-
23rd Temmuz 2008

Kuranda hac-Kurandaki Din

posted in HAC |

KURAN’DAKİ HAC

Kuran’daki Hac, 2-Bakara Suresi 158, 189, 196, 198,199, 200, 203; 3-Ali İmran Suresi 97; 5-Maide Suresi 1,2, 95, 96, 97; 9-Tevbe Suresi 3; 22-Hac Suresi 25, 26, 27, 28, 29. ayetlerinden anlaşılır. Bu ayetler bize Hac hakkında gerekli bilgiyi verecektir. Kuran’ın bu ayetlerinin ışığında Haccı şöyle özetleyebiliriz:

1-Hac kelimesine sözlüklerde “kastedilmek” anlamı verilir. Kuransal bir terim olarak Hac, belli bir zaman diliminde belli ibadetleri de içeren Kabe’ye yapılan bir ziyarettir. 3-Ali İmran Suresi 97. ayetten Haccın yapılmasının gücü yeten kullar üzerinde Allah’ın bir hakkı olduğunu öğreniyoruz. Ayetten Haccı, gücü yetenlerin yapacağı anlaşılır. Allah “gücü yetmek” deyimini açıklamamış, bu deyimin anlaşılmasını bize bırakmıştır. Mezhepler, “gücü yetmek” deyiminin anlamını kısıtlamaya çalışmışlardır. Allah’ın yapmadığı bir sınırlama kabul edilemez, gerekseydi Allah bunu yapardı. Bu deyimden esir olmamak da, maddi güç yeterliliği de, sağlıksal şartlar da anlaşılabilir. Fakat her şartta, sağlığın da, maddi gücün de hangi ölçüde “güç yetirme” kavramına dahil olup olmadığı izafi bir kavramdır. Kişiler, Allah’a kaşı sorumluluklarını, Allah’ın tüm şartları ve düşünceleri bildiğini, vicdani kanaatlerden de mesul olduklarını göz önünde bulundurup, “güç yetirme” kavramını en iyi şekilde değerlendirecek ve kendilerinin Hacca gitmeye güçlerinin yetip yetmediğine karar vereceklerdir.

2- Hac, İbrahim Peygamber döneminden beri yapılan bir ibadettir.(22-Hac Suresi 26,27) Kabe’de Hz. İbrahim’in makamı ve apaçık deliller vardır. (3-Ali İmran Suresi 97)

3- 2-Bakara Suresi 197. ayette Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir. Üstelik “aylar” şeklinde çoğul bir ifade kullanılır. Oysa günümüzde hacılar, Haccın kısa bir süreye sıkıştırılması yüzünden kalabalıktan birbirlerini ezmekte, birçok ölüm vakası meydana gelmekte ve hacılar perişan olmaktadırlar. Hz. İbrahim döneminden beri uygulanan Haccın bilinen aylarda olduğu söylenir. Aynı ilkbahar denilince Mart, Nisan, Mayıs aylarının anlaşıldığı gibi, Hac aylarının da başta bu şekilde anlaşıldığını görüyoruz.

Hac aylarının bilinen aylarda olmasından kasıt, aynı zamanda bu ayların haram aylar olmasındandır. Haram aylarda savaşmak yasaktır. Bu yasak Hac görevinin yerine getirilmesine olanak sağlamaktadır. Kabe’nin etrafındaki kavimler haram aylara riayet ederek, Hac ibadetinin durmamasını, kendi çekişmelerinin kişileri Hacdan alıkoymamasını sağlamaktadırlar. Hz. İbrahim’den sonraki nesillerdeki putperestler de Kabe’nin koruyucusu olarak kendilerini görmüşler, haram ayları bozarak da olsa kısmen uymuşlardır, Haccı bir ticaret kaynağı olarak değerlendirmişler ve haram aylara da ticaretlerini kurtaran bir unsur olarak riayet etmişlerdir. (8-Enfal Suresi 34, 35’ten ortak koşanların kendilerini Kabe’nin varisi olarak görmelerini anlayabiliriz.) Haram aylardan bahseden 2-Bakara Suresi 194. ayetten iki ayet sonra Hacdan bahsedilmesinden, 2-Bakara Suresi 217’de haram aylarda savaşmanın büyük suç olduğunun vurgulanmasından, Haccın yapıldığı bölgedeki Mescid-i Haram’a ulaşılmasının engellenmesinden bahsedilmesinden, 5Maide Suresi 2’de haram ayın ve Hac ibadetindeki ihramın beraber anılmasından, yine aynı sure 97. ayette haram ayların ve Hacda ziyaret edilen Kabe’nin beraber anılmasından bilinen Hac aylarının haram aylar olduğu anlaşılır. Zaten bu ayların haramlığı da Hacla ilintilidir.

