-
4th Haziran 2010

Evrim Teorisi

posted in YARATILIS |

KUR’ÂN AÇISINDAN EVRİM TEORİSİ

Prof. Süleyman ATEŞ (Diyanet İşleri Eski Başkanı)

SORU: Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi’nin bir maymun türünden evrimleştiğimizi savunduğu doğru mu? (Şahin Telli)

CEVAP: 1974 yılında Ankara Üniversitesi dergisinde yayınladığım “Kur’ân-ı Kerîm’e Göre Evrim Teorisi” adlı makalemin özeti aşağıdadır. Size yararlı olacağını sanıyorum.

Allah için zaman söz konusu değildir

Yüzeysel düşünen kimi kişiler, insanın evrimini kabul etmeyerek “Allah’ın, Adem’i bir anda yaratmaya gücü yetmez mi ki, bu kadar uzun zamanda yaratsın?” der ve evrim düşüncesini Kur’ân’a ve Allah’ın kudretine aykırı bulurlar. Düşünmezler ki Allah için zaman söz konusu değildir. O’na göre milyonlarca yılla bir an aynıdır. Çünkü sonlu varlıklar olan bizler, zamanı böler ve parça parça algılarız. Ama Allah, parçaları bütünleştirir. Çokluklar O’nda bir olur. Damlalar denizle bütünleşir. Kesret (çokluk), vahdete (birliğe) döner.

Allah’ı insanla karıştırmak, sınırsız kavramı sınırlı algılarla karşılaştırmak, insanı yanlış yargılara götürür. Kaldı ki birden bire yaratıvermek basit bir şeydir. Ama ince planlar, yasalarla milyonlarca yıl içinde dünyadan süzüle süzüle meydana getirilmiş varlığın değeri büyüktür. Bundan dolayı Allah, insan için, “Gerçekten biz, insanoğluna çok ikramda bulunduk, onu çok değerli, şerefli yaptık” (İsra: 70) buyurmak suretiyle insanın değerini belirtmiştir. Kur’ân’ın ifadesine göre üzerindeki canlıların anası olan şu dünya, dört ilahi günlük, yani dört büyük zamanlı evrim sürecinden geçirilerek bu şekline sokulmuştur. Canlıların zübdesi olan insan da çok derin bilgi, ince hesap ve planların sonucunda süzüle süzüle doğa güçlerine hükmeden, dünyayı onaran, daima ilerleyen, kalkınan mükemmel bir varlık haline getirilmiştir.

 

Evrim Teorisi’ni Müslümanlar geliştirdi

Evrim Teorisi’ni Müslümanlar işlemiş ve geliştirmişlerdir. İlk defa Cahiz (ö. 255/868), göçlerin ve genel olarak çevrenin, kuşların hayatında yaptığı değişikliğe dikkati çekmiştir. Daha sonra İbn Miskeveyh (ö. 421/1030), el-Favzul-Asgar adlı eserinde bu evrim görüşüne daha belirgin bir şekil vermiştir. Evrim Teorisi’nin kurucusu Darwin’den (1809-1882) çok önce Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1772), Marifetnamesi’nin 31-32’nci sayfalarında özetlemiştir.

Erzurumlu İbrahim Hakkı, Marifetnamesi’nde evrim hakkındaki görüşlerini şöyle özetlemiştir: “Varın yok olması, yoğun var olması mümkün değildir. Var daima var, yok da daima yoktur. Fakat var, bir mertebeden diğer mertebeye, bir halden diğer hale geçebilir. Allah’ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur (eleman), istihale (evrim) ile birbirine karışmış, unsurların izdivacından (karışımından) önce madenler, ondan bitkiler, ondan hayvanlar vücuda gelmiş ve hayvan kemalini bulunca insan meydana gelmiştir.

 

Ara varlıkların hikmeti

Madenlerle bitkiler arasında ara varlık mercandır, bitkilerle hayvanlar arasında ara varlık hurmadır, hayvanlarla insanlar arasında ara varlık maymundur. Zira cümle azası, kıl ve kuyruktan başka içi dışı insana benzer. Aracıların varlığının hikmeti şudur ki, her biri kendi mertebesinin aşağısından en yükseğine vasıl olup varlıklar mertebesi bir düzenle sıralanıp insan mertebesinde son bulur. Gaye, devr-ü zemanın tetimmesi (yaratıkları dolaşan nefsin, olgunluğun doruğu olan başlangıç noktasına varması), cihanın özü olan insanın meydana gelmesidir. İşte bu mertebede ahlaken yükselip Tanrı huylarıyla vasıflanan kişi, marifet kemaline erip küllî (bütünsel) akla kavuşmuş ve bu mertebede varlık dairesi birleşip tamamlanmıştır. Onun iptidası (o dairenin başlangıcı) akl-ı evvel (ilk akıl), sonu da insan-ı kâmildir (olgun insan).”

 

Şeyh Galip’ten sesleniş

İnsanın, evrenin özeti olduğu görüşünü büyüleyici şiir diliyle belirten Şeyh Galip de insana seslenerek böyle gizli bir hazineye sahip olduğunu anımsatmaktadır:

Ey dil ey dil neye bu rütbede pür gamsın sen
Gerçi virane isen genc-i mutalsamsm sen
Secde fermay-i melek zat-ı mükerremsin sen
Bildiğin gibi değil, cümleden akdemsin sen.
Ruhsun nefha-i Cibril ile tevemsin sen
Sırr-ı Hak’sın mesel-i Îsî-i Meryem’sin sen
Hoşça bak zatına kim zübde-ı âlemsin sen
Merdüm-i dide-i ekvan olan Adem’sin sen.

Bu konu, “Soru ve Cevaplarla İslâm” adlı eserimin 3’üncü cilt 355-362’nci sayfalarında geniş olarak açıklanmıştır.

 

Soru: İslâm’ın evrim teorisine bakış açısı nedir? Bu teoriyi kabul eden kişi dinden çıkar mı? (Sema Yılmaz)

Cevap: Batıdan önce İslâm dünyasında evrimle ilgili açıklamalar yapılmıştır. Bildiğimize göre evrim hakkında ilk kitabı yazan, yaklaşık 1000 tarihlerinde ölen İbn Miskeveyh’tir. Erzurumlu İbrahim Hakkı da Marifetname’sinde buna değinmiştir. İbn Türke Isfahani’nin Fusus şerhinde de bu konu işlenmiştir. Bunun hakkında bilgi için “Kur’ân Ansiklopedisi” adlı eserimizdeki “Evrim” ve “İnsanın yaratılışı” maddelerini okuyabilirsiniz. Yaratan’ın Allah olduğunu kabul ettikten sonra evrimi kabul etmek insanı dinden çıkarmaz. Öyle olsaydı bu büyük insanlar, evrim hakkında bu çalışmaları yapmazlardı. (Prof. Süleyman ATEŞ (Diyanet İşleri Eski Başkanı) Vatan Gazetesi 17.01.2010- 18.01.2010- 08.03.2006)

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=282087&Categoryid=4&wid=31

http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?Newsid=282233&Categoryid=4&wid=31

http://www10.gazetevatan.com/root.vatan?exec=yazarekstra&Newsid=72836&Categoryid=31

This entry was posted on Cuma, Haziran 4th, 2010 at 10:58 and is filed under YARATILIS. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

There are currently 10 responses to “Evrim Teorisi”

Why not let us know what you think by adding your own comment! Your opinion is as valid as anyone elses, so come on... let us know what you think.

