-
19th Ekim 2012

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

DÖVME ABDESTE ENGEL Mİ?

posted in ABDEST | 1 Comment

19th Ekim 2012

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Dövme yaptırmak dine uygun mudur?

SORU: Elimizde tükenmez kalem gibi boyalar veya tırnakların arasında ufak kirler bulunduğu zaman gusül abdesti kabul olur mu? Vücuda dövme yaptırmak dinen geçerli midir? Abdest kabul olur mu? Erkeklerin küpe takması dinen uygun mudur? (Mehmet Ali Pektaş)

CEVAP: Boya veya tırnak arasında kalan kir gusül abdestine engel değildir. Dövme İslâm’da hoş görülmez. Güzelleştirmez, çirkinleştirir. Mekruhtur. Tavsiye etmem. Ama dövme abdeste, gusle engel değildir. Erkeklerin küpe takmasında da bir sakınca yoktur ama bu tür şeyler örfe göre değerlendirilir. Kur’ân’a göre cennette erkekler de altın küpeler takacaklardır. Eskiden krallar küpe takarlardı. Ama sonra bu gelenek kalktı, hattâ kadınlara özgü sayıldı, erkeklerin takması ayıp sayıldı. Şimdi gençler arasında böyle bir moda yayılıyor. Toplum benimserse bunun dinen bir sakıncası yoktur. 26.10.2007

http://www10.gazetevatan.com/root.vatan?exec=yazarekstra&Newsid=143711&Categoryid=31

 

 

SORU: Kalıcı dövme yaptırmak istiyorum. Ancak bu konuda birbirinden farklı şeyler söyleniyor. Dövme abdest almaya engel mi ya da günah mı? (Emel Kanca)

CEVAP: Dövmenin günahla sevapla ilgisi yok. Abdeste, gusle engel değildir. Çünkü bu konuda hiçbir delil yoktur. Duyduğunuz şeyleri söyleyenler kendi kafalarından uyduruyorlar, İslâm’ı daraltıyorlar. Bu gibi kişiler bir zamanlar diş dolgusunun dahi abdeste engel olduğunu söylüyorlardı. Kim dinledi onların sözünü? Abdestin asıl amacı temizliktir. Dövmeli insan da ellerini, vücudunu yıkayınca temiz olur. Dövme bir özentidir. Günah olan şeyler Kur’ân’da sayılmıştır: Yalan söylemek, zina etmek, hainlik etmek, şunun bunun gizlisini araştırmak, dedikodu yapmak, haksızlık etmek, başkasının hakkını yemek, adam öldürmek, haksız yere kavga etmek, domuz eti yemek…

http://haber.gazetevatan.com/Muftuler_fetva_vermis_olsa_da_sen_yine_kalbine_danis/239222/4/Haber#.UIGGPI0aNKA

 

 

 

posted in ABDEST | 2 Comments

19th Ekim 2012

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Soru: Bir arkadaşla tanıştık, İslami hassasiyeti olmadığı zaman dövme yaptırmış. Şimdi namaz kılmak istiyor fakat ben dövme yaptırdım benim guslüm olmuyor ki namazım olsun deyip duruyor. Hocam buna nasıl yardımcı olabiliriz?

 

Cevap: Önceden dövme yaptırmış, sonra bunun caiz olmadığını öğrenmiş bulunan arkadaşınızın, “bu dövme, haç gibi batıl bir din sembolü veya ahlaka aykırı çirkin bir şekil olmadıkça” onu kazıtması, yok ettirmek için eziyete girmesi gerekmez. Dövme deri altına renk veren bir madde yerleştirilerek yapıldığı için deri üstüne suyun temasına engel olmaz. Bu sebeple arkadaşınızın abdesti ve guslü olur; dövme bunlara zarar vermez, engel olmaz.

http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00194.htm

 

 

posted in ABDEST | 0 Comments

27th Ocak 2009

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

 

KUR’AN’DA ABDESTLE İLGİLİ ZORUNLULUKLAR: 5Maide/6 4Nisa/43

Amaç

Abdestle ilgili zorunluluklar

Abdesti bozan şeyler

Boy abdesti ile ilgili zorunluluklar

Boy abdestini gerekli kılan durum

 

Namaz kılınacağı zaman

1.     Abdest bilinciyle

2.     Yüzünü ve

3.     Dirseklere kadar kollarını yıka!

4.     Başını ve

5.      Topuklara kadar ayaklarını sıvazla /yıka

1) Tuvalet gereksinimi

2) Kadınlarla birlikte olmak

3) Cünüplük

4) Sarhoşluk

Boy abdesti bilinci ile yıkanmak

Cünüplük

 
 

 

GELENEKSEL ANLAYIŞTA ABDESTİ ZORUNLU GÖREN DURUMLAR

*        Namaz kılınacağı zaman

*        Abdest bozulduğu zaman

*        Kur’an’a dokunulduğu zaman abdestli olmak

*        Kur’an okunacağı zaman abdestli olmak

*        Hacda tavaf ederken abdestli olmak

*        Camiye girerken abdestli olmak

*        Mezarlık ziyaret edilirken abdestli olmak

*        Toprağa ayak basarken abdestli olmak

 

ABDESTİN BOZULMASIYLA İLGİLİ İHTİLAFLAR/ TARTIŞMALILAR

*        Vücuttan kan akması

*        Kadınlara dokunmak veya tokalaşmak

*        Kusmak

*        Oturma biçimine göre uyumak

 

MEZHEPLERİN ABDESTLE İLGİLİ HÜKÜMLERİ

Konular

Hanefi

Maliki

Şafii

Hanbeli  

Kan akması abdesti bozar mı?

Evet

Hayır 

Hayır 

Hayır 

Kadına dokunmak abdesti bozar mı?

Hayır

Hayır 

Evet

Hayır 

Eller ve yüz 3 kez yıkanır

Evet

Hayır 

Evet

Evet

 

MEZHEPLERE GÖRE ABDESTİN FARZLARI-Mezhep içi ihtilaflar dışında

 

Hanefi

Maliki

Şafii

Hanbeli  

Caferi

Abdestin farzları nelerdir? 

Kollar

Yüz

Başı mesh

Ayaklar

Niyet 

Yüzü ovmak

Kolları ovmak

Başı mesh

Ayakları ovmak

Sıralama

Aralıksız

 

Niyet 

Yüz

Kollar

Başı mesh

Ayaklar

Sıralama

 

Niyet 

Besmele

Yüz

Kollar

Başı mesh

Ayaklar

Kulakların içi Sıralama

Aralıksız

Niyet 

Yüz

Kollar

Başı mesh

Ayakları mesh

Sıralama

Aralıksız

 

Miktar

4

7

6

9

7

 

MEZHEPLERE GÖRE ABDESTİN SÜNNETLERİ-Mezhep içi ihtilaflar dışında

 

Hanefi

Maliki

Şafii

Hanbeli  

Caferi

Abdestin sünnetleri nelerdir? 

