-
7th Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Emanete ihanet edilince kıyamet kopar: 5038-Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: “Resulullah, yanındaki cemaate konuşurken, bir adam gelerek: “(Ey Allah’ın Resulü!) Kıyamet ne zaman kopacak?” dedi. konuşmasına devam etti, sözlerini bitirdiği vakit:”Sual sahibi nerede?” buyurdular: Adam:”İşte buradayım ey Allah’ın Resulü!” dedi. :”Emanet zayi edildiği vakit kıyameti bekleyin!” buyurdular. Adam:”Emanet nasıl zayi edilir?” diye sordu. Efendimiz:”İş, ehil olmayana tevdi edildi mi kıyameti bekleyin!” buyurdular.” [Buharî, İlm 2, Rikak 35.]

5030-Hz. Enes anlatıyor: “Bir adam Resulullah’a: “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye sormuştu. bir müddet sükuttan sonra yanında duran Ezd-i Şenûe kabilesine mensup bir çocuğa bakıp:”Bu delikanlı pir-i fani olmadan önce kıyametiniz kopacaktır!” buyurdular.”Hz. Enes der ki: “Çocuk o gün benim akranım idi.” [Müslim, Fiten 138, (2953).]

posted in KIYAMET ALAMETLERİ | 0 Comments

7th Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

“(İnanmayanlar) ille (helak edilecekleri) sâ’atin ansızın kendilerine gelmesini mi bekliyorlar? İşte onun eşrâtı (koşul ve belirtileri) geldi. O uyarıldıkları sâ’at kendilerine geldikten sonra artık öğüt almaları nereden mümkün olsun?” (Muhammed: 99/18) âyetinde de Allah’ın uyarılarından ibret almayan insanların, zaten eşrâtı (koşul ve alâmetleri) belirmiş olan ve ansızın başlarına inecek olan o azâb saatinin gelmesini mi bekledikleri, inkâr sorusu tarzında belirtilmektedir.

Bu âyette (sâat)in kıyamet, (eşrât)ın da kıyamet alâmetleri olduğu ileri sürülür. Hz. Peygamber(s.a.v.)in devrinde gelmiş olan kıyamet alâmetleri nedir? Rivayetlere göre Hz. Peygamber’in gönderilmesi kıyamet alâmetidir. Çünkü o son peygamberdir. Onun gönderilmesi, artık büyük kıyametin son derece yaklaştığını gösterir. Nitekim kendisinin: “Benim gönderilmem ile kıyamet arası, şu ikisi gibidir”[171] deyip işaret ve orta parmağını birbirine birleştirerek gösterdiği, kıyametin bu iki parmağın birbirine yakınlığı kadar yakın olduğunu bildirdiği rivayet edilir. Hz. Peygamber’den kıyamet alâmetleri hakkında bazı hadîsler de rivayet edilir ki bunlara göre ilmin kalkması, cehaletin yayılması, şarabın (çok) içilmesi, zinanın yaygınlaşması, erkeklerin azalıp kadınların çoğalması, öyle ki elli kadına bir erkeğin düşmesi kıyamet alâmetlerindendir.

Kıyamet alâmetleri hakkındaki rivayetler, Kur’ân’ın açık ifadesine aykırıdır. Önce Kur’ân, kıyametin ansızın geleceğini söylüyor. Ansızın gelecek şeyin alâmeti olmaz. Birtakım belirtilerden sonra gelen şey de ansızın olan bir olay değildir. Ayrıca Kur’ân, Peygamber’in gaybi bilme­diğini, sadece kendisine vahyolunana tâbi olduğunu vurgulamaktadır.[172] Gaybi bilmeyen Peygamber’in, kıyametin ne zaman kopacağını bilmediğini de ısrarla vurgulamıştır: “Sana o saatten soruyorlar: Ne zaman gelip çatacak diye. De ki:’Onun bilgisi, ancak Rabbimin yanındadır. Onu za­manında ortaya çıkaracak olan yalnız O’dur. O göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir.’ Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki:’O’nun bilgisi Allah’ın yanındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.’ De ki:’Ben kendime, Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sahibim. Eğer gaybi bilseydim, kendime çok yarar sağlardım (definelere sâhibolurdum). Bana kötülük dokunmamış, beni cin çarpmamıştır. Ben sadece inanan bir kavim için uyarıcı ve müjdeleyiciyim’ . [173]“O sâ’atin ne zaman demir atacağını (gelip çatacağını) sana soruyorlar. Sen onu nereden bileceksin? Onun sonucu (kesin bilgisi) Allah’a aittir.[174] âyetleri, Peygamber’in, kıyametin ne zaman kopacağını da bilmediğini açıklıkla belirtmiştir.