Tevbe Suresi’nin 2. ve 36. ayetlerinden ise bu ayların arka arkaya gelen dört ay olduğunu anlıyoruz. 2-Bakara Suresi 189. ayetten bu dört ayın Ay (kameri) takvimindeki “aylar” olduğunu anlarız. Yani Hac art arda gelen dört ayda yapılan bir ibadettir. Bu dört ay aynı zamanda içinde savaşılmasının haram olduğu aylardır. Bu ayların ilki “Hac Ay’ı” anlamına gelen “Zilhicce”dir. (Hac bu ayla başladığı için Haccın ilk ayının ismi Arapça’da Hac Ay’ı manasına gelen Zilhicce’dir.) 9-Tevbe Suresi 3. ayette haram ayların ilk günü olan, Hacc’ın da ilk gününe “Hac günü” isminin verilmesi bunu teyit etmektedir. Zilhicce ilk ay olunca Zilhicce’yi takip eden Muharrem, Safer ve Rabiul Evvel diğer hac ayları olmaktadır. Burada enteresan ek bir delile de değinmek istiyoruz. Rabiul-Evvel Ay’ı iki kelimeden oluşan birleşik bir kelimedir. Rabiul kelimesi dört, Evvel kelimesi ise ilk demektir. Bu aydan sonra Rabiul-Ahir Ay’ı gelmektedir ki bu ayın ismi Sonraki Dördüncü demektir. Rabiul-Evvel Ay’ı haram ayların dördüncü ve sonuncu ayı olduğu için bu ismi almıştır. Ay takviminin ilk Ay’ı Muharrem olduğu için, Rebiul-Ahir Ay’ı takvim sırasındaki dördüncü aydır. Bu da bu ayın isminin neden sonraki (Ahir) Dördüncü (Rabiul) olduğunu açıklar. Eğer ki Rabiül-Evvel’in haram ayların dördüncü ayı olduğu anlaşılmazsa, Rabiul-Ahir’in neden “sonraki” dördüncü anlamına geldiği açıklanamaz. Bu da haram ayların Zilhicce (Hac Ay’ı) ile başlayıp, dördüncü ay olan Rabiul-Evvel ile bittiğini bir kez daha kanıtlamaktadır. Hac bu dört ayda yapılabilen bir ibadettir. İnsanların birbirlerini ezip öldürmelerine yol açan mezheplerin insanların ölümüne yol açan Haccı tek aya sıkıştırma uygulaması bırakılıp, Kuran’ın izahlarına dönülmelidir. Kuran 9-Tevbe Suresi 37. ayette haram aylarla oynanmasını kötü bir fiil olarak takdim etmektedir. Ama öğüt alan nerede!

4- Hacda kavga, kötülüğe sapma, eşler arasında cinsel ilişki yoktur. (2-Bakara Suresi 197) Hac kişinin davranışlarına dikkat ettiği, insanlarla bir araya geldiği bir ibadettir.