     Niyet

     Besmele

     Ağız-burun

     Organları 3 kez yıkamak

     Su ile ovmak

     Sağdan başlamak

     Başın tamamı

     Boyun

     Kulaklar

     Sıralama

     Aralıksız

 

     Niyet

     Besmele

     Ağız-burun

     Organları 3 kez yıkamak

     Su ile ovmak

     Sağdan başlamak

     Başın tamamı

     Boyun

     Kulaklar

 

 

     Niyet

     Besmele

     Ağız-burun

     Organları 3 kez yıkamak

     Su ile ovmak

     Sağdan başlamak

      3 kez başın tamamı

     Boyun

     Kulaklar

     Aralıksız

     Niyet

     Besmele

     Ağız-burun

     Organları 3 kez yıkamak

     Su ile ovmak

     Sağdan başlamak

     Başın tamamı

     Boyun

 

      Niyet

      Besmele

      3 kez Ağız-burun

      Organları 2 kez yıkamak

      Su ile ovmak

      Sağdan başlamak

      Başın tamamı

      Boyun

      Sıralama

      Aralıksız

Miktar

11

9

10

9

7

 

MEZHEPLERE GÖRE ABDESTİ BOZAN ŞEYLER-Mezhep içi ihtilaflar dışında

 

Hanefi

Maliki

Şafii

Hanbeli  

Caferi

Abdesti bozan şeyler 

     Dışkı

     İdrar

     Yellenmek

     Uyumak

     Delilik

     Sarhoşluk

     Baygınlık

     Regl

     Cünüplük

     Kan

     İrin

     Ağız dolusu kusmak

     Namazda sesli gülmek

     Dışkı

     İdrar

     Yellenmek

     Uyumak

     Delilik

     Sarhoşluk

     Baygınlık

     Regl

     Cünüplük

     Cinsel organına dokunmak

 

 

     Dışkı

     İdrar

     Yellenmek

     Uyumak

     Delilik

     Sarhoşluk

     Baygınlık

     Regl

     Cünüplük

     Kadına dokunmak

     Cinsel organına dokunmak

     (Kan-irin abdesti bozmaz)

 

     Dışkı

     İdrar

     Yellenmek

     Uyumak

     Delilik

     Sarhoşluk

     Baygınlık

     Regl

     Cünüplük

     Cinsel organına dokunmak

 

      Dışkı

      İdrar

      Yellenmek

      Sesi duymayacak ölçüde uyumak

      Delilik

      Sarhoşluk

      Baygınlık

      Cünüplük

 

Miktar

13

10

11

10

8

 

MEZHEPLERE GÖRE GUSLÜ GEREKTİREN DURUMLAR-Mezhep içi ihtilaflar dışında

 

Hanefi

Maliki

Şafii

Hanbeli  

Caferi

Guslü gerektiren durumlar

     Cünüplük

     Hayız (Regl)

     Nifas (Lohusalık)

     Cenaze

     Cünüplük

     Hayız (Regl)

     Nifas (Lohusalık)

     Cenaze

     İslam’a girince

     Cünüplük

     Hayız (Regl)

     Nifas (Lohusalık)

     Cenaze

     Cünüplük

     Hayız (Regl)

     Nifas (Lohusalık)

     Cenaze

     İslam’a girince

      Cünüplük

      Hayız (Regl)

      Nifas (Lohusalık)

      Cenaze

      Ölüye dokunmak

      Adak ve yemin için

Miktar

4

5

4

5

6

 

MEZHEPLERE GÖRE GUSLÜN FARZLARI-Mezhep içi ihtilaflar dışında

 

Hanefi

Maliki

Şafii

Hanbeli  

Caferi

Guslün Farzları

 

     Bütün vücudu yıkamak

     Ağzı yıkamak

     Burnu yıkamak

     İğne ucu kadar bile kuru kalmamak

     Kıl dipleri

     Niyet

     Bütün vücudu yıkamak

     Vücudu ovalamak

     Aralıksız

     Niyet

     Bütün vücudu yıkamak

 

 

     Bütün vücudu yıkamak

     Ağzı yıkamak

     Burnu yıkamak

      Niyet

      Bütün vücudu yıkamak

      Sıralama

 

 

Miktar

5

4

2

3

3

 

MEZHEPLERE GÖRE GUSLÜN SÜNNETLERİ-Mezhep içi ihtilaflar dışında

 

Hanefi

Maliki

Şafii

Hanbeli  

Caferi

Guslün Sünnetleri

 

     Niyet

     Besmele

     Avret yerini yıkamak

     Kirleri yıkamak

     Abdest almak

     3 kez başa, önce sağ, sonra sol omuza su dökmek

     Diğer uzuvlar

     Ovuşturmak

     Organları 3 kez yıkamak

     Avret yerleri örtülü olmamak

     Konuşmamak

     Çabucak giyinmek

     Suyu aşırı kullanmamak

     Besmele

     Avret yerini yıkamak

     Kirleri yıkamak

     Abdest almak

     3 kez başa, önce sağ, sonra sol omuza su dökmek

     Diğer uzuvlar

     Organları 3 kez yıkamak

     Avret yerleri örtülü olmamak

     Konuşmamak

     Çabucak giyinmek

     Suyu aşırı kullanmamak

 

 

     Besmele

     Avret yerini yıkamak

     Kirleri yıkamak

     Abdest almak

     3 kez başa, önce sağ, sonra sol omuza su dökmek

     Diğer uzuvlar

     Ovuşturmak

     Organları 3 kez yıkamak

     Avret yerleri örtülü olmamak

     Konuşmamak

     Çabucak giyinmek

     Suyu aşırı kullanmamak

 

     Niyet

     Besmele

     Avret yerini yıkamak

     Kirleri yıkamak

     Abdest almak

     3 kez başa, önce sağ, sonra sol omuza su dökmek

     Diğer uzuvlar

     Ovuşturmak

     Organları 3 kez yıkamak

     Avret yerleri örtülü olmamak

     Konuşmamak

     Çabucak giyinmek

     Suyu aşırı kullanmamak

      İdrar yapmak

      Elleri yıkamak

      Ağzı yıkamak

      Burunu yıkamak

      Suyu israf etmemek

 

Miktar

13

11

12

13

4

Türkiye Diyanet Vakfı, İlmihal www.diyanet.gov.tr

Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali

Mukayeseli İbadetler İlmihali- Prof. Dr. Vecdi Akyüz İz Yayıncılık

Kaynaklarıyla İslam Fıkhi-Celal Yıldırım

Kemal Kılıçoğlu, Ehli Beyt Yolu, Alevî İlmihali    www.caferilik.com

Caferi Fıkhı: http://www.tebyan.net/

posted in ABDEST | 7 Comments

28th Kasım 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA BOY ABDESTİ KONUSUNDA BAKIŞ

5Maide suresi/6-Siz ey inananlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın. Başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin. Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz yahut kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprakle teyemmüm edin ve onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.

4Nisa suresi/43-Siz ey inananlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin); ve boy abdestini gerektiren bir durumda (iken de) yıkanıncaya kadar seyahatte olmanız (ve yıkanma imkanından yoksun bulunmanız) hali dışında- (namaza kalkışmayın). Ama eğer hasta iseniz veya seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz veya kadın ile birlikte olmuşsanız ve hiç su bulamıyorsanız, o zaman temiz toprakla teyemmüm edin, (onunla) yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Bilin ki Allah, gerçekten günahları temizleyendir, çok affedicidir.