” De ki: “Göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse gaybi (gizliyi) bilmez- Ne zaman dirileceklerini de bilmezler. (Nemi: 48/65)

“De ki: “Ben, Allah’ın hazineleri yanımdadır’ demiyorum, gaybi de bilmem”[175]

Peygamber’in gaybi bilmediği, ansızın gelecek olan kıyamet olayının zamanının kimseye bildirilmediği hakkındaki bu kadar kesin kanıta rağmen yine de Peygamber’in, bütün sırları bildiği, âhiret olaylarını, tâ kıyamet alâmetlerinden, Yüce Mahkemenin ve sonucunun ayrıntılarına kadar bütün gizli olayları bildiği iddia edilmiş ve bu konudaki ayrıntılı haberler, hadîs mecmu’alarını doldurmuştur. Kur’ân’ın açık ifadelerine ters düşen bu ha­berler, kendi aralarında çelişkilerle doludur.

Ayetlerin açık ifadesine göre ansızın gelecek olan kıyametin, geli­şinden önce görünecek belirtileri olmaz. Çünkü henüz gelmeden birtakım belirtileri görünecek olsa, kıyamet ansızın değil, yavaş yavaş gelecek demektir. Görünen alâmetlerinden, kendisinin geleceği anlaşılır. Bu ise ansızın gelme değildir. Gece veya gündüzün, beklenmedik bir anda bir depremin olması, ansızın vukubulan bir olaydır. Eğer depremin olacağı bilinse ve belirtileri ortaya çıksa idi, o, beklenen bir olay olduğu için artık ansızın meydana gelen bir olay vasfını taşımazdı. Ayetler, kıyametin hiç beklenmedik bir anda, ansızın geleceğini bildirmektedir.

Doğrusu şudur ki: Peygamber’e verilen gayb bilgisi, ona vahyedilen Kur’ân’dır. “De ki:’Ben elçilerden bir türedi değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum ve ben ap açık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.”[176] âyeti, Peygamber’in, gerek kendi hayatında, gerek daha sonra neler olacağını, kendisine neler yapılacağını bilmediğini haber veriyor. O, Allah ile insanlar arasında bir elçidir. Allah’tan kendisine vahyedilenleri, hiçbir şey gizlemeden, bazı bilgileri özel bazı kişilere tahsis etmeden herkese duyurmuştur.

Elbette ru’yâ, sezgi veya ilham ile kendisine, kendi hayatında olacak bazı olaylar hakkında işârî bilgiler verilmiştir ki biz bunlara mu’cize diyoruz. Ancak bu tür gaybî bilgiler, daha ziyade kendi hayatındaki ve geleceği hakkındaki olaylarla ilgilidir. Buna bazı Kur’ân âyetlerinde de işaret edilmiştir. Meselâ Peygamber’in hanımlarından birine söylediği bir sırrı, o hanımın başkalarına ifşa etmesinin, Peygamber’e bildirilmiş olduğu, Tahrîm: 106/3’de anlatılmaktadır. Yemeğin bereketlenmesi ve benzeri mu’cizeler olmuştur. Ama zamanla mu’cize haberleri abartılmış, bire on katılarak anlatılmıştır. Bilhassa gelecekle ilgili pek çok haber Peygamber’e söyletilmiştir ki, Hz. Âişe’nin dediği gibi, geleceği Allah’tan başka kimse bilmez. Özellikle hiçbir alâmeti olmayan kıyametin zamanı, bütün insan­lardan gizlenmiştir. “De ki:’Kıyamet saatinin bilgisi Rabbimin yanındadır, onu, O’ndan başkası açığa çıkaramaz’.”[177] âyeti ve benzerleri, kıyamet bilgisinin, yalnız O’nun katında bulunduğunu, başka kimseye verilmediğini belirtmiştir.