5- Hac ibadeti sırasında kişi kendisine helal olan bazı şeyleri de haram eder.(Eşlerin cinsel ilişkiye girmemesi gibi) Buna ihram denir. Hacının ihramda olması budur. İhramın sözlük manasından anlaşılan da budur. Fakat günümüzde belli bir elbiseye de ihram adı verilerek bu elbisenin giyilmesi farzlaştırılmıştır. Kuran’da sözlük anlamı dışında başka bir ihram anlaşılmamaktadır. Eğer Allah, Hacda böyle bir elbisenin giyilmesini isteseydi, onun giyilmesi gereken bir elbise olduğunu söyleyerek, şüpheye meydan vermeden bunu açıklardı. Böyle bir izahın olmaması ve bu kelimenin sözlük manasının, Kuran’daki anlatımla tam örtüşmesi yüzünden ihramın; belli bir süre içinde, belli şeylerin yasaklanması dışında bir manası olmadığını anlarız. İhram sırasında yasak olan şeylerin biri de avdır (5-Maide Suresi 95). Bu av bir tek kara avını kapsar, hacılar deniz avını yiyebilirler ve yapabilirler.

6- Kim ihram sırasında kara avı yasağını bilerek çiğnerse, cezası öldürdüğü hayvanın bir benzerini Kabe’ye varacak bir kurbanlık yapmasıdır. Bu benzer kurbanı adaletli iki kişi belirler. Av yasağını çiğneyen kişi bunun yerine yoksulları doyurarak veya onun dengi oruç tutarak bu yasağı çiğnemesinin kefaretini yerine getirebilir.
(5- Maide Suresi 95)

7- Umre, ziyaret etmek demektir. Haccın belli dönemde yapılmasına karşılık, umre her zaman yapılabilen bir ziyarettir. Hac da, umre de Allah için tamamlanmalıdır.(2-Bakara Suresi 196) Yani siyasi propagandalar, menfaatler, köşe dönmeler, halkı kandırmalar değil, Allah’ın rızası Haccın da, umrenin de şartı olmalıdır. Bu ibadetleri yapmaları engellenenler kurban keser veya kestirirler. Kurban yerine varıncaya kadar başlar traş edilmez. Hasta ya da başından rahatsız olan oruç tutarak, sadaka vererek ya da kurban keserek fidye yoluna gider. Güvene kavuştuğunda Hacca kadar umre yapmak isteyen kolayına gelen bir kurbanı keser veya kestirir. Bunu bulamayan ise üçü Hacda, yedisi döndüğünde olmak üzere on gün oruç tutar.(Bu ailesi Mescid-i Haram’da olmayanlar içindir.) Tüm bunlar 2-Bakara Suresi 196. ayette geçer.

8- Kurbanların üzerine Allah’ın adı anılır ve bunlardan yoksullara verilir ve yenir. (22-Hac Suresi 28) Hac ibadeti yapılırken kirlerden arınılmalı, adaklar yerine getirilmelidir. (22-Hac Suresi 29) Kirleri arındırmak genel bir ifade olduğundan birçok insanın buluşma yeri olan Hacda, her türlü hijyen kuralına dikkat etmek iyi olur. Mescid-i Haram’a saçların kısaltılmış, ya da traş edilmiş olarak girilmesinden bahseden 48-Fetih Suresi 27. ayet de bu çerçevede değerlendirilebilir. Kabe’nin tavafı (çevresinde yürünmesi) böylece temiz bir şekilde yerine getirilecektir. (22- Hac Suresi 29) Kabe’nin temiz tutulması, böylece Hac ibadetinin yapıldığı yerin de temiz olması iyi olur. (22-Hac Suresi 26)

9- Arafat’tan ayrılıp topluca inilince Meşari Haram’da Allah’ı hatırlamak (zikir) lazımdır. Bu hatırlama Allah’ın bize öğrettiği şekilde olmalıdır. (2-Bakara Suresi 198) Allah’ı nasıl hatırlayacağımızı (zikredeceğimizi), Allah bize Kuran’da öğrettiğine göre, bu hatırlama faaliyeti de Kuran’a uygun olacaktır.