  1. 1 On Ağustos 30th, 2010, Hüdai ÇAKMAK said:

    TERSİNİM TEORİSİ TANITIMI
    Tersinim teorisi Türk düşünür ve yazarlarından Hüdai ÇAKMAK’ın ortaya attığı teoridir. Teorinin kurgulayıcısı Hüdai ÇAKMAK bu konuda şunları yazıyor.
    -Varoluş insanoğlunun var edildiği ilk anlardan beri ilgi-sini çekmiş, konusunda pek çok teoriler üretilmiştir. Bu teo-riler çok ve çeşitli olmasına rağmen varoluş bir yaratıcının eseridir ya da değildir, rastlantılarla oluşmuştur cevaplarına uygun olmak üzere iki büyük grupta toplanır. Bir teori ger-çek olduğu kuvvetle inanılan bir varsayım üzerine kurulur, ayrıntılanır ve kanıtlanmaya çalışılır. Ulaşılan bilimsel sonuç-lar genelde doğru olduğu kuvvetle inanılan varsayıma uygun olarak yorumlanır. Temel varsayımın yanlış olabileceği hiç bir zaman düşünülmez. Bu da bilimin olması gereken taraf-sızlığına gölge düşürdüğü gibi pek çok hata ve yanlışlara yol açar, teorileri bilim dışına iter. Örneğin evrim teorisinin doğ-ruluğu kuvvetle inanılan varsayımı milyonlarca tür ve cinste olan tüm canlıların rastlantılarla oluşmuş bir canlı hücresi-nin zamanla evrimleşmesi sonucu oluştuğudur. Bir evrim teorisi taraftarı hiç bir zaman bu temel varsayımın yanlış olabileceğini düşünmez. Bilimsel bulguları bu temel varsa-yıma uygun yorumlanmaya çalışır. Bu yorumların temel ka-nun ve ilkelerle çelişip çelişmediğine pek dikkat etmez. Ki-mileri görmezlikten, bilmezlikten gelinir.
    Tersinim teorisinin kurgulanma yöntemi bu uygulamanın tamamen tersidir. Önce bilimsel sonuç daha sonra ulaşılan sonuca göre varsayım ilkesine dayanır. Bu nedenle bilimin ortaya koyduğu tüm kanun ve ilkelerle uyumludur, hiç biriy-le çelişmez. Tersinim teorisi herhangi bir teoriye karşıt ya da destek olmak amacıyla ortaya konulmuş değildir. Tamamen kendine özeldir.
    Tersinim teorisi maddenin sakımı, entropi, yapmanın zor bozmanın kolay olduğu ilkesi gibi tüm doğal kanun ve ilkele-ri temel alır. Karşıtı olan diğer teorilerin bilimsel yöntemlerle doğruluğu onaylanmış esaslarını da temel almaktan çekin-mez. Bu nedenle tersinim bilim dışına kaymadığı gibi konu-sundaki tüm teorilerin bilimle doğrulanmış temellerinin bir-leştiği bir sentez durumundadır.
    Tersinim teorisi özet olarak bilimsel araştırmaların sonuçları olan şu esasları temel alır.
    1)-Enerji girişi ve zaman varoluşun herhangi bir olgu-sundaki düzen sahibi sistemlerde bozuma (tersinime), diğer-lerinde ise değişime neden olur.
    2)-Tersinim teorisine göre Varoluş, tüm evreni varsa di-ğerlerini kapsayan kompleks bir bütündür. Canlılık ve can-sızlık olarak ayrılmaz.
    3)-Varoluşun kompleks bir bütün oluşu bir Yaratıcı ira-denin eseri olduğunu gösterir.
    4)-Varoluş canlılığın oluşum ve devamlılığı amaçlıdır. Her şey bu amaca uygun planlanmış ve var edilmiştir.
    5)-Canlılar evrim teorisi iddiasının aksine gelişim değil, tersinim gösterir. Canlılardaki tersinim, kompleks sistem ve düzenlerin zaman içinde bozuma uğraması, kimi özelliklerini zayıflatması ya da kaybetmesi demektir.
    6)-Her canlı türünün mükemmel ve eksiksiz yaratılmış bir arı ırkı vardır. Diğer tür ve çeşitler arı ırkların tersinimi sonuçlarıdır. Örneğin insanlar maymunların evrimi sonucu oluşamaz. Bu entropi, kalıtım, yaşamsal uygunluklar gibi doğal kanun ve ilkelere aykırıdır.
    7)-Tersinime uğramış arı ırklardan kimi özelliklerini yi-tirmiş ya da zayıflatmış diğer ırklar oluşur. Canlı yaşam avantajlarını büyük ölçüde zayıflatmış yada yitmiş ise hayat sahnesinden silinir.
    8)-Hiç bir canlı varlığını eksiksiz olarak geleceğe akta-ramaz.
    9)-Varoluş sorusuna verilen cevaplar insan hayatlarını yönlendirir. Bu nedenle tersinimin çok geniş ve derin sosyal etkileri vardır.
    Teori sekiz ciltle kitaplaştırılmıştır ve tamamen bilimseldir. Tek kitaplık özeti mevcuttur.

  2. 2 On Ağustos 30th, 2010, Hüdai ÇAKMAK said:

    TERSİNİM TEORİSİ MEKANİZMALARI
    Tersinim teorisinin belli başlı mekanizmaları özetle şun-lardır.
    1)-Tersinimsel değişim: Tersinim teorisi varoluşu canlı-lık ve cansızlık olarak ayırmaz bir bütün olarak kabul eder. Entropi kanunları ise doğal şartlara bırakılmış düzen sahibi sistemlerin zaman içinde bozuma (tersinime) uğraya-cağını düzenlerin düzensizliğe gideceğini belirtir.
    Maddeler moleküllerden, moleküllerde atomlardan olu-şur. Atom ve moleküller ise sistem ve düzen sahibi oluşum-lardır. Maddeler de doğal şartlarda ve zaman içinde değişim-ler gösterir. Örneğin bir granit kaya zamanla çürür kimi me-taller oksitlenir.
    Daha kompleks düzen sahibi cansız oluşumları örneğin son model bir arabayı doğal şartlara bıraktığınızda kullan-madığınız halde ciddi şekilde tersinimsel değişime uğradığı-nı (bozulduğunu) görürsününüz. Tersinimsel değişim düzen sahibi sistemlerin kompleksliği ve zamanla doğru orantılıdır.
    2)-Canlılarda tersinimsel değişim: Canlılarda tersinimsel değişimler evrim teorisinin mutasyonları karşıtı-dır ve negatif değişimi ifade eder.
    Tüm canlılar basite indirgenemez kompleks sistemlerin bü-tünsel kurgusudur. Dolaysıyla tersinimsel değişimlerden daha çok ve daha güçlü etkilenirler. Canlılar bu etkilerden varedilişlerinde kendilerine eksiksiz verilmiş savunma me-kanizmalarıyla korumaya bu etkileri en aza indirmeye çalışır-lar.
    Tersinimsel etkiler gen bilgilerini etkilemiş ise bozunumlar diğer nesillere aktarılır. Bu da canlıların zaman içinde tersi-nim göstermesi demektir.
    3)-Doğal elenme (elenim): Doğal elenme evrim teorisinin doğal seleksiyon mekanizmasının tersini ifade eder.
    Doğal seleksiyon zaman içinde diğerlerine göre daha çok evrimleşen canlıların diğerlerini elemine ettiğini hayat sah-nesinden sildiğini bu yolla evrimleş-menin gerçekleştiğini savunur. Tersinim teorisine göre bu oluşum tam tersinedir.
    Canlılar mükemmel ve eksiksiz var edilmişlerdir. Fakat ter-sinim sonucu kimi yaşam avantajlarını azaltabilirler yada tamamen kaybedebilirler. Yaşam avantajlarını azaltanlar (ör-neğin ihtiyarlayanlar hastalar) gerektiği kadar sahip olama-yanlar (örneğin gerektiği gibi korunamayan yavrular) yaşam avantajlarını tamamen kaybedenler (örneğin bacakları kırıl-mış hayvanlar kanatları kırılmış kuşlar) ekolojik sistem için-de elemine edilirler. Avantajlarını koruyabilenler yaşamlarını devam ettirir. Elenenler bu avantajlarını zayıflatanlar ya da kaybedenlerdir. Doğal elenme (elenim) budur.
    4)-Tersinimsel çeşitlenme: Tersinimsel değişimler çeşit-lidir. Bunun nedeni canlıların yaşamsal şartlarının farklı ola-bilmesidir. Eğer tersinimsel değişim-lerden bir kısmı gen bilgilerine etkilerse ayrıntı yönünden atalarından farklık bi-reyler oluşur. Buna tersinimsel çeşitlenme denilir. Örneğin mavi ya da yeşil gözlülük ten rengi farklılıkları tersinimsel çeşitlenme sonuçlarıdır.
    5)-Dar alanda tersinimsel çeşitlenme: Evrim teorisinin allopatrik varyasyon teriminin karşılığıdır. Genelde dar bir alanda sıkışıp kalmış türdeşleriyle bağlantıları kopmuş kü-çük topluluklarda meydana gelir. Bu topluluklarda yakın ak-raba evlilikleri yaygındır. Yakın akraba genlerinde ise farklı-lıklar az benzerlikler çoktur. Yavrular anne ve baba genleri-nin karışımları olduğundan kombinasyonu zenginliği oluş-maz. Benzerlikler çoğalır ve diğer nesillere aktarılır. Dolay-sıyla gen rahatsızlıkları daha kolay diğer nesillere geçer.
    Bu tür toplumlarda tersinimsel değişimler (negatif deği-şimler) son derece güçlü ve çeşitlidir. Bu konuda yaptığımız bir araştırmalarda insansı özelliklerini önemli ölçüde yitirip maymunlaşmaya başlamış toplulukları gördük.
    6)-Seksüel seçilim: Evrim teorisi dişilerin gösterişli er-kekleri seçtiklerini bu erkeklerin döllerini diğerlerine göre diğer nesillere daha kolay daha çok aktardıklarını savunur ve bu seçimi evrim mekanizmalarından biri sayar.
    Fakat irade sahibi olmayan bu tür canlıların güzelle çirkini nasıl ayırt ettikleri güzelliklerden zevk alabilme melekesini nasıl sahip oldukları konusunda her-hangi bir bilgi veremez-ler kanıt da gösteremezler.
    Tersinim teorisi bu konuda güzelliğin gençlik sağlık güç, kuvvet sembolü olduğunu dişi bir hayvanını sadece bunu anladığını nesillerini güçlü bireyler-le aktarma isteği ve iç-güdüsüyle güzel erkekleri seçtiğini söyler ve kabul eder.
    Her zaman olduğu gibi evrim teorisi doğal bir içgüdünün sonucu olan bu olayı kendi görüşüne uygun yorumlamayı tercih etmiş teorilerine bir evrim mekanizması olarak koy-muştur. Bu doğal olayın evrimle uzaktan yakından ilişkisinin olmadığı sadece varoluşlarında kendilerine verilen mükem-mel yapılarını diğer nesillere aktarma içgüdüsünün doğal bir sonucu olduğu açıktır.
    Yeri ve sırası geldiğinde teorimiz hakkında bilgi vereceğiz. Görüş ve eleştirileriniz çabalarımızı artıracak ufkumuzu ge-nişletecektir.

  3. 3 On Ağustos 30th, 2010, Hüdai ÇAKMAK said:

    TERSİNİM TEORİSİ VE DOĞAL İLKELER
    Varoluş dediğimiz muazzam sistem tam bir düzen için-dedir. Nice milyar yıllardan beri değişmeden var ve işler olan doğal kanun ve ilkeler bu düzenin inkâr edilemez kanıtları-dır. Düzensizliklerde kanun ve ilkeler bulunmaz. Bu nedenle düzensizdirler. Kanun ve ilkelerin ortaya konulması, işlerlik kazanması bilgi, irade ve kudret üçlemesinin ürünleridir. Doğal kanun ve ilkeler pek çoktur. Pek çoğu hakkında henüz bilgimiz bulunmamaktadır. Aşağıda evrim ve tersinimle ilgili bir kaçından bahsedeceğiz. Teorilere uygunluğu konusunu okuyucuya bırakıyoruz.
    Düzenleri (sistemleri) bozmanın kolay, yapmanın zor oluşu ilkesi: Bir şeyi yapmak, ortaya koymak her zaman zordur. Eser ne kadar ayrıntılı, hassas ve kompleks ise orta-ya koymak o kadar güç olur. Ortaya konulan eserleri boz-mak ise son derece kolay ve basittir. Eğer o düzen ya da ya-pı ayrıntılı ve hassas bir komplekslik gösteriyorsa bozmak o kadar kolay olur. Bir bakıma eserlerdeki incelik, hassaslık ve komplekslik yapmakla doğru, yıkmakla ters orantılıdır.
    Bir sanatkâr yıllar süren çabalarla göz nuru dökerek bir eser örneğin bir heykel meydana getirir. Bu sanat eserini bozmak için bilinçsizce yapılacak bir darbe yeterde artar bile. Yıllar süren emek ve çabalarla sırçadan bir saray yapabilirsiniz ama atılacak bir taş bu sırça sarayı kırıp yıkmaya yetecektir.
    Nice mühendislerin, işçilerin yıllarca emek, güç ve zaman harcayarak ortaya koyduğu mükemmel planlanmış bir şehri bir deprem ya da bir kıvılcım bir kaç dakika, bir kaç saat içinde yerle bir edebilir. Bir bakıma bir eser ortaya koyabil-mek için bilinç, bilgi, kudret ve yeterli zaman gerekli olduğu halde bozup yıkmak için kaba kuvvet ve kısa süreçler yeter-lidir.
    Termodinamiğin ikinci (entropi) kanunuyla bozmanın kolay, yapmanın zor olduğu ilkesi rastlantıların örneğin can-lılık gibi basite indirgenemez kompleks oluşumları meydana getirebileceğini savunan materyalizm ve uzantısı olan teori-lerin önünde diğer doğal kanun ve ilkelerle birlikte aşılması mümkün ol-mayan sıra dağlar gibi durmaktadır. Materyalizm ve uzantısı olan teorilerin bu konuda canlı yapılarının basite indirgenemez kompleks yapılarını inkar etmek-ten başka seçenekleri yoktur.
    Kompleks düzenlerin oluşumunda bilgi, irade ve gücün gerekliliği ilkesi: Düzenleri yapmanın zor; yıkmanın kolay olduğu ilkesi aynı zamanda (düzenlerin bir amaca yönelik olması gerektiği göz önüne alındığında) yeterli bilginin, gü-cün ve her ikisini amaca uygun harekete (eyleme) geçiren bir iradenin olması gerektiği gerçeğini ortaya koyar. Diğer ifade ile bir yapıda bir amaç ve bu amaca uygun düzenlilik varsa o yapı bilgi, güç ve iradenin eseridir. Asla rastlantılar sonucu değildir.
    Örneğin bir çölde güneş, rüzgâr gibi doğal etkenler art arda dizilmiş estetik görünümlü, göz zevkimizi okşayan mi-nik tepecikler, şekiller meydana getirebilir. Art arda dizilişle-rine ve estetik görünümlerine bakarak bu oluşumların bir düzenlilik (bir eser) olduğu iddia edilebilir. Fakat bu oluşum-lar bir amaca yönelik değildir. Eser sahibi olması gereken doğal etkenler estetik görünüşlü tepecikler meydana getire-ceklerini bilmezler, bu amaç için hareket etmezler.
    Örneğin çölde esen rüzgârların dört bir yanı kavuran güneş ışıklarının radyasyonların zaman içinde estetik görünümlü tepecikler oluşturduğunu gördüğümüz ve bildiğimiz halde aynı etkenlerin estetik görünümlü tepeciklerin ardından ev-leri, sarayları, yolları, köprüleri, fabrikaları, enerji santralleri olan modern ve güzel bir şehir meydana getirebileceğini hiçbir zaman düşünmeyiz. Bunun nedeni ise bu tür oluşum-ların bir amaca yönelik kompleks sistemler oluşudur.
    Bilinç dışı rastlantısal etkenler estetik görünümler verdikleri yerleri rahatlık-la kirletip bozabilirler. Çünkü bunlar tıpkı modern bir şehri yerle bir eden depremler gibi kontrolsüz kaba güçler gibidir. Bu nedenle ortaya çıkan oluşumlar göz-lere okşayan estetik görünümde olsalar dahi bilgi, güç ve irade üçlemesinin sonucu olmadığından eser değildir.
    Fakat aynı çölde basit bir kulübe, çadır ve hatta üst üste konulmuş taş yığınlarından ibaret harabeler görsek; estetik olmasalar, göz zevkimizi hitap etmeseler bile bunların emek, bilgi ve irade üçlemesiyle meydana getirildiğini, rastlantılar sonucu oluşmadığını biliriz. Bu konuda en küçük şüphemiz olmaz. Fakat estetik görünümlü tepecik dizimleri için aynı şeyi düşünüp söyleyeme-yiz.
    Sonuçta şunu belirtmek istiyoruz. Eğer bir oluşumda bir amaç ve bu amaca uygun düzenlilik ya da düzenlilikler varsa o oluşum bilgi, güç, irade, madde ve zaman beşlemesinin sonucudur. Asla rastlantıların eseri değildir.
    Doğa Gücü ya da Tabiat Ana…Eserlerin Eser Sahibi Ola-mayacağı İlkesi: Materyalizm varoluşta bilgi, kudret ve irade sahibi bir Yaratıcının varlığını ret ve inkâr eder. Fakat varoluş ret ve inkâr edilemeyen bir düzenlikler bütünlüğü-dür. Bu bütünlüğe ekoloji diyoruz.
    Düzenlilikler ise kurallar ve yasalar sonucudur ve bir amaca yöneliktir. Düzenlerin düzenliliği ise yasaların, kural-ların eksiksiz işlemesine bağlıdır. En küçük bir hata ya da aksaklık bu muazzam makineyi durdurabilir. Bu nedenle ku-ralların, yasaların işlemesi son derece karmaşık, kompleks ve şaşırtıcı bir oto kontrol sistemiyle yapılır. Hiç bir şey rast-lantıya bırakılmamıştır. Hiç bir şeyin rastlantıya bırakılma-ması devrede eyleme geçmiş bir iradenin varlığını açık şe-kilde gösterir. İnkar etmek ya da etmemek bu gerçeği değiş-tirmez.
    Materyalizm bu sistemsel bütünlüğe Doğa Gücü ya da Tabi-at Ana der. Materyalizme göre doğa gücü doğal kuralların, yasaların bileşkesidir. Bu nedenle doğaüstü bir güç değildir. Belki de doğanın ta kendisidir.
    Gerçek ise ifade edilmek istenen doğa gücünün ekolojik dü-zenin bir sonucu olduğudur. Ekolojik düzen ise madde ve yaşam dünyasını içine alan yaşamsal uygunluklarla kurul-muş kompleks düzenlerin, sistemlerin bütünlüğüdür. Yaşa-mın varlığına ve devamlığına yöneliktir.
    Termodinamiğin ikinci kanuna göre zaman düzenleri dü-zensizleştirir, kar-maşa ve anarşi oluşturur. Bu nedenle eğer bir yerde bir amaç; bu amaca uy-gun düzenler, düzenlilikler varsa bilgi, kudret ve irade üçlemesi de var demek-tir.
    Doğa gücü konulmuş kural ve yasaların bileşkesi (sonu-cu) olduğundan kendini meydana getiren yasaların, kuralla-rın oluşturucusu, koyucusu olamayacağı açıktır. Hiç bir şey rastlantılarla kendi kendini meydana getiremez. Doğa gücü ve varoluşun dışında bilgi kudret ve irade sahibi bir Varlık gerekir. Bu nedenle eserler eser sahibi değildir. Eser sahibi eserin dışındadır, eserden başkadır.

  4. 4 On Ağustos 30th, 2010, Hüdai ÇAKMAK said:

    KOMPLEKS DÜZENLERİN OLUŞUMUNDA

    BİLGİ İRADE GÜÇ MADDE VE ZAMANIN GEREKLİLİĞİ İLKESİ

    Düzenleri yapmanın zor; yıkmanın kolay olduğu ilkesi aynı zamanda (düzenlerin bir amaca yönelik olması gerektiği göz önüne alındığında) yeterli bilginin, gücün ve her ikisini amaca uygun olarak madde üzerinde harekete (eyleme) geçiren bir ira-denin olması gerektiği gerçeğini ortaya koyar. Diğer ifade ile bir yapıda bir amaç ve bu amaca uygun düzenlilik varsa o yapı bilgi, güç ve iradenin eseridir. Asla rastlantılar sonucu değildir.
    Örneğin bir çölde güneş, rüzgâr gibi doğal etkenler art arda dizilmiş estetik görünümlü, göz zevkimizi okşayan minik tepecik-ler, şekiller meydana getirebilir. Art arda dizilişlerine ve estetik görünümlerine bakarak bu oluşumların bir düzenlilik (bir eser) olduğu iddia edilebilir. Fakat bu oluşumlar bir amaca yönelik de-ğildir. Eser sahibi olması gereken doğal etkenler estetik görünüş-lü tepecikler meydana getireceklerini bilmezler, bu amaç için ha-reket etmezler.
    Örneğin çölde esen rüzgârların dört bir yanı kavuran güneş ışıklarının radyasyonların zaman içinde estetik görünümlü tepe-cikler oluşturduğunu gördüğümüz ve bildiğimiz halde aynı etken-lerin estetik görünümlü tepeciklerin ardından evleri, sarayları, yolları, köprüleri, fabrikaları, enerji santralleri olan modern ve güzel bir şehir meydana getirebileceğini hiçbir zaman düşünme-yiz. Bunun nedeni ise bu tür oluşumların bir amaca yönelik kompleks sistemler oluşudur.
    Bilinç dışı rastlantısal etkenler estetik görünümler verdikleri yerleri rahatlıkla kirletip bozabilirler. Çünkü bunlar tıpkı modern bir şehri yerle bir eden depremler gibi kontrolsüz kaba güçler gibidir. Bu nedenle ortaya çıkan oluşumlar gözlere okşayan este-tik görünümde olsalar dahi bilgi, güç, irade, madde ve yeterli za-man beşlemesinin sonucu olmadığından eser değildir.
    Fakat aynı çölde basit bir kulübe, çadır ve hatta üst üste ko-nulmuş taş yığınlarından ibaret harabeler görsek; estetik olmasa-lar, göz zevkimizi hitap etmeseler bile bunların emek, bilgi, irade madde ve zaman beşlemesiyle meydana getirildiğini, rastlantılar sonucu oluşmadığını biliriz. Bu konuda en küçük şüphemiz ol-maz. Fakat estetik görünümlü tepecik dizimleri için aynı şeyi dü-şünüp söyleyemeyiz.
    Sonuçta şunu belirtmek istiyoruz. Eğer bir oluşumda bir amaç ve bu amaca uygun düzenlilik ya da düzenlilikler varsa o oluşum bilgi, güç, irade, madde ve zaman beşlemesinin sonucu-dur. Asla rastlantıların eseri değildir.

  5. 5 On Ağustos 30th, 2010, Hüdai ÇAKMAK said:

    Gerçeklerin Birbirleriyle Çelişmeyeceği İlkesi

    Varoluş muazzam bir büyüklük ve bütünlük içindedir, çeşitli kanun ve ilkelerle korunup idare edilir. Bu kanun ve ilkeler “genişim evresinin “ (Planck dönemi) ilk anların-dan itibaren kademeli olarak devreye girmiş, değişmeden yaklaşık on dört milyar yıldan beri etkinliğini sürdürmekte-dir.
    Düzen ve sistemleri kontrol edip sürdüren kanun ve ilke-lerin oluşu aynı zamanda “düzen ve sistemleri oluşturan bir iradenin” de var olduğunu gösterir. Bunun neden ise düzen ve sistem sahibi oluşumların birer eser olduklarıdır. Eserler ise bilgi, irade, güç, madde ve yeterli zaman beşlemesinin sonuçlarıdır. Asla rastlantısal değildir.
    İlginç olan ise binlerce olan bu kanun ve ilkelerin asla birbiriyle çelişmemesi, birinin yaptığını diğerinin bozmama-sıdır.
    Öne sürülen teorilerin doğru ve yanlışlıkları bu kanun ve ilkelere uyumlu olup olmadıklarına bakılarak kolaylıkla tespit edilebilir. Eğer bir teori doğal kanun ve ilkelerle çelişiyorsa temelden çürük, gerçek dışı demektir.

    Tersinim

  6. 6 On Ağustos 30th, 2010, Hüdai ÇAKMAK said:

    EVRİM TEORİSİ VE TERSİNİM TEORİSİ
    Henüz doğruluğu kanıtlanmamış, kanıtlanması da hayli şüpheli bir teoriyi insan aklının bir zaferi gibi takdim etmek en hafif tabiriyle bilimsel tarafsızlığa görmezlikten gelmek, taraf tutmaktır. Evrim teorisi temelini teşkil eden bir canlı hücresinin rastlantılarla nasıl oluştuğu sorusunu bile tatmin edici bir cevap verememektedir. Bu konudaki verdiği cevap-lar bilimin gerektirdiği deney ve gözlemlerle sınanarak orta-ya koyma yerine derin bir hayal gücüne dayanır.
    Gerçektende evrim teorisinin kurgulanma yöntemi de ha-talıdır. Doğruluğu kuvvetle inanılan; bir canlı hücresinin rastlantılarla meydana geldiği, zamanla evrimleşerek bu gün hayranlıkla görüp incelediğimiz canlılar dünyasını meydana getirdiği temel varsayımına dayanır.
    Temel varsayım en baştan doğru kabul edildiğinden ay-rıntılar buna uygun yorumlanır. Gerektiğinde en bilinen ve tartışılmayan doğal kanun ve ilkeler bile görmezlikten, bil-mezlikten gelinir. Hiç bir zaman temel varsayımın yanlış ola-bileceği düşünülmez. Bunun nedeni ise temel varsayımın doğru olduğunu kabul etme mecburiyetidir.
    Bir bakıma gidilmesi gereken mecburi istikamettir.
    Tersinim teorisi doğruluğu kuvvetle inanılan bir varsayım yerine bilimsel bulguların ortaya koyduğu sonuçların sen-tezlerini temel alır. Bu nedenle karşıtı gibi görünen teorilerin doğruları ve temelleri tersinim teorisinin doğruları ve temel-leri olur. Örneğin maddenin sakımı kanunu, entropi kanunla-rı, canlıların zaman içinde değişmesi, mutasyonlar, varyas-yonlar, doğal seleksiyon tersinim teorisinin bilimsel bulgula-ra uygun yorumlanmış mekanizmalarıdır.
    Bilimsel bulgular enerji girişleri ve zamanın düzen sahibi sistemlerde bozuma (tersinime) neden olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bu sonuçlar entropi kanunları ve bozmanın kolay yapmanın zor olduğu ilkesiyle de tamamen örtüşür.
    Tersinim düzen sahibi sistemlerde bozunum diğerlerin-de değişim anlamına gelir. Zaman içinde canlılardaki deği-şim tersinim yönündedir.
    Mutasyonlar gen bilgilerini etkilemiş ise diğer nesillere aktarılır. Mutasyonlar daima tersinim yönündedir. Bu neden-le canlılarda gelişim değil bozunum (tersinim) söz konusu olur.
    Tersinim için bilgi, irade ve uzun zaman gerekli değildir. Kaba güç (enerji girişi) yeterlidir. Bu nedenle evrim için şart olan ara format canlılarının varlığı tersinim için gerekli de-ğildir.
    Her canlı türünün mükemmel var edilmiş bir arı ırkı var-dır. Diğer tür ve çeşitler arı ırkın tersinimi sonucu oluşur. Buna göre maymunlar insanların tersinimi sonucu oluşabi-lir. Bu konuda gözlemlenmiş somut deliller vardır.
    Doğal seleksiyon canlıların savunma korunma meka-nizmalarıyla var edilişlerindeki mükemmel yapılarını koruma ve nesillerini devam ettirme gayretlerinin sonucudur.
    Canlılar arasında bitip tükenmek bilmeyen bir yaşam sa-vaşı yerine ekolojik düzen dediğimiz mükemmel bir daya-nışma vardır.
    Tersinim teorisi tamamen bilimsel sonuçlarla ayrıntılanmıştır ve her zaman eleştirilere açıktır.

  7. 7 On Temmuz 6th, 2014, Hüdai ÇAKMAK said:

    BİLİM ATEİST YA DA DİNCİ OLUR MU?

    İnsanlar genelde fikir ve düşünce yönünden tarafsız olamazlar.

    Fikir ve düşünceler hayatlarını yol ve yön verdikleri, onlarla doldurdukları dinlerin, inançların ve de inançsızlıklarının, kimi felsefe temellerinin… vb gibi çok çeşitli etkenlerin etkisi altında farkılaşırlar. Bu nedenle birilerinin siyah dediğini bir başkaları beyaz diyebilir. Bu farklılıklar tam bir zıtlık oluşturabilir.

    Gerçekte bu farklılıklar düşünce-fikir ufkumuzu genişleten zenginliklerdir.

    Düşünen fakat zaman zaman yanılan insanlar düşünüp üretmeyen insanlardan çok daha değerlidir.

    Bu nedenle bilimi yanlışların içinden doğruları-gerçekleri bulma çabaları olarak da tarif edebiliriz.

    Bir teist için Tanrının, bir Yaratıcı İradenin varlığı inkar edilemez gerçek kabul edildiği gibi bir ateist içinde aynı şekilde bir Tanrının, bir Yaratıcının var olmadığı tartışılmaz bir şekilde gerçek kabul edilir ve tüm öngörüler doğruluğu şüpheli bu bir birine zıt öngörüler üzerine inşa edilir.

    Bu nedenle bir teistle bir ateistin tutuculuk yönünden herhangi bir farkı yoktur.

    Bir ateistin Tanrının var olup olmadığına tartışmaya bile tahammülü yoktur. Tanrının varlığını iddia eden her fikir; akıl, mantık ve bilim dışıdır.

    Ateizm dışı bu tür fikirleri ortaya koyup savunanlar örümcek kafalı yobazlar, gericilerdir.

    Ateizme gönülden inananan bir kimse için:

    Tanrı, Yaratıcı İrade yoktur.

    Tanrı, Yaratıcı irade yok ise:
    1)-Tüm evren, evrendeki düzen ve sistemlere benzeyen yapılar rastlantıların sonucu oluşmuştur.

    2)-Bu gün şaşkınlık ve hayranlıkla gözlemlediğimiz canlılık rastlantılarla oluşmuş bir canlı hücresinin zaman içinde evrimleşmesi sonucu meydana gelmiştir.

    Ateizme göre bunların başka cevapları yoktur. Bu nedenle doğrudur.Bir bakıma ateizm doğru yada yanlış bu tek yönlü cevaplara mahkumdur.

    Akla mantığa bilime uysun uymasın sahip çıkmaya, ssvunmaya mecburdurlar.

    Ateizimin temel aldığı bu görüşler gözlem ve deneylerle gösterilmiş gerçekler midir?

    Tarafsız bilim bu soruya hayır cevabı veriyor.

    Ateizmin temelleri başta maddenin sakımı, termodinamik kanunları olmak üzere tüm doğal kanun, kural, ilkeler ve bütün bunlara dayalı mantıksal çıkarımlar tarafından şiddetle ret ediliyor ve yalanlanıyor.

    Bu iddiamız şiddetle tepki görse bile gerçek budur.

    Bir bakıma ateizm ve uzantısı öngörülerin bilim yönünden temelleri yoktur.

  8. 8 On Temmuz 6th, 2014, Hüdai ÇAKMAK said:

    GERÇEK BİLİM – GÜDÜMLÜ BİLİM

    Gerçek anlamda bilimi tartışabilmemiz için gerçek bilimin ne olduğunu bilmemiz gerekir.

    Kendini bilim insanı zanneden kimi insanlar karşıtlarını yermeyi, sövmeyi, hor ve hakir görmeyi bilim yapma zannetmektedirler.

    Bu şekilde düşünüp davranmanın karşıtlarına da aynı şekilde davranma hakkı verdiğini nedense düşünememektedirler.

    Halbuki bilim kavga etme değil gerçeklerin, doğruların aranıp bulunduğu insanlığın diğer canlılardan farklılaşıp uygarlaştığı tek yoldur.

    Bilimi çeşitli yol ve yönetemlerle gerçekleri, doğruları arayıp bulma çabaları olarak tarif edebiliriz.

    Öğrenme , düşünme muhakame edip sonuç çıkarabilme melekelerine sahip her insan bu çabalara ortak olabilir.

    Bilim yapma hiçbir zümrenin tekelinde değildir.

    İnsanlar genelde fikir ve düşünce yönünden tarafsız olamazlar.

    Fikir ve düşünceler hayatlarını yol ve yön verdikleri, onlarla doldurdukları dinlerin, inançların ve de inançsızlılkarnın felsefe temellerinin… vb gibi çok çeşitli etkenlerin etkisi altında farkılaşırlar.

    Bu nedenle birilerinin siyah dediğini bir başkaları beyaz diyebilir.

    Bu farklılıklar tam bir zıtlık oluşturabilir.

    Gerçekte bu farklılıklar düşünce-fikir ufkumuzu genişleten zenginliklerdir.

    Bu nedenle bilimi yanlışların içinden doğruları – gerçekleri bulma çabaları olarak da tarif edebiliriz.

    Bir insanın kendi düşüncesini bilimsel yol ve yöntemlerle ortaya konulmuş kanıtlarla desteklenmediği halde tartışmasız gerçek ya da gerçekler olarak kabul etmesi tüm düşüncelerini, teorilerini bu sahte gerçek üzerine kurgulamaya çalışması tutuculuk olur ve bilimin en büyük düşmanıdır.

    Gerçek bilim insanları hiçbir zaman şu düşünceyi – fikri – teoriyi peşinen doğru kabul edelim de sonra kanıtlanı arayıp buluruz demez, diyemez.,

    Gerçek bilimin temeli önce kanıt sonra sonuç ilkesidir.

    Gerçek bilim gözlem ve deneylerle sınanmış kanıtların işaret ettiği gerçekler ve bu gerçeklere dayalı mantıksal çıkarımların oluşturduğu basamaklarla yükselir.

  9. 9 On Temmuz 6th, 2014, Hüdai ÇAKMAK said:

    TERSİNİM GERÇEĞİ

    Ateizmin yan ürünü olan Materyalizm her şeyin maddesel bir karşılığının olduğu maddeye indirgenebileceği mantığını temel almış nice bin yıllardan beri bilimi etkileyen felsefelerin başında gelir.

    Materyalizmin Tanrı tanımazlar tarafından sahiplenilerek bilimin Tanrının olmadığı doğrultusunda yorumlanmaya çalışması bu felsefeye dinselliğe benzer tek yönlülük, tutuculuk, bağnazlık getirmiştir.

    Hâlbuki bilim tam bir düşünsel özgürlük ve tarafsızlık ister.

    Bunun nedeni ise doğamız gereği çok sık yanılmamız aldanmamızdır. Bir bakıma algılayabildiklerimiz bir doğrular yanlışlar yığınıdır.

    Gözlem ve deneylerle; ulaştığımız gerçeklere dayanan mantıksal çıkarımlarla bu yığından doğruları arayıp bulmaya çalışırız ki buna bilim yapma diyoruz.

    Gözlem ve deneylerin mantıksal çıkarımların sonuçlarına dayanmadığı halde peşinen ret ve inkâr edilemez gerçekler kabul edilmiş dinlere inançlara ya da felsefelere dayalı hiç bir varsayım bilime temel alınamaz, bilim bu tür varsayımların üzerine kurgulanamaz.

    Kurgulanırsa ortaya çıkan pek çok vahim hatalar, yanlışlar içeren güdümlü bilim olur.

    Temel alınan mantık yanlış ise ulaşılan sonuçların da yanlış olacağı açıktır.

    Her şeyden önce bilim terazisinin doğru kurgulanmış olması gerekir. Eğer terazi yanlış tartıyorsa doğru tartmak için yapılan çabalar sonuç vermeyecektir.

    = = =

    Tersinim nice uzun zamandır uygulanan bir büyük yanlışı ortaya koymakta bilime yeni bir anlam ve boyut kazandırmaktadır.

    Bu nedenle tersinim tüm bilimsel bulguları yeniden sorgulayıp yorumlayacak tüm yaşantımızı yeniden yön ve şekil verecek kadar önem-lidir.

    Fakat her şeyden önce bir mantık düzeltmesi gereklidir.

    İyiler kötülerle, güzeller çirkinlerle, doğrular yanlışlarla tartılıp kıyaslanırsa gerçek gerçeklere; her türlü yanlışlardan hatalardan arındırılmış gerçek bilime çok daha kolay ulaşabiliriz.

    Bu nedenle bilim kesinlikle tarafsız ve özgür düşüncelerin, araştırmaların, yorumların ürünü olmalıdır.

    Tersinim buna önce kanıt sonra sonuç ilkesi olarak tanımlar ve bilime temel alır.

    Tersinim hangi dine inanca felsefeye temel olursa olsun doğruluğu bilimsel yöntemlerle gösterilmemiş hiçbir varsayımı inkâr edilemez gerçek ya da gerçekler olarak kabullenmez.

    Bilimin bu tür sahte gerçekler ya da şüpheli varsayımlar üzerine kurgulanmasına izin vermez.

    Bilimin ortaya koyduğu gerçekler hiçbir zaman birbirleriyle çelişmez. Uydurmak için eğip bükmeler, zorlamalar gerektirmez

    = = =

    Tersinim şu esaslar üzerine kurulmuştur.

    1)-Varoluştaki tüm düzen ve sistem sahibi yapılar zaman içinde tersinime uğrar. Sonuç kaçınılmaz olarak düzensizlik, sistemsizlik, bozum ya da karmaşadır.

    Tersinim tüm düzen ve sistem sahibi yapılarda zaman içinde ve doğal şartlarda oluşan eskime, yıpranma, azalma, çoğalma, çeşitlenme, değişme, sakatlanma, hastalanma, yaralanma, ihtiyarlama vb. Şekillerindeki OLUMSUZLUKLARIN genel ifadesidir.

    Olumlu değişimler yoktur.

    Mutasyonların tümü az ya da çok zararlıdır.

    2)-Tersininim başta maddenin korunumu, termodinamik olmak üzere tüm doğal kanun, kural ve ilkeleri kendine temel alır hiç biriyle çelişmez.

    3)-Tersinim yaşamın her safhasında rahatlıkla gözlenip sınanabilir; daha da önemlisi yaşanır.

    4)-Düzen ve sistemlerin bir başlangıcı ömrü ve sonu vardır. Bu nedenle ezelden gelip ebede gitmezler.

    5)-Düzen ve sistem sahibi yapılar irade-bilgi-yeterli güç-yeterli madde ve yeterli zaman beşlemesinin sonucu oluşur aniden ve rastlantılarla ortaya çıkmazlar.

    6)-Tüm düzen ve sistem sahibi yapılar tersinime açıktır.

    Tersinimin fiziksel ve kimyasal pek çok nedenleri vardır ama en önemlisi kontrolsüz enerji giriş, çıkışları gibi etkenlerdir.

    Tersinim etkisi bu yapıların korunma – savunma – bağışıklık – çevreye uyum sistem düzen ve mekanizmalara sahip olup olmadıklarına; bu mekanizmaların işlerliğine hassaslığına, genişliğine, derinliğine; za-manın uzunluğuna ya da kısalığına, tersinim etkenlerinin gücüne ve çeşidine bağlı olarak değişebilir.

    7)-Düzen ve sistemler oluşturmak zor karmaşa ise kolaydır. Karmaşalar için kaba güç ve kısa süreçler yeterli olabilir.

    Düzen ve sistemler ne kadar kompleks ve hassas ise bozum o kadar kolay olur.

    8)-Düzen ve sistemler amaçlarına uygun kanunlar, kurallar, ilkelerle şekillenip yapılanırlar; işlerlik kazanırlar varlıklarını korumaya çalışırlar.

    9)-Karmaşalarda (düzensizliklerde sistemsizliklerde) kanunlar, kurallar, ilkeler bulunmaz.

    Kanun kural ve ilkelerin bulunması o yapının düzen ve sistem sahibi olduğunun kanıtlarıdır.

    10)-Nice milyar yıllardan beri değişmeyen kanun, kural ve ilkelerle şekillenip işlerlik kazanan evrenimiz (ve tabii ki dünyamız) düzen ve sistem sahibi muazzam bir yapıdır.

    İrade, nitelikli bilgi, nitelikli güç, nitelikli madde ve yeterli zaman beşlemesinin ürünüdür.

    11)-Maddenin korunumu kanunu evrenimizin bir başlangıcının ve sınırının olması bir Büyük Bütünün var olduğunun kanıtlarıdır.

    12)-Büyük Bütün kütlesiz bir NURDUR. Kütlesiz olduğundan sonsuzdur.

    Evrenimiz ve diğerleri bu kütlesiz Nurun içindedir. Onunla kuşatılmış; sarılıp sarmalanmıştır.

    13)-Big Bang güdümlü bilimin varoluş sorusuna tabi olduğu felsefe temellerine uygun cevap bulma amaçlı sipariş bir teoridir.

    Akıl mantık ve bilim dışı pek çok çelişkileri içerdiğinden tamamen yanlıştır.

    14)-Varoluş Büyük Bütünün bir zerresinin kütle ve hacim kazanması, maddeleşmesi, genişimi ile başlar. İlk madde, olabilecek en büyük atom ve moleküllere sahiptir.

    15)- Elementleri oluşturan atom ve moleküller atom içi parçacıkların eksi ve artı elektrik yüklü yapıları gereği zaman içinde kademeli oluşmazlar.

    Başlangıçtan itibaren bir düzen içinde varolmak zorundadırlar.

    Elementlerin oluşumu kademeli fisyon (bölünme) şeklindedir.

    Sonunda en basit element olan hidrojen ortaya çıkar.

    16)-Elementlerin füzyon (birleşme) sonucu oluştuğu varsayımı gözlem, deney ve mantıksal çıkarımlara dayanmadan çok, güdümlü bilimin temellerine uygun olduğu için ortaya atılmıştır.

    Akıl mantık ve bilim dışı pek çok çelişkiler içerir.

    17)-Bir yapının canlı olarak nitelenebilmesi için en azından korunma – savunma – bağışıklık ve çevreye uyum – beslenme – üreme özelliklerini eksiksiz sahip olması gerekir.

    Bu nedenle en basit canlı bile düzen ve sistemlerin bütünselliğindedir. Rastlantılarla oluşamaz.

    18)-Her canlı türünün uygun yer ve zamanlarda yeterli sayılarda var edilmiş bir arı ırkı vardır.

    19)-Canlılarda zaman içinde gözlenen değişmeler gen havuzu dâhilinde oluşur. Bu yolla canlılar çeşitlenirler. Irklar dar alanda çeşitlen-meler sonucu oluşurlar..

    20)-Gen havuzundaki değişimler kesinlikle tersinim yönündedir.

    21)-Türlerden türlere geçiş mümkün değildir. Bu tür oluşumun önünde aşılması mümkün olmayan doğal engeller vardır.

    22)-Tüm canlılar ekolojik sistemin bir parçasıdır. Her canlının bu sistemde bir yeri ve görevi vardır.

    23)-Tüm canlılar yapılarını yaşam avantajlarını korumaya çalışırlar. Koruyamayanlar elenir. Buna doğal elenme denir. Doğal seleksiyon yanlıştır.

    24)-Canlıların korunma – savunma – bağışıklık ve çevreye uyum düzen sistem ve mekanizmaları ZARARLILARDAN korunma mantığıyla kurgulanmıştır.

    Canlılar faydalıları seçmezler.

    Bu nedenle faydalıları seçip üstünlük sağlayanlar diğerlerini eler mantığındaki doğal seleksiyon yanlıştır.

    25)-Canlılarda üreme doğal YENİLENME şeklidir. Canlılar bu yolla varlıklarını uzun süreçlerde koruyabilirler.

    26)-Irklar dar alan (allopatrik) çeşitlenmesi sopnucu meydana gelmiştir.

    27)-Doğal olan en güzeldir. Doğallığı korumak zorundayız. Bilim, tersinim sonucu bozulan doğallığı düzeltme yönünde çabalamayı, geri kazanmayı ana gaye edinmelidir.

    28)-İnsanlar doğanın efendisi değil doğanın bir parçasıdır.

    29)-İnsanlık dünyanın kaynaklarını har vurup harman savuran, dıoğallığı zehirleyip bozan, modern kölelik düzeni oluşturan tüketim ekonomisinden süratle kurtulmalıdır.

    30)-Dünyanın askere ve silaha ihtiyacı yoktur. Bu yönde harcanan güç, para ve zamanı dünyamızı daha doğal, daha verimli, daha güzel bir hale getirmek için kullanmalıyız.

    31)-Doğalllıkta aileler anaerkildir. Anne ailenin reisidir. Baba dahil diğer aile bireyleri anneye yardımla görevlidirler.

    32)-Anne ve çocuklar kesin devlet himayesinde, desteğinde, her türlü koruması altında olmalıdır. Annelere çocuklarından ayırmamayı dikkat edilmeli; kadınlarımız, kızlarımız bu doğal görevlerine uygun eğitilmeli, annelik birinci görevleri olmnalıdır.

    33-Bu günkü adalet mekanizması tam bir keşmekeş içindedir. Sosyal düzen ateizm güdümlüdür.

    Ciltler dolusu kanunlarımız olmasına rağmen suçluluk önlenemektedir.

    Kanunlar herkesin anlayıp uygulayabileceği şekilde basitleştirilmelidir.

    34)-Suç=ceza iyilik=mükafat sistemi uygulanmalıdır.

    35)-Suçlular hapislere atılma yerine teşhir ve sürgün cezası uygulanmalıdır.

    Bu konuda pek çok öneri yapılabilir.

  10. 10 On Temmuz 6th, 2014, Hüdai ÇAKMAK said:

    EVRİM NİÇİN YANLIŞ?

    Her şeyden önce evrim pozitif bilimin gözlem ve deneylerle sınanma şartına uymaz.

    Evrimcilerimiz evrimin çok uzun süreçlere ihtiyaç duyduğunu gerekçe göstererek bu yaşamsal sorunu çözmüş kabul ederler.

    Zaman içinde canlılarda gözlenen değişimler evrim değil canlı gen havuzları dahilinde oluşmuş çeşitlenmedir.

    Evrim her şeyden önce başta termodinamik, maddenin korunumu kanunları olmak üzere tüm doğal kanunlara, bu kanunlara dayanan mantıksal çıkarımlara ve ilkelere terstir
    .
    Evrimcilerimiz ateizme tutsak olmuş bilim anlayışı ve mantığıyla gerçek bilimin ortaya koyduğu gerçekleri eğip bükerek evrime uydurmaya çalışırlar ama pek başarılı oldukları söylenemez.

    Nedeni ise güneşin balçıkla sıvanamayacağı; gerçek bilimin propagandalarla, yanıltmalarla, aldatmalarla, saptırmalarla yapılmayacağıdır.

    Her şeyden önce varlığını devam ettirebilen en basit, en ilkel canlıların dahi korunma, savunma, çevreye uyum – beslenme ve üreme sistem ve mekanizmalarına en baştan eksiksiz sahip olması gerekliliğidir.

    Bu özelliklerin her birinin düzen ve sistemler bütünlüğü oluşu rastlantılarla oluştu varsayımı en baştan geçersiz kılar.

    Böyle bir oluşuma termodinamiğin ikinci kanunu engeldir.

    Düzen ve sistem sahibi yapılar zaman içinde ve kaçınılmaz olarak tersinime uğrarlar.
    Tersinimin en büyük nedenlerinden birisi kontrolsüz enerji girişleridir.

    Enerji girişlerinden ancak yararlanma sistem ve mekanizmalarına sahip canlılar faydalanabilirler. Diğerlerine zararlıdır.

    Bu nedenle evrim hipotezinin enerji girişleri gelişmeye dolaysıyla evrime neden oldu iddiası geçersizdir.

    Evrimi başka cevap olmadığından mecburen kabul ve savunma zorunda kalan ateistler varoluşta açıkça gözlenen düzen ve sistem sahibi yapılar için olmazları olur imkansızları imkanlı yapan uzun zaman varsayımına sığınırlar.

    Fakat zaman iddia edildiği kadar uzun değildir.

    Dünyamızda ilk canlılığın görüldüğü zamandan bu güne (3,5 milyar yıl) yüz katrilyon saniye, kambriyen döneminden (500 milyon yıl) oniki katrilyon saniye ancak geçmiştir.

    Evrim hipotezi yanıtlayamadığı yüzlerce sorunun altında ezilmiştir.

    Burada birkaç gerçeği hatırlatalım.

    a)-Canlılarda türlerden türlere geçişin önünde aşılması mümkün olmayan biyolojik engeller vardır. Türlerden türlere geçiş imkansızdır.

    b)-Dollo kuramına göre kullanılmayan, işlevsiz uzuvlar zamanla körelir ve hatta yok olur. Bu bir tersinimdir. Uzuvların kademeli oluşumu imkansızdır.

    c)-Canlılar faydalıları seçmezler. Zararlılardan korunurlar.

    d)-Tüm canlılar varlıklarını koruma telaş ve savaşındadır.

    e)-Yaşam avantajlarını kaybeden canlılar elenirler. Bu bir doğal elenmedir. Doğal seleksiyon yanlıştır.

    f)-Üreme canlı türlerinin yenilenme şeklidir.Canlılar bu yolla tersinim sonucu bozulan yapılarını yenilemeye çalışırlar.

    g)-Dişiler genç ve sağlıklı olanları (yani güzelleri) seçerek ırklarını en iyi şekilde aktarımına çabalarlar.

    h)-Canlılar zaman içinde değişirler ama bu değişim gen havuzu bilgileri dahilinde genelde az ya da çok NEGATİFTİR.

    ı)-Gen havuzları dahilinde zaman içindeki değişimler çeşitlenme nedenidir.

    i)-Irklar dar alanda çeşitlenme sonucu oluşur.

    j)-Aynı türden olsalar bile hiçbir canlı tıpatıp birbirlerine benzemez. Eşeyli üreme canlıların inanılmaz sayıda çeşitlenmelerie olanak sağlar.

    vb……

Yorum Yaz