Bu âyetlerin ışığı altında, Hz. Peygamber’e bağlanan bazı fitnelerin vukuu ve kıyamet alâmetleri hakkında, binlerce yıl sonraki geleceğe ilişkin haberlerin, gerçekte ona âidolmadığı; acıklı olaylar karşısında teselli arayan insanların kamu oyundan doğduğu anlaşılır. Nitekim Hz. Âişe: “Peygam­berdin, yarın ne olacağını bildiğini sanan kimse, Allah’a büyük yalan isnâd etmiş olur. Çünkü yüce Allah: “De ki’Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybi bilmez; ne zaman dirileceklerini de bilmezler[178] buyu­ruyor’ demiştir.[179] Hadîsi bu lafızla İbn Ebî Hatim rivayet etmiştir. Fakat benzeri Buhârî’de vardır, orada Hz. Âişe şöyle demektedir: “Kim sana Muhammed Rabbini gördü derse yalan söylemiştir. Çünkü Allah: Gözler O’nu görmez[180] buyuruyor. Ve kim sana o (yani Peygamber) gaybi bilir, derse yalan söylemiştir. Çünkü Allah: y Gaybi Allah’tan başka kimse bilmez’[181] buyuruyor.”[182] Hadîsin, Müslim ve Tirmizî’deki şekli de şöyledir: “Her kim, onun (yani Hz. Peygamber’in), yarın ne olacağını haber verdiğini sanırsa Allah’a büyük yalan isnâdetmiş olur. Çünkü Allah:’De ki Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybi bilmez’ buyurmaktadır “.[183]

Bu hadîslerin açık ifadesine göre Peygamber (s.a.v.), vahiy dışında yarın ne olacağını bilmezse, binlerce yıl sonraki olayları da elbette bilmez. Şayet bu konuda vahiy gelirse o zaman bilir. Böyle bir vahiy olsaydı, onun da Kur’ân’da bulunması gerekirdi. Halbuki Kur’ân’da, bu fiten ve kıyamet hakkındaki rivayetlerde anlatılanların hiçbirine rastlanmıyor, sadece gaybi, gökte ve yerde Allah’tan başka hiç kimsenin bilmeyeceğini vurgulayan âyetlere rastlıyoruz.

Aktarılan rivayetler üzerinde düşünülünce bunların ne kadar çelişkili ve gerçeklere ters olduğu anlaşılır. Meselâ, Hz. Âişe’ye dayandırılan bir rivayete göre bedevî Araplar geldiklerinde, Allah’ın Elçisinden, kıyametin ne zaman kopacağını sorarlardı. O da onların, içinde bulunan en genç insana bakar: “Eğer bu yaşarsa, henüz ihtiyar olmadan kıyamet kopar, derdi.”[184]

Önce Peygamber’in, gaybı bilmediğini delilleriyle anlatan Hz. Âişe’nin, söylediklerinin tersine, Peygamber’in gaybi bildiğini ifade eden bu sözü nasıl söyler? Çünkü kendisi, bu tür sözlerin Peygamber’e iftira olacağını söylemiştir. Kaldı ki çeşitli yollarla Peygamber’den rivayet edilen bu söz doğru olsa, Peygamber’in, kıyametin zamanını takriben tesbit ettiğini gösterir. Kendi zamanında çocuk olan bir insan, çok yaşasa daha seksen sene yaşayacağına göre demek ki Peygamber, kendisinden seksen-doksan yıl sonra kıyametin kopacağını sanmıştır. Bu ise âyete tamamen aykırıdır. Ayrıca söylediği zamanda kıyamet kopmamış olduğuna göre bu, hâşâ Peygamber’in güvenilirliğine gölge düşürür. Sonra takriben bir asır sonra kıyamet kopacaksa da’vetini yerleştirip yeni bir dünya düzeni kurma uğrunda o kadar çaba harcamasına neden gerek görmüştür? Yüce Allah, gerek A’râf: 39/187’de, gerek Nâzi’ât: 81/42’de Peygamber’in, kıyametin kopacağı zamanı bilmediğini vurgulamıştır. Onun bilgisi, Allah’a aittir. Hikmeti gereği bu bilgiyi kendisinden başkasına açmamıştır.

Şimdi soru sahibine diyorum ki: Her çağda insanlar, kıyamet alâmet­lerinin belirdiğini, artık kıyametin çok yaklaştığını sanmışlardır. Bin yıl önce bu böyle sanıldığı gibi, bin yıl sonra da böyle sanılmaktadır. Gerçekte kıyametin ne zaman kopacağını Allah bilir. Ancak bilim, şu Güneşimizin, daha beş milyar yıl bu gezegenlerindeki hayatı sürdürecek enerjiyi sağlama gücüne sahibolduğunu söylemektedir. Acele etmeğe gerek yok. Bizim sınırlı ömrümüz için yüz yıl, bin yıl çok şey ifade eder ama milyarlarca yıllık dünya ömrü için bin yıl, beş bin yıl bir değer ifade etmez. [185] (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Kıyamet Alametleri)

“De ki: Göklerde ve yerde, Allah’tan başka kimse gaybı (gizliyi) bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler” (Nemi: 48/65), “De ki: Ben, Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmem.” Bu kadar kesin kanıta rağmen yine de Hz. Peygamber’in bütün sırları, ahiret olaylarını, kıyamet alâmetlerini, Yüce Mahkeme’nin sonucunu ayrıntılarına kadar bildiği iddia edilmiş ve bu konudaki haberler hadis mecmualarını doldurmuştur. Kıyamet alâmetleri hakkında aktarılan rivayetler üzerinde düşünülünce bunların ne kadar çelişkili ve gerçeklere ters olduğu anlaşılır. Mesela, Hz. Ayşe’ye dayandırılan bir rivayete göre Bedevi Araplar geldiklerinde, Allah’ın Elçisi’nden kıyametin ne zaman kopacağını sorarlardı. O da onların, içinde bulunan en genç insana bakar, “Eğer bu yaşarsa, henüz ihtiyar olmadan kıyamet kopar” derdi. Kaldı ki çeşitli yollarla Peygamber’den rivayet edilen bu söz doğru olsa, Peygamber’in kıyametin zamanını takriben tespit ettiğini gösterir. Kendi zamanında çocuk olan bir insan, çok yaşasa daha seksen sene yaşayacağına göre demek ki Peygamber, kendisinden seksen-doksan yıl sonra kıyametin kopacağını sanmıştır. Bu ise ayete tamamen aykırıdır. Ayrıca söylediği zamanda kıyamet kopmamış olduğuna göre bu, hâşâ Peygamber’in güvenilirliğine gölge düşürür. Takriben bir asır sonra kıyamet kopacaksa, yeni bir dünya düzeni kurma uğrunda o kadar çaba harcamasına neden gerek görmüştür? Yüce Allah, gerek A’râf: 39/187’de gerek Nâzi’ât: 81/42’de Peygamber’in, kıyametin kopacağı zamanı bilmediğini vurgulamıştır. Onun bilgisi, Allah’a aittir. Hikmeti gereği bu bilgiyi kendisinden başkasına açmamıştır. (Süleyman Ateş -Vatan Gazetesi -26/3/2004)

Hiç kimse gaybı bilmez: Kur’ân, kıyametin ansızın geleceğini söylüyor. Ansızın gelecek şeyin alâmeti olmaz. Ayrıca Kur’ân, Peygamber’in gaybı bilmediğini, sadece kendisine vahyolunana tâbi olduğunu belirtmektedir. Gaybı bilmeyen Peygamber’in, kıyametin ne zaman kopacağını bilmediğini de ısrarla vurgulamıştır: “Sana o saatten soruyorlar, ne zaman gelip çatacak diye. De ki: Onun bilgisi ancak Rabbimin yanındadır. Onu zamanında ortaya çıkaracak olan yalnız O’dur. O göklere de yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir. Sanki sen onu biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki: O’nun bilgisi Allah’ın yanındadır. Fakat insanların çoğu bilmezler.

De ki: Ben kendime, Allah’ın dilediğinden başka ne bir fayda, ne de bir zarar verme gücüne sahip değilim. Eğer gaybı bilseydim, kendime çok yarar sağlardım (definelere sahip olurdum). Bana kötülük dokunmamış, beni cin çarpmamıştır. Ben sadece inanan bir kavim için uyarıcı ve müjdeleyiciyim” (7/187-188), “O saatin ne zaman demir atacağını (gelip çatacağını) sana soruyorlar. Sen onu nereden bileceksin? Onun sonucu (kesin bilgisi) Allah’a aittir” (Nâziât: 42-44) ayetleri, Peygamber’in kıyametin ne zaman kopacağını da bilmediğini açıklıkla belirtmiştir.” (Süleyman Ateş-Vatan Gazetesi-25/3/2004)

posted in KIYAMET ALAMETLERİ | 1 Comment