10- Sonra insanların topluca akın ettiği yerden akın edilip Allah’tan bağışlanma dilenmelidir.(2-Bakara Suresi 199)

11- Gerekli ibadetler bitince Allah’ı kuvvetli bir biçimde hatırlamak (zikretmek) gerekir.(2-Bakara Suresi 200)

12- Sayılı günlerde Allah hatırlanır. İsteyen iki gün içinde işini bitirir, isteyen daha geniş bir zamana işini yayar. (2-Bakara Suresi 203)

13- Bakara Suresi 158. ayette Safa ile Merve’yi ziyaret etmenin bir sakıncası olmadığı söylenir. Oysa Kuran’ın bu beyanına karşın bu iki tepenin arasında koşmanın farz olduğu mezhepçi uydurmacılar tarafından uydurulmuştur. Yaşlı, sağlıksız birçok kişi farz olmayan bu zorlukla karşı karşıya getirilmiş, daha sonra bunların para karşılığı arabalar ve sedyelerle taşınması şeklinde yeni bir para kapısıyla birilerinin cebi doldurulmuştur. Bu uydurmanın cep doldurma hedefi için yapıldığı kanaatindeyiz. Bu ziyaret mecburi olmayan bir ziyarettir. Fakat ayetin ifadesiyle bir sakıncası da yoktur.

14- Şeytan taşlama diye bir faaliyetin Hacla hiç bir ilgisi yoktur. Kişilerin birbirini en çok ezdiği ve ölümlerin en çok olduğu yer, Hac ibadetine sokuşturulan bu uydurmanın yapılmaya çalışıldığı yerdir. Bu saçma uydurmanın atılması, Haccın dört aya yayılması ve Safa ile Merve arasında koşturmanın farz olmadığının gösterilmesiyle, yani Hac ibadetinin de Kuran’daki aslına döndürülmesiyle, Hac insanları öldüren, perişan eden bir ibadet olmaktan çıkacaktır. Hacerül Esved denilen taşın etrafında yapılan gariplikler ve bir taşı selamlamak için insanların birbirlerini ezmesi de Kuran’da yoktur. Kadının tek başına Hacca gidemeyeceği de, kadının her türlü seyahat haklarını kısıtlayan, dine fatura edilmeye çalışılan, ama dinde yeri olmayan bir yalandır. Hacda güzel koku sürülemeyeceği, dikişli elbise giyilmeyeceği de Kuran’da yer almayan ifadelerdir. Hacdan gelen veya başka bir yerden gelen zemzem suyu, koku, takke, seccadenin özel sevaplar getireceği, kutsallığı şeklindeki izahlar da hep uydurmadır. Temel prensibimiz olan Kuran’ın izahlarını baş üstüne koymak, geri kalan izahları çöpe atmak, Kuran’a göre, yani dine göre Haccın anlaşılmasını sağlayacaktır.

http://www.kurandakidin.net/bolumler/36-kuranda-inanc-konulari-namaz-zekat-oruc-hac.asp

This entry was posted on Çarşamba, Temmuz 23rd, 2008 at 06:59 and is filed under HAC. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

There are currently 6 responses to “Kuranda hac-Kurandaki Din”

Why not let us know what you think by adding your own comment! Your opinion is as valid as anyone elses, so come on... let us know what you think.

  1. 1 On Şubat 14th, 2013, leman vural said:

    yazıya şöyle bir göz attmda buradaki sunulan fikirlerin 1400 küsür senedir bize kadar gelen ve sahih hadis kitablarıylada çelişmeyen bilakis desteklenen bilgilerle ters olması dikkatimi cekti.bu yazıyı kim yazdı diye bakınırken,yandaki konu başlıklarını ve altında bu başlıklar altında bilgi veren şahsın adını okudum,mesele anlaşıldı.abdül aziz bayındır gibi sapkın fikirleri olan birinin barındırıldığı sitenin art niyeti ortadadır kardeşler,benden söylemesi….internet ortamında azıcık araştırma yaparsanız sizlerde farkedersiniz.

  2. 2 On Şubat 14th, 2013, leman vural said:

    bu siteyi verdikleri bilgilerin kurandan ayeti kerimelerle desteklendiği için güvenilir bulup takip eden kardeşler….Hz. Ali efendimiz zamanında onu çok uğraştırmış islama çok büyük zararlar vermiş hariciler denilen görünüşte son derece ibadetlerine düşkün takva bir grup idiler.yaptıkları bir çok zararve fitneden dolayı Hz Ali efendimiz onları ıslah etmek için çok uğraşmış, hatta bir keresinde onları sahip oldukları görüşlerden vaz geçirmek için görevlendirdiği kişiye onları ikna etmek için Kur an dan değil bilakis hadislerden destek almasını öğütlemiştir.Yani bazı islam düşmanları dini bilgileri kullanarakta bizleri yanıltabilirler,benim sözlerimde dahil olmak üzere hiç bir bilgiye araştırmadan ehli sünnet alimlerce bu konuda ne söylenmiş diye bakmadan inanmayın .özellikle itikadi bilgilerde çok dikkatli olalım imandan çıkabilirizde farkında olmayız, maazallah.

