında Cevşen Meali, İstanbul 1992) Said Nursi’nin bizzat tercüme ettiği 57. fasıl örnek alınmıştır. Türkçe tercümelerde sadece duanın metni dikkate alınmış, kaynağına ve faziletlerine dair rivayetlere temas edilmemiştir. Ayrıca Şiî kaynaklarında zikredilen metinle bu eserlerdeki metin arasında bazı bölümler ile isim ve sıfatların sıralanışında takdim ve tehirler, bazı kelime ve harflerde değişiklikler, özellikle bölümlerin başlangıç ve bitimlerinde tekrarlanan cümlelerde eksiklik veya fazlalıklar göze çarpmaktadır. Yine bu kitaplarda 100. bölümden sonra zikredilen ve “Allahümme rabbena” diye başlayan kısım da rivayetin aslında mevcut değildir. Bu farklılıklar, Türkiye’de basılan kitapların duayı Şiî kaynaklarından değil, Mecmû`atü’l-ahzâb’da rivayetin aslına ve kaynağına işaret edilmeden nakledilen metinden almalarından kaynaklanmaktadır. Cevşen-i Kebîr’in Süleymaniye Kütüphanesi’nde müstensihi ve istinsah tarihi bilinmeyen bir nüshası mevcuttur (el•Cevşenü’l-Kebir, Hacı Mahmud Efendi, nr.1986/4, vr. 62a-77b).

Cevşen-i Kebîr bir kısmı naslarda yer alan, mâna ve muhteva bakımından Allah’a nisbetinde hiçbir sakınca bulunmayan kelime ve cümlelerle münâcat ve niyazlardan ibaret bir metin olup bu tür metinlerle duada bulunmak dinî hayat bakımından tavsiyeye şayan bir davranış olarak görülür. Ancak Cevşen-i Kebîr diye bilinen ve Mûsâ el-Kazım’dan itibaren imamlar yoluyla Hz. Peygamber’e nisbet edilmiş bir hadis olarak rivayet edilen yaklaşık on beş sayfalık metnin sahih olması mümkün görünmemektedir. Zira bu metin, bilinen bir olayı, bir kıssayı veya tarihî bir vak`ayı anlatan, hafızada tutulması kolay metinlerden farklı olarak her kelime ve cümlesinin büyük bir titizlikle zaptedilip tekrarlanması, Hz. Peygamber’den alınıp rivayet edilmesi imkansız denecek kadar güçtür. Duanın Sünni hadis mecmualarında yer almaması, aynı şekilde Şiî hadis külliyatının ana kaynağı durumundaki Kütüb-i Erbaa’da da bulunmaması, sadece dua mecmuaları gibi ikinci derecede bazı kitaplarda mevcut olması da bu görüşü desteklemektedir. Said Nursi’nin Cevşen-i Kebir’in faziletleri ve Hz. Peygamber’e nisbeti konusunda şüpheye düşen bir kişiye vermiş olduğu cevap da genelde duanın muhtevasının güzelliğiyle ilgili olup metnin kaynağı ve Hz. Peygamber’e nisbeti hakkında yeterli bilgi ihtiva etmemektedir (bk. Emirdağ Lahikası, s. 159160).

Cevşen-i Kebir’in faziletleriyle ilgili olarak nakledilenlere gelince Allah’ın insana verdiği imkan ve yetenekler, ona tanıdığı haklar ve yüklediği görevler karşısında kişinin bir duayı okumakla dünya ve âhiretin bütün kõtülüklerinden korunup mutluluğa erişmesi İslâmiyet açısından, hatta bütün semavi dinler bakımından mümkün değildir. Ayrıca her bölümünde tevhidi vurgulayan ve yoğun kudsî duygularla örülmüş bulunan bir duanın iman etmeyenler tarafından okunmasının ne anlamı var ki Cebrail bu konuda Hz. Peygamber’i uyarmış olsun. Kaldı ki bu dua herkesin vakıf olabileceği bir açıklıkla literatüre geçtiğine göre gizli tutulması da fıilen imkansızdır. (Diyanet İslam Ansiklopedisi, Cevşen maddesi.)

This entry was posted on Cuma, Temmuz 4th, 2008 at 09:05 and is filed under CEVŞEN. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

There are currently 2 responses to “Cevşen-Diyanet”

Why not let us know what you think by adding your own comment! Your opinion is as valid as anyone elses, so come on... let us know what you think.

  1. 1 On Ocak 22nd, 2013, Tolgahan said:

    iyi günler güzel bir derleme yapmışsınız ancak , hangisi doğru çelişkili olan alıntılar var diyanetin maddesine mi riyayet etmemiz doğrudur ?

  2. 2 On Kasım 28th, 2014, Emine said:

    Her toplantıda adeta bir ayin icra eder gibi okunan ve fakat onca dini bilgime rağmen bana neredeyse hiç öğretilmemiş olan bu dua metnini araştırma arzum beni bu sayfaya getirdi. Görülüyor ki, diyanet bu konuda oldukça çekimser kalmış ve net bir görüş ifade edememiştir. Büyük çoğunluğu Sünni olan buna rağmen neredeyse her kadının elinde olacak denli yaygın olan bu kitabın, bu kadar rağbet görmesinin ve dahi bunu okuyanların her sıkıntısının geçeceği, her istediğinin gerçek olacağı gibi akla ziyan ifadelerin pervasızca kullanıldığı bir ortamda diyanetin daha anlaşılır, net ve aydınlatıcı bir tutum sergilemesini beklerdim. Zira, yeni neslin Kur’an-ı Kerim yerine cevşen okumasından endişeliyim.

Yorum Yaz