38Sad suresi/41-Kulumuz Eyyub’u da hatırla, o’nun Rabbine şöyle seslendiğini: “Şeytan bana (tam bir) bıkkınlık ve azap vermektedir!” 42-(Bunun üzerine kendisine:) “Ayağını (yere) vur: İşte yıkanabileceğin ve içebileceğin bir soğuk su!” dedik.

5Maide suresi/90-Siz ey imana ermiş olanlar! Sarhoşluk veren şeyler, şans oyunları, putperestçe uygulamalar ve gelecek hakkında kehanette bulunmak, Şeytan işi iğrenç kötülüklerden başka bir şey değillerdir: O halde onlardan kaçının ki mutluluğa eresiniz!

6En’am suresi/125-Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.

9Tevbe suresi/128-Siz ey imana erişenler! Bilin ki, Allahtan başkalarına tanrılık yakıştıranlar düpedüz kirlenmiş kimselerdir; bu yüzden bu yıldan sonra artık Mescid-i Harama yaklaşmasınlar. Eğer yoksul düşmekten kaygı duyuyorsanız, o zaman (bilin ki), Allah, dilerse sizi bolluk ve cömertliğiyle zengin kılacaktır: Çünkü Allah mutlaka doğru hüküm ve hikmetle edip eyleyen sınırsız bilgi sahibidir!

9Tevbe suresi/95-Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah’a and içecekler. Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir.

9Tevbe suresi/125-Kalblerinde hastalık olanların ise, iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip arttırmış ve onlar kâfir kimseler olarak ölmüşlerdir.

10Yunus suresi/100-Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.

22Hacc suresi/30-İşte böyle; kim Allah’ın haram kıldıklarını (gözetip hükümlerini) yüceltirse, Rabbinin katında kendisi için hayırlıdır. Size (haklarında yasaklar) okunanlar dışındaki hayvanlar helal kılındı. Öyleyse iğrenç bir pislik olan putlardan kaçının, yalan söz söylemekten de kaçının.

33Ahzab suresi/33-Evlerinizde de vakarlı oturun. İlk cahiliye teşhirciliği gibi kendinizi teşhir etmeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a ve resulüne itaat edin. Allah sizden kiri/lekeyi gidermek istiyor ey Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor.

GUSÜL-DİYANET İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

“Sözlükte “yıkamak, temizlemek” mâ­nasında masdar ve “yıkanma” anlamın­da isim olan gusül (gusl) kelimesi terim olarak cünüplük, hayız ve nifas gibi hük­mî kirlilikten temizlenme niyetiyle bü­tün vücudu su ile yıkamayı ifade eder. Türkçe’de “boy abdesti” ve bazı bölge­lerde halk arasında “büyük abdest” ola­rak bilinir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu temizlik bir âyette gusl (en-Nisâ 4/43), iki âyet­te de taharet (el-Bakara 2/222; el-Mâi-de 5/6: tetahhür) kökünün türevleriy­le ifade edilmiştir. Hadislerde ise gusl ve iğtisâl masdarlarının türevleri sıkça kullanılmıştır (bk. Wensinck, el-Mu’cem, “ğsl” md.).

Eski Mısır dininden Hinduizm’e kadar geleneksel dinlerde “manevî kirlilik hali olarak kabul edilen bazı olaylardan kişi­nin su ile kendisini arındırması” anlamı­na gelen gusül, maddî bir temizlikten ziyade kırılan veya çiğnenen bir tabuyu onarmayı ifade eder. Bilinen ilk örnek­lerden biri eski Mısır’da doğumla ilgili olup kadın hamilelik sırasında ve doğum­dan sonra toplam on dört gün bütün vücudunu kapsayacak şekilde yıkanırdı. İrak Sâbiîleri de (Mandeanlar) cinsî mü­nasebetten sonra hem erkeğin hem de kadının yıkanmasını gerekli görürlerdi. Cinsî münasebetten sonra kadınların gusletme geleneği Hindular arasında da yaygındır.

Yahudilik’te gusül kavramı yeterince açık değildir. Kadınlar âdet (niddah) dö­nemi boyunca kirli kabul edilmişlerse de (Levililer, XV/19 vd., XVI11/19) Eski Ahid’-de bu durumdaki kadınlar için gusle ben­zeyen bir arınma vasıtası belirtilmemiş­tir. Fakat cinsî münasebette bulunan er­kek ve kadının su ile yıkanması isten­miştir (Levililer, XV/16-18). Hıristiyanlıkta vaftiz müessesesi bulunmakla birlik­te İslâm’daki gusül kavramına tekabül eden herhangi bir uygulama görülme­mektedir.

İslâm dininde, “Eğer cünüpseniz iyice temizlenin” (el-Mâide 5/6); “Temizlenin­ceye kadar onlara -hayızlı kadınlara- yak­laşmayın” (el-Bakara 2/222) mealindeki âyetlerin kısmen kapalı ifadesi Hz. Peygamber’in sözleri ve uygulamaları ile açıklığa kavuşturulmuş (ilgili bazı hadis­ler için bk. Buhârî, “Gusül”, 28; Müslim, “Hayız”, 87, 88; İbn Mâce, “Taharet”, 111; Ebû Dâvûd, “Taharet”, 84), cünüplük ha­linde veya hayız ve nifas sonrasında gus­letme âkil baliğ olan her mükellefe farz kılınmıştır. Cünüplük, hayız ve nifas hali literatürde “hükmî kirlilik” veya “büyük hades” olarak adlandırılmış ve konuyla ilgili hadislerden de hareketle bu durum­da olanların gusledip temizleninceye ka­dar namaz kılmaları, camiye girmeleri, Kur’an’a dokunmaları veya onu okuma­ları, Kabe’yi tavaf etmeleri caiz görülme­miştir.

Gusülde bütün vücudun kuru bir yer kalmayacak şekilde tamamen yıkanma­sı şarttır. Hanefî ve Hanbelîler’e göre ağız ve burnun içi bedenin (yüzün) dışından sayıldığı için gusülde ağza su almak (maz-maza) ve burna su çekmek (istinşâk) su­retiyle buraları yıkamak da farzdır. Bu sebeple guslün ağza su almak, burna su vermek ve bütün vücudu kuru yer kal­mayacak şekilde yıkamak şeklinde üç farzının bulunduğu belirtilir. Mâlikî ve Şâfiîler ile Şîa’dan Ca’ferîler’e göre ise ağız ile burun içi bedenin dışından sayılmadığı için gusülde yıkanmaları farz değil, sünnettir. Gusülde niyet Hanefîler’e göre sünnet, diğer mezheplere gö­re farzdır. Vücudu ovalamak Mâlikîler’e ve Şafiî fakihlerinden Müzenî’ye göre farzdır; ayrıca gusle besmele ile başla­mak da Hanbelîler’e göre farzdır.

Guslün sünnetleri de şunlardır: Cünüplükten dolayı yıkanmaya niyet etmek, besmele ile başlamak, elleri üç kere yı­kamak, avret yerlerini ve varsa bedenindeki pisliği yıkamak, namaz abdesti gibi abdest almak, parmaklarla saçları tarar gibi yaparak suyun saç köklerine ulaşmasını sağlamak, önce sağ omuza, sonra da sol omuza su döküp bütün be­deni ovalamak, her organı üç kere yıka­mak ve gusül esnasında bu sıraya ria­yet etmek.

Gusül “mutlak su” denilen nehir, pınar, kuyu, deniz ve yağmur suları ile yapılır. Gusülde aslolan bütün vücudu yıkamak olduğuna göre saç, sakal, bıyık ve kaş­ların yıkanıp diplerinin ıslatılması, saç­ları örgülü olmayan kadınların hem saç­larını yıkamaları hem de diplerine suyu ulaştırmaları gerekir. Saçları örgülü olan­ların ise saçlarını çözmeden sadece dip­lerini ıslatmaları yeterli ise de Hanbelîler hayız ve nifas sebebiyle gusülde ör­gülü saçın çözülmesini gerekli görürler. Ayrıca küpe deliklerinin ovalanarak, dar yüzüğün oynatılarak suyun buralara ulaş­ması sağlanmalıdır.

Bedeninde yara bulunan kişi yaranın üzerindeki sargıyı çıkararak yıkanır; yı­kama yaraya zarar verirse sargının üze­rini mesh eder, bu da zarar verirse meshetmez. Yıkandıktan sonra abdesti bo­zacak bir şey meydana gelirse sadece abdest bozulur. Gusül yapması gereken bir kimse bedenindeki pislikleri gider­dikten, ağzına ve burnuna su aldıktan sonra deniz ve ırmak gibi yerlere gire­cek olursa gusül yapmış sayılır.

Guslü gerektiren hallerden cünüplük, meninin cinsî bir zevkle (şehvetle) tena­sül organından çıkmasıyla oluşur. Bu­nun rüyada veya uyanıkken hâsıl olacak cinsî bir arzudan veya herhangi bir he­yecandan ileri gelmesi mümkündür. Bu hallerde ve ayrıca meni gelmese bile cin­sî münasebette bulunma durumunda hem erkek hem de kadına gusül farz­dır (bk. cenabet; CİMA). Uyandığı zaman düşünün azdığını hatırlamadığı halde çamaşırının meni ile kirlendiğini gören kimse de cünüp sayılır. Bunun aksine ihtilâm olduğunu sandığı halde çamaşırı kirlenmeyen kimsenin gusül yapması gerekmez. Hanefîler’le Ca’ferî fakihleri-ne göre cünüp olan kimsenin, idrar yo­lundaki meni kalıntılarının temizlenme­si için bir süre beklemesi veya küçük ab-destini yapması gerekir. Bunu yapma­dan gusletmesi halinde gusûlden sonra gelen meniden dolayı yeniden yıkanma­sı icap eder. Hanbelî ve Mâlikîler’e göre ise bu durumda yeniden gusül gerek­mez. Şâfiîler’le Ca’ferî fakihlerine göre, ister şehvetle ister şehvetsiz olsun tenâsül organından gelen meni yıkanmayı gerektirir; diğer mezheplere göre ise guslün vacip olması için meninin şehvet­le gelmesi şarttır. Cinsî heyecan sebe­biyle tenasül organından gelen ince, be­yazımtırak sıvı ile (mezi) bazan idrardan sonra gelen katı ve mat renkteki sıvı (ve-dî) guslü gerektirmeyip sadece abdesti bozar.

Abdest gibi gusülde de başlı başına maddî temizlenme ve tıbbî bir fayda gö­zetme özelliğinden çok manevî ve hük­mî temizlenme ve arınma vasıtası olma özelliği hâkimdir. Cünüplük, hayız ve ni-fasın dinî literatürde büyük hükmî kirli­lik olarak anılması bu durumdaki kim­selerin necis sayıldığını ifade etmez. Bu tabir onların namaz, Kabe’yi tavaf, Kur’-an’a dokunma, camiye girme gibi belir­li ibadetleri yapmak için gerekli ruhî ve manevî hazırlığa sahip olmadığı anlamı­na gelir. Bundan dolayı cünüp kimsenin oruca devam etmesi veya namaz vakti­ne kadar yıkanmayı geciktirmesi günah sayılmayıp namazın vücûbiyet vakti ön­cesinde gusletmesi farz görülmüş, fakat henüz namaz vakti gelmeden, hat­ta mümkünse cünüplük halinin hemen arkasından boy abdesti alarak bu du­rumdan bir an önce kurtulması ise tav­siye edilmiştir. “(Diyanet, İslam Ansiklopedisi, Gusül maddesi)

CENABET: “Sözlükte “uzaklaşmak” mânasına ge­len cenabet kelimesi, fıkıh terimi olarak cinsî münasebette bulunan veya başka sebeplerle cinsî zevk duyarak menisi akan kimsenin durumunu ifade eder. Kişiyi bazı ibadetleri yerine getirmekten uzak­laştıran bu duruma cenabet, bu halde olan kimseye de cünüp denilmiştir.

İslâm öncesi dinlerinde, başta cinsî mü­nasebet olmak üzere belli hallerin insan­ları mâbedlere girmekten, ibadet etmek­ten, kutsal kitap veya eşyaya el sürmek­ten ve toplumun arasına karışmaktan alıkoyduğu görülmektedir. Bu tür hal­lerden kurtulabilmek için dinlerce belir­lenen temizlik şartlarını yerine getirmek mecburiyeti vardı. Yahudilikte cüzam hastalığına yakalanmak, cinsî münase­bette bulunmak, insan veya hayvan ölü­süne dokunmak suretiyle kirliliğin oluştu­ğu kabul edilmiştir. Bu kirliliklerden te­mizlenmenin başlıca yolları da belirli bir süre toplumdan uzaklaşıp inzivaya çekil­mek, yıkanmak ve kurban sunmaktır. Te­mizlenmek için beklenen süre kirlenme­nin türüne göre farklı olmaktadır. Cinsî münasebet ve ölü hayvana dokunmanın bekleme süresi bir gün, ölü insana do­kunmanın süresi ise yedi gündür. Bu sü­re bazan on dört, kırk ve seksen güne kadar çıkabilmektedir. İnzivadan sonra yıkanmak mecburiyeti vardır. Yıkanmanın açıkça şart koşulmadığı kirlilik hallerinde bile yıkanma genel bir temizlenme vası­tası olarak kabul edilmiştir. Kadının âdet görmesi de ayrı bir kirlilik sebebidir ve bu durumdaki kadın yedi gün kirli ka­bul edilir. Onun kirliliği dokunduğu kim­selere de geçer. Bugünkü Yahudilikte son durum hariç diğerleri Tevrat’ın açık hükümlerine rağmen terkedilmiştir. Hıristiyanlıkta ise ilk dönemlerde cüzamlı olmak veya cinlerin hâkimiyeti altına girmiş bulunmak (saralı olmak vb.) kirli­lik sebebi sayılmışsa da bu dinde dış se­beplerle meydana gelen kirlilikten ziya­de manevî kirlilik ve bunun temizlenme­si önem kazanmaktadır. Cinsî münase­bette bulunma ve hayızlı olma gibi hu­suslar, bugün Hıristiyanlıkta ibadetten ve ibadethanelerden uzaklaşmayı gerek­tirecek durum olarak görülmemektedir.

İslâm dininde kadın erkek bütün in­sanların doğuştan manevî bir temizliğe (fıtratullah) sahip oldukları kabul edil­mekle birlikte temel ibadetler için bazı maddî temizliklerin yerine getirilmesi şart koşulmuştur. Bu temizliklerden bi­ri de cenabetten temizlenmek için yı­kanmaktır. Bu manevî kirlilik cinsî tat­min esasına dayanır ve başlıca iki şekil­de, cinsî münasebette bulunulması veya meninin herhangi bir sebeple cinsî zevk vererek gelmesi (inzal vaki olması) şeklin­de gerçekleşir. Cinsî münasebette bulu­nulduğu halde -ki bunun, “haşefe”nin ka­dının cinsel organına girmesiyle gerçek­leştiği kabul edilir- meni gelmemişse fakihlerin büyük çoğunluğuna göre hük­men cinsî tatmin vuku bulduğundan yı­kanmak gerekir. Ashaptan itibaren bazı fakihlerle Zahirî Akıncıları bu durumda yıkanmayı gerekli görmemişlerdir. Çün­kü benzer bir durumla karşılaşan ashap­tan birine Hz. Peygamber, “Yıkanmak sa­dece meninin gelmesiyle icap eder” an­lamında, “Su (gusül) sudan (meni) ötürü gerekir” (Müslim, “Hayız”, 80-81) diyerek bu tür hallerde yıkanmanın zaruri olma­dığını ifade etmiştir. Çoğunluk ise ihti­yatla hareket etmenin yanı sıra söz ko­nusu hadisin içerdiği hükmün ilk zaman­lar tanınan bir ruhsat olup sonradan kal­dırıldığına ve cinsî münasebette meni gelmese bile guslün gerektiğine dair di­ğer hadisleri (Müslim, “Hayız”, 87-89; Ebû Dâvûd, “Taharet”, 83) esas almıştır. Ayrı­ca bu konuda icmâ bulunduğu da kay­dedilmiştir (Şevkânî, I, 259-262). Meninin ilişki dışında cinsî zevk vermek suretiy­le gelişinin rüya ile olması veya bakma, öpme, hayal etme gibi bir sebepten doğ­ması sonucu değiştirmez. Hanefî, Mâlikî ve Hanbelî fakihleri, meninin dışarı çık­masında şehvet unsurunun bulunmasını şart koştukları ve hastalık, düşme vb. sebeplerle çıkan meninin cünüplük hali doğurmayacağını kabul ettikleri halde Şâfiîler, ister şehvetle ister şehvetsiz ol­sun, herhangi bir sebeple meninin dışa­rı çıkmasıyla kişinin cünüp olacağını be­lirtmişlerdir

Cünüp olan (veya abdestsiz bulunan) kimsenin mushafa dokunmasının ha­ram olduğunu kabul eden fakihler, delil olarak Kur’ân-ı Kerîm’deki bir âyeti ve bazı hadisleri ileri sürerler. “Ona sadece temiz olanlar dokunur” (el-Vâkıa 56/79) mealindeki âyetin metninde yer alan ve “dokunulmama” kavramını yönlendiren zamirin, önceki iki âyette geçen mushaf anlamındaki “Kur’an”a mı, yoksa levh-i mahfuz anlamındaki “kitâb”a mı râci ol­duğu bilginler arasında ihtilaflıdır. Eğer zamir Kur’an’a râci ise ayetten, “Kur’an’a sadece cünüplükten, abdestsizlikten ve maddî kirliliklerden temizlenmiş olan­lar dokunabilir”, levh-i mahfuza râci ise, “Levh-i mahfuzdaki kitaba sadece me­lekler dokunabilir” şeklinde bir mâna çı­kar. Müfessirler, ikinci mânanın Kur’an üslûbuna daha uygun düştüğünü belir­tirler (bk. Taberî, XXVII, 118-119; krş. Râ-zî, XXIX, 194-195). Fakihlerin büyük ço­ğunluğu Hz. Peygamber’den nakledilen, “Kur’an’a ancak temiz olanlar dokunabi­lir” (el-Muvatta\ “Kur’an”, 1; Nesâî, “Ka-sâme”, 46) mealindeki hadisi de delil ka­bul etmişlerdir. Ancak cünüp kimsenin mushafa dokunmasının caiz olmadığı konusunda icmâ bulunduğu kaydedil­mekle birlikte bu hadisin sıhhati ve bir­den fazla mânaya gelen “temiz” (tâhir) kelimesinin buradaki anlamı konusun­da farklı görüşler de ileri sürülmüştür. Bu sebeple bazı sahâbîler ve tabiîn âlim­leri, abdestsiz kimsenin mushafa doku­nabileceğini belirtmişler, Dâvûd ez-Zahirî ve diğer bazı fakihler, cünüp kimse­nin de mushafa dokunmasında sakınca bulunmadığını ileri sürmüşlerdir (bk. Şev­kânî, I, 243-245)…

İslâm’a göre gerek hayız gerekse cünüplük hali kişiyi necis kılmaz. Bu sebep­le cünüplük veya hayız halinde bulunan kişilerle birlikte bir mecliste oturup soh­bet etmenin, yemek pişirmenin, beraber yiyip içmenin vb. muaşerette bulunma­nın herhangi bir sakıncası yoktur. Geç­miş bazı dinlerde ve Câhiliye inançların­da mevcut bu tür telakkileri Hz. Peygam­ber söz ve fiilleriyle kaldırmıştır (meselâ bk. Buhârî, “Hayız”, 3, “Ğusül”, 23-24; Tir-mizî, “Taharet”, 89, 100). (Diyanet, İslam Ansiklopedisi, Cenabet maddesi)

*****************o***********************

Müslüman cünüplükle pis olmaz

3782-”Resûlullah Medine sokaklarından birinde Ebu Hüreyre’ye rastlamıştır. Ebu Hüreyre bu sırada cünüp olduğu için, Resûlullah’ın yanından sıvışarak gidip yıkanır gelir. Gelince :“Ey Ebu Hüreyre neredeydin?” diye sorar. “Ben cünüptüm, pis pis sizinle oturmak istemedim” cevabında bulunur. “Sübhânallah! (bilmez misin ki) müslüman pis olmaz!” ferman eder. Buhari, Gusl 23, 24; Müslim, Hayz 115, (371); Ebu Dâvud, Tahâret 97, (231); Tirmizi, Tahâret 89, (121); Nesâi, Tahâret 172, (1, 145, 146).

3783-Huzeyfe İbnu’l-Yemân anlatıyor: “Resûlullah’la bir gün karşılaştığımızda cünüp idim, hemen yolumu çevirip gidip yıkandım. Bilahare gelince:”(Böyle sizi görünce alelacele sıvışmamın sebebi) cünüp olmam idi!” dedim. :”Müslüman (cenabetle) pis olmaz ki!” buyurdular.” Ben de açıkladım:”Çünkü ben cünübtüm (bu halde) bana dokunmanızdan korktum.””Şurası muhakkak ki dedi, mü’min necis olmaz!” [Müslim, Hayz 116, (372); Ebû Dâvud, Tahâret 92, (230); Nesâî,Tahâret 172, (1, 145).]

Meni, pis midir?

3517-”… Hz. Âişe:”Sana, (meni) bulaşan yeri [gördüysen] orasını yıkaman kâfi idi, göremediğin takdirde etrafını yıkardın. Ben, Resûlullah’ın elbisesinden (meni bulaşığını) ovalamak suretiyle çıkardığımı biliyorum. O, (bir de yıkamaksızın) onun içinde namaz kılardı.”Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: “İyi biliyorum kurumuş meni bulaşığını Resûlullah’ın çamaşırından tırnağımla kazıyarak çıkarıyordum.” [Müslim, Tahâret 105, 109, (288, 290).] AÇIKLAMA:… Âlimler meni necis midir değil midir, münakaşa etmiştir.* Hanefîlerle, Mâlikîlere göre necistir. Ancak Ebû Hanîfe merhum, meninin kuru olması halinde elbisenin ovalanmasını temizlik için yeterli gördüğü halde İmam Mâlik, yaş da olsa kuruda olsa mutlaka yıkanması gerektiğini söyler. Meninin necis olduğunu söylemekle beraber, yıkanmadan namaz kılınmış olduğu takdirde namazın iadesinin gerekmiyeceğini söyleyen âlim de çıkmıştır: Leys ve Hasan İbnu Hayy gibi. Şâfiîlere ve Hanbelîlere göre meni temizdir. Dâvud-u Zâhirî’nin de böyle hükmettiği bilinmektedir. Ashab’tan Hz. Ali, Sa’d İbnu Ebî Vakkas, Abdullah İbnu Ömer ve Hz. Âişe’nin de bu görüşte olduğu rivayet edilmiştir.

buyurdular ki: “Cuma guslü her muhtelime (büluğa erene) vacibtir(toplumsal/bireysel/sağlıksal gereklilik). Misvaklanması, bulduğu taktirde koku sürünmesi de öyle.” [Buhârî, Cuma 2, 3, 12, Ezan 161; Şehâdât 18; Müslim, Cuma 5, (846); Muvatta, Cuma 4, (1, 102); Ebu Dâvud, Tahâret 129, (341); Nesâî, Cuma 6, 8, (3, 92-93).]

3734-Amr İbnu Şuayb anlatıyor: “Hitân(sünnet bölgesi), hitanı geçince gusül vacib olur, ben ve Resûlullah böyle yaptık ve yıkandık” denmiştir. [Buhârî, Gusl 28; Müslim, Hayz 87, (348); Muvatta, Tahâret 71, (1, 45, 46); Ebû Dâvud, Tahâret 84, (216) Nesâî, Tahâret 129, (1, 110, 111); İbnu Mâce, Tahâret 111, (610).

3670-Ubeyy İbnu Ka’b anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat boşalma(inzal) olmasa yıkanması gerekir mi?” “Kadına değen kısmını yıkar, sonra abdest alır ve namaz kılar!” buyurdular.” Buhari, Gusl 29, Müslim, Hayz 85, (346).

3735-Ebu Said anlatıyor: “Resûlullah Ensâr’dan birine adam göndererek, yanına çağırttı. . Ensâri, başından sular damlaya damlaya geldi. : “Herhalde sana acele ettirdik?” buyurdu. Ensâri: “Evet ey Allah’ın resûlü!” deyince: “Acele ettirilir veya boşalmazsan(inzal olmazsan) gusletmen gerekmez. Sadece abdest gerekir” buyurdular.” Buhari Muslim Ebu Davud

***************o***********************

BOY ABDESTİ-RAZİ TEFSİRİ

“Cünüplüğün iki sebebi vardır: 1) Menînin akmasıdır. Hz. Peygamber (s.a.s), “Su (gusül), ancak sudan (meninin akmasından) dolayı gerekir” demiştir.

2) İki iltikay-ı hıtaneyn (sünnet mahallerinin) birleşmesi… Zeyd İbn Sabit, Mu’az lbn Cebel ve Ebû Sa’idi I-Hudri, guslün ancak meni aktığı zaman farz olduğunu söylemişlerdir. Bizim (buna karşı) delilimiz, Hz. Peygamber (s.a.s)’in, “(Erkek ile kadının) sünnet mahalleri birleştiği zaman, gusül gerekir hadis-i şerifidir.

Gusülde delk, yani ovmak farz değildir. Mâlik ise, bunun farz olduğunu söylemiştir. Bizim delilimiz, âyetteki “gusledin (temizlenin)” emrinin, sadece bedeni temizleme hususunda bir emir oluşudur. Bedeni temizleme hususunda ise, ovalama nazar-ı dikkate alınmaz. Bunun delili ise şudur: Hz. Peygamber (s.a.s) cünüplükten nasıl temizlendiği sorulduğunda O, “Bana gelince, ben başıma hafif üç avuç su dökerim. Bakarım ki temizlenmiş… “buyurmuş ve böylece ovalamaksızın da temizliğin olacağını göstermiştir. Binâenaleyh bu da temizlenmenin ovmaya bağlı olmadığına delâlet eder.” (Razi Tefsiri, 5/6 açıklaması)

***************o***********************

BOY ABDESTİ-SÜLEYMAN ATEŞ

Reşid Rızâ’nın kaydettiği bir rivayetten, cüniiplükten yıkanmanın da Arap geleneklerinden olduğu anlaşılmaktadır: “Müşrikler, Bedir’de boz­guna uğrayıp geri kalanlar, perişan durumda Mekke’ye döndükleri zaman Ebûsüfyân: Muhammed’le savaşıncaya dek cüniiplükten ötürü başına su dökmeyeceğini (yani karısıyla ilişki kurmayacağını, dolayısıyla cünüplükten ötürü yıkanmayacağını) adamıştır.

Bu rivayetler, cünüplükten yıkanmanın (guslün), Mekke devrinde, hattâ İslâm’dan önce var olduğunu, Peygamber tarafından da emredildiğini gösterir. Zaten toplumda bilinen ve uygulanan bu temizlik geleneği, Kur’ân âyetleriyle de farz haline getirilmiştir. İslâm, Arapların tevhide aykırı olmayan güzel geleneklerini kabul etmiş, tevhide aykırı olanlarını da yasak­lamış veya değiştirmiştir.” (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Temizlik Maddesi)

posted in ABDEST | 0 Comments

28th Kasım 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA ABDEST VE AYAKLARI MESHETMEK

5Maide suresi/6-Siz ey inananlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın. Başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin. Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz yahut kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprakle teyemmüm edin ve onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.

4Nisa suresi/43-Siz ey inananlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin); ve boy abdestini gerektiren bir durumda (iken de) yıkanıncaya kadar seyahatte olmanız (ve yıkanma imkanından yoksun bulunmanız) hali dışında- (namaza kalkışmayın). Ama eğer hasta iseniz veya seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz veya kadın ile birlikte olmuşsanız ve hiç su bulamıyorsanız, o zaman temiz toprakla teyemmüm edin, (onunla) yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Bilin ki Allah, gerçekten günahları temizleyendir, çok affedicidir.

*************o**************

TEFSİRLERDE AYAKLARI MESHETMEK-

DİYANET TEFSİRİ

“Abdest, -âyette de belirtildiği üzere- ibadet niyetiyle yüzü ve dirseklere ka­dar kolları yıkamak, başı meshetmek, ayaklan topuklara kadar yıkamaktan ibaret­tir. Abdest, “hadesten taharet” yani “görünmeyen fakat hükmen var olduğu kabul edilen bir kirlilikten temizlenmek” anlamına geldiği için farz olan temizlik yuka­rıda bildirilen azalan bir defa yıkamakla sağlanmış olur. İki veya üç defa yıkamak ve abdest organlarını ovmak sünnettir.

1. “Ayaklar” anlamına gelen “ercül” kelimesindeki “lâm” harfini üstünlü okuyup “yüzler” anlamına gelen “vücûh” üzerine atfedenlere göre ayakları yıka­mak farzdır. Meşhur dört mezhep mensuplarının anlayış ve uygulamaları böyledir. Mealde bu kıraat esas alınmıştır.

2. “Ercül” kelimesinin “lâm”ını esreli okuyup kelimeyi “Başlannızı mesne­din” cümlesindeki “başlar” anlamına gelen “ruûs” üzerine atfedenlere göre ayak­ları -yıkamak değil- meshetmek farzdır. İmâmî-şiîler bu kıraati benimsedikleri için ayaklan meshetmekle yetinirler. Bu takdirde âyetin meali şöyle olur: “Yüzle­rinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlannızı ve topuklara kadar ayakları­nızı mesnedin.”

İbn Abbas, Enes b. Mâlik gibi sahâbîlerin ve tabiîlerden bazılarının çıplak ayakları üzerine meshettiklerine dair rivayetler bu görüşü destekler mahiyettedir. Taberî’nin kanaati de bu doğrultu­dadır. Ona göre yüce Allah, teyemmümde yüzün tamamını toprakla meshedilmesini emrettiği gibi abdestte de ayakların tamamının su ile meshedilmesini emret­miştir.” (Diyanet Tefsiri-5/6 açıklaması.)

*************o**************

SÜLEYMAN ATEŞ TEFSİRİ

“İmam Taberî bu kıraati ve dolayısıyla bu anlamı tercih ettiği gibi Peygamberimizin dördüncü göbekten torunu olan İmam-ı Cafer-i Sadık mezhebinin mensupları da ayeti böyle anlamışlardır. Ayetin siyakından (bağlamından) da bu mana anlaşılıyor.

Yüce Allah, abdestte vücudun iki temel uzvunun yıkanmasını emretmiştir ki, bunlar yüz ve kollardır. İki uç uzvun da meshedilmesini emretmiştir ki bunlar da baş ve ayaklardır. Âyette; “..yıkayınız..” fiilinden sonra iki tümleç getirmiştir. Bunlar, yüz ve ellerdir. Demek ki yüz ve eller (dirseklerle birlikte) yıkanacaktır. “…meshediniz…” fiilinden sonra da iki tümleç getirmiştir. Bunlar da baş ile ayaklardır. Demek ki bunlar da meshedilecek uzuvlardır. Ayette bu manayı son derece güçlendiren ince bir nokta vardır. Kur’ân-ı Kerîm’de her kelime birbiriyle son derece uyumlu ve mütenâsibtir. Şimdi “..yıkayınız..” fiilinden sonra gelen iki tümleçten ilki nasıl bir tek uzvu, ikincisi ise iki uzvu (yani iki eli-kolu) gösteriyorsa, “meshediniz..” fiilinden sonra gelen iki tümleçten de birincisi bir tek uzvu (yani başı), ikincisi ise iki uzvu (yani ayakları) göstermektedir. Eğer, “ercül” (ayaklarınız) tümleci “vücûh” (yüzleriniz)’a atfedilmiş (bağlanmış) olsa, bu ahenk ve tenâsüb (uygunluk) bozulur ki bu, Kur’ân’ın bilinen mucizevî ahenk ve üslubuna aykırı olur… Yani abdestte yıkanması gereken uzuvların teyemmümde mesh edilmesi emredilmiş fakat abdestte mesh edilecek uzuvlar, meshten düşürülmüştür. Bu da ayakların, yıkama uzvu değil, mesih organı olduğunu kanıtlar.” (Süleyman Ateş Tefsiri, 5/6 açıklaması.)

*************o**************

TABERİ TEFSİRİ

“Hicaz ve Irak kurralarından diğer bir kısmı ise “erculikum” ifadesindeki harfini esre okumuşlardır Bunlara göre Allah teala bu ayet-i keri­me ile abdest alırken, başın ve ayakların meshedilmesini emretmiştir. Abdest alırken ayaklar yıkanmaz meshedilir.

Taberi diyor ki: “Bize göre ise asıl maksat, ayaklann tümünün su ile meshedilmesidir. Bu itibarla ayaklanın elleriyle veya ellerinin yerini tutacak her­hangi bir şeyle meshetmeksizin sadece onlara su dökmek veya onları suya so­kup çıkarmak yeterli değildir. Nitekim Tavus’tan, abdest alan kimsenin ayakla­rını sadece suya sokup çıkarması sorulunca “Ben bunun, maksada ulaşan bir amel olduğunu kabul etmem.” dediği rivayet edilmiştir. Buna mukabil ayakların yıkanmasını farz sayan Hasan-ı Basri’den, gemide abdest alan kimsenin, ayaklana nasıl yıkayacağı sorulduğunda onun: “Ayaklarını suya daldırıp çıkannasın-da bir mahzur yoktur.” dediği rivayet edilmiştir.

Taberi sözlerine devamle diyor ki: “Madem ki meshetmenin, organın tü­münü veya bir bölümünü meshetme olarak iki mânâsı vardır ve daha sonra zik­redeceğimiz deliller, Allah tealanın buradaki meshetmeden ayakların tümünün meshedilmesini kasdettiğini göstermektedir…

*************o**************

RAZİ TEFSİRİ

“Ayakların Yıkanması Ve Meshedilmesi: Şirke uzanabilecek bir olayda şakaya da izin yok diye düşünüyorum Alimler, ayakların meshedileceği “veya yıkanacağı hususunda ihtilâf etmişlerdir: Kaffâl, bu âyetin tefsiri hususunda İbn Abbas, Enes İbn Mâlik, İkrime, Şa’bî ve Ebû Cafer Muhammed İbn Ali el-Bakır’dan ayakları meshetmenin farz olduğu hükmünü nakletmiştir ki bu, Şia’nın İmâmiyye kolunun mezhebidir. Fukahâ ve müfessirlerin cumhuru ayakların yıkanmasının farz olduğunu söylemişlerdir. Dâvûd el-İsfehani, hem yıkamanın hem de meshetmenin farz olduğunu söylemiştir ki bu görüş, Zeydiyye imamlarından en-Nasır Lilhakk in görüşüdür.

Hasan el-Basrî ve Muhammed İbn Cerîr et-Taberî ise, mükellefin (kulun), yıkama ile meshetme arasında muhayyer bırakıldığını söylemişlerdir…

Bu sabit olduğu zaman biz deriz ki, Hak Teâlâ’nın “ayaklarınızı” ifâdesinde, nasbin âmilinin “meshediniz” emri olabileceği gibi, bu âmilin “yıkayınız” emri de olabileceği ortaya çıkmıştır. Ancak ne var ki, bir mamul üzerinde iki âmil amel etmeye kalkışınca, o mamule daha yakın olanı amel ettirmek evlâ olur. Binâenaleyh Cenâb-ı Hakk’ın, sözündeki nasbin âmilinin, “meshediniz” emri olması gerekir. Binâenaleyh, lamın nasbıyla “le” şeklinde okumanın da ayaklar üzerine meshetmeyi gerektirdiği sabit olmuş olur. İşte bu, ayakları meshetmenin farz olduğu hususunda âyetle yapılan istidlalin izah şeklidir. Sonra, bu görüşte olanlar sözlerine devamla şöyle demişlerdir: Hadislere dayanarak, bu hususu savuşturmak da caiz değildir. Çünkü bu haberlerin tamamı, âhad haberlerdir. Halbuki âhad haberlerle Kur’ân’ın neshi caiz değildir.” (Razi Tefsiri, 5/6 açıklaması)

******************o************************

ABDESTTE AYAKLARI YIKAMAK VEYA MESHETMEK-Süleyman Ateş

“Çorap, başörtüsü, sarık ve fes üzerine meshedilerek abdest alı­nabilir. Abdeste meshedilecek organın hâline (üstünde bulunan giysi ve sargıya) da meshedilir ama yıkama uzvunun hâiline meshedilemez, hâil çözülüp organın yıkanması gerekir. Bundan dolayı başa sarılan sarık, ayağa giyilen çorap veya mest üzerine meshedilebilir.” (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, SUÂLLER-CEVAPLAR maddesi)

“Bu farzların ikisi yıkama, ikisi de mesihtir. Maide 6′ncı ayetin açık hükmüne göre yüz ve kollar yıkanır, baş ve ayaklar meshedilir. Peygamber ailesi böyle yapmış, Peygamber’e yıllarca hizmet etmiş olan Enes ibn Malik böyle olduğunu söylemiş. Ayakları yıkama uygulamasının Emeviler tarafından yerleştirildiğinde kuşku görmüyorum.

Baş ve ayaklar yıkama uzvu değil, mesih uzvudur. Mesih uzvunun üstünde bir giysi varsa onu çözmeden üstüne meshedilebilir. Bu giysinin kalınlığı, inceliği söz konusu değildir. O su geçirmeme, 5 kilometre yürüme gibi şartlar bazı fıkıhçıların uydurmalarından başka bir şey değildir.” (Süleyman Ateş -Vatan Gazetesi -12/3/2004)

Maide Suresi’nin 6′ncı ayetinde abdest alırken başın ve ayakların yıkanması değil, meshedilmesi emredilmektedir. Maalesef Kur’ân-ı Kerim meallerinin büyük çoğunluğunda abdest ayetinin manası, geleneğe göre çarpıtılmıştır. Ayetin doğru manası şöyledir:

“Ey inananlar, namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yıkayınız: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi; meshediniz: başlarınızı ve aşıklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüpseniz tam temizlenin. Hasta, yahut yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, ya da kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm ediniz; ondan yüzlerinize ve ellerinize sürünüz. Allah size güçlük çıkarmak istemiyor fakat sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz.”(Süleyman Ateş -Vatan Gazetesi -12/5/2003)

*****************o***********************

HADİSLERDE ABDEST ALIRKEN AYAKLARI MESHETMEK

Ayakları meshetmek: 3599-”Resûlullah’ın nasıl abdest aldığını size göstermemi ister misiniz?” İçinde su olan bir kab istedi, sağ eliyle bir avuç su aldı, mazmaza ve istinşak yaptı, sonra bir avuç daha aldı, bununla iki elini birleştirip (iki eliyle) yüzünü yıkadı. Sonra bir avuç daha aldı bununla sağ elini yıkadı. Sonra bir avuç da aldı, bununla sol elini yıkadı. Sonra bir avuç su daha aldı, sonra elini çırptı, sonra başını ve kulaklarını meshetti. Sonra bir kabza su daha aldı sağ ayağının üzerine serpti, ayağında nalın olduğu halde, sonra onu iki eliyle meshetti, elin biri ayağın üstünde, diğeri de nalının altında. Sonra aynı şeyi sol ayağa yaptı.” Buhari, Vudü 7; Ebu Dâvud, Tahâret 52, (137); Nesâi, Tahâret 84, 85, (1, 73, 74).

3697-”Resûlullah ihtiyacı için (araziye) çıkardı. Ben de O’na su taşırdım. (Kaza-yı hâcet yapınca) abdest alırdı. Bu sırada sarığı ve “bot” ları üzerine meshederdi.” Müslim, Tahâret 84; Ebu Dâvud, Tahâret 59; Tirmizi, Tahâret 75.

3702-”Resûlullah abdest aldı ve çoraplarının ve ayakkabılarının üzerine meshetti. Ebu Dâvud, Tahâret 61; Tirmizi, Tahâret.

3606-…Bir ara Resûlullah bizden geride kaldı sonra tekrar kavuştu. Bu sırada namaz vakti girmişti. Bizler de abdest alıyor, ayaklarımıza meshediyorduk. (Resûlullah ) yüksek sesle nida etti: “Ökçelerin ateşte vay hâline!” Bunu iki veya üç kere tekrarladı.” Buhari, İlm 3, 30, Vudü 27, 29; Müslim, Taharet 25-28; Muvatta, Taharet 5; Ebu Dâvud, Tahâret 46.

3699-Cerir, abdest alıp mestleri üzerine meshedince, kendisine: “Mest üzerine mesh mi yapıyorsun” diye sormuşlardır. O da: “Evet demiştir, ben Resûlullah’ı gördüm. Bevletti sonra abdest aldı. (Sıra ayaklarına gelince, yıkamayıp) mestlerinin üzerine meshetti’’ dedi. Buhari, Salât 25; Müslim, Tahâret 73, (272); Tirmizi, Tahâret 70, (93); Nesâi, Tahâret 96, (1, 81).

posted in ABDEST | 9 Comments

28th Kasım 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA ABDEST

5Maide suresi/6-Siz ey inananlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın. Başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin. Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz yahut kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprakle teyemmüm edin ve onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.

4Nisa suresi/43-Siz ey inananlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin); ve boy abdestini gerektiren bir durumda (iken de) yıkanıncaya kadar seyahatte olmanız (ve yıkanma imkanