-
14th Ağustos 2008

Mezheplerin Dinleştirilmesi-Prof. Y.Nuri Öztürk

posted in RİVAYETLER(Hadis) |

MEZHEPLERİN DİNLEŞTİRİLMESİ

Mezhep nedir?

Mezhep, gidilen yol, tarzı tavır, yorum, tutum anlamlarındaki “zehab” kökünden bir sözcük olup “din konusunda oluşmuş yorum ekolü” demektir. Yorum siyasal olabilir, dinsel, düşünsel ya da bilimsel olabilir. Din literatüründe bu tür yorum ekollerinin tümü “mezhep” diye anılmaktadır.

Mezhep, beşeri bir kurumdur; bir bilim ve düşün kurumudur. Yorumu kim getirmişse mezhep onun malıdır ve onu bağlar. Mezhepleri dokunulmaz, tartışılmaz ilan etmek, mezhep önderlerini yanılmaz, aşılmaz kabul etmektir. Oysa, tartışılmazlık ve dokunulmazlık niteliklerini Kuran ve Hz. Muhammed dışında kaynak ya da kişilere vermek, tartışmasız şirk (Allah’a ortak koşmak) tır.

Mezhep konusunda şu üç nokta çok önemlidir:

1. Mezhep din değildir, kutsal değildir; din bilimleriyle uğraşan bilim adamlarının kişisel yorumlarıdır. Bu yorumlar, onları üretenlerin hayatlarında bile birçok kez değişebilmiştir.

2. Bir toplumda bilim ve düşün faaliyeti ne kadar zengin ve canlı ise o toplumda mezhep faaliyeti ve sayısı da o ölçüde zengindir. Çünkü bilen ve düşünen insanların çokluğu, daha çok yorumun doğmasıyla eşanlamlıdır. Daha çok yorum, daha çok mezhep demektir.

3. Mezhep yorumları içinden herkes istediğini seçebilmelidir. Bu seçim engellenip “sadece bir kişinin yorumunu esas alabilirsiniz” dendiği anda mezhep dinleştirilmiş ve ikinci bir din yaratılmış olur. Bir insan, İslam’ı sadece filan ya da falan mezhebin temsil ettiğini söylerse dinden çıkar. Çünkü böyle bir söylem, Allah’ın dinine karşı yeni bir din ortaya sürmenin ta kendisidir.

“Mezheplerin dini tamamladığı” yolundaki iddia Maide suresi, 3. ayete açıkça aykırı bir Kur’an şılıktır. Allah’ın: “Bugün mükemmel hale getirdim, tamamladım….” dediği bir din, ancak anlaşılmak için incelenir, eksiklerini tamamlamak için değil.

Bazı mezhepler için “hak mezhep” nitelemesi yapılmasında iki İslam şılık yan yanadır. Birincisi “hak” sıfatının beşeri bir kurum olan mezhep için kullanılması; ikincisi, belli bir grubun benimsediği yorumların dinin ve gerçeğin tek temsilcisi gibi gösterilmesi.

Kuran’ın açık beyanlarına göre, Hak, Allah’tan gelir; bunda asla kuşkuya düşülmemelidir (bk. Bakara suresi 147. ayet; Al-i İmran suresi 60. ayet) Peygamberler bile hakkın kendisi değil, sadece temsilcisi olabilirler. Hak sıfatı yalnız Allah’a verilebilir (bk. Yunus suresi 32. ayet)

Mezheplerin yorumlarından seçmeler yapılmayacağını iddia etmek de mezhepleri dinleştiren vahim bir şeytancılıktır. Mezheplerin her birinden bazı yorumları alıp yeni bir sentez yapma eğilimi, mezhebi dinleştirenler tarafından bir tür dinsizlik gibi gösterilmiştir.

(Yaşar Nuri Öztürk, Star Gazetesi, 26 Nisan 2002 “Mezhepleri Dinleştirme Şeytancılığı” )

This entry was posted on Perşembe, Ağustos 14th, 2008 at 14:23 and is filed under RİVAYETLER(Hadis). You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum Yaz