  3. 3 On Şubat 15th, 2013, admin said:

    Ölçümüz kişiler değil Allah’ın sözleri, kelamı olmalıdır. Müslümanları, vahiyden kopuk kişi endeskli bir anlayışla kategorize etmek bir yarar sağlamaz. Allah herkese akıl vermiş, vahyini göndermiş, orada Hz. Peygamber’e ait dini kesitleri de sunmuştur. Hz. Peygamber’in hayatının ilkesel anlamda bağlayıcı kısmını Kur’an’da bulmak mümkündür. Yalnızca Hz. Muhammed’in değil, diğer resullerin hayatından da geniş kesitler sunulmuştur. Gelenekten miras aldığımız Kur’an’la uyumlu bilgiye de Müslümanlar sahip çıkarlar.

    2Bakara: 170-“Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde: “Hayır, biz atalarımızdan gördüklerimize (geleneksel alışkanlıklara, inançlara ve eylemlere) uyarız!” diye cevap verirler. Ya ataları akıllarını kullanmadı ve doğru yolu bulamadılar ise?”

  4. 4 On Ekim 9th, 2014, spiderh said:

    “leman vural” dostum. Öne sürdüğün “sahih” hadislerin, kesin olarak Hz. Muhammed tarafından zikredildiği üzerine burada bu hayatın ve öte hayatın üzerine Allah adına yemin edebilir misin? Yok eğer edemiyorsan, sen de bunun farkına varmışsındır demektir. Hz. Muhammed söyledi demekle Hz. Muhammed söylemiş olmuyor. Bunu söylediğiniz vakit de Muhammed ve dolayısıyla Allah adına yalan söylemiş, iftira atmış oluyorsunuz. Umarım gerçeği görebilirsiniz.

    Yazarı suçlamadan önce bir kendinize bakın boy aynasında bence. Yazar Kuran’ı referans gösteriyor, kendisini değil. Siz ise İmam … ları, ezberletilmiş öğretileri, atalarınızdan duyduklarınızı referans gösteriyorsunuz. Bir müslüman için hangisi sahihtir, hangisi değildir?

    Benim peygamberim Hz. Ali ya da Ebu Hanife değildir, sizinki öyleyse bilemem. Benim kutsal kitabım Kuran’dır, Sahih-i Buhari, Fıkhu’l-Ekber ya da Kütüb-i Sitte ya da benzerleri değil. Kuran’da 2×2=4 diyorsa odur benim için, isterse hadislerde 2×2=5 desin, umurumda bile olmaz. Gerçek bir müslümanın da asla ve asla umurunda olmaması gerekir. Bu oldukça basit ve açık bir konudur.

  5. 5 On Mayıs 15th, 2015, HARBIMI said:

    yazar Kuran ayetlerini veriyor.Daha neyi delil göstereceğiz.Kuranı daha önce okuyan.tefsir ile de bilgilerini destekmeyen insan.yazarın görüşlerine katılır.Ezbere inananlar,kendine islam alimi! diyen zavallıların aldatmacasına inanır.
    Yazarı bilgilerinden dolayı kutluyorum.Başarılar diliyorum.Böyle cesaretli yüreklere çok ihtiyacımız var.

  6. 6 On Şubat 3rd, 2016, Zeynep Abdullah said:

    Selam. Kuran merkezli çalışmanız ve akıcı anlatımınız için çok teşekkür ederim. Sadece Kuranı referans gösteren, delili sağlam olan ve hadis batağından uzak bilgilendormeniz için Allah çok razı olsun.

Yorum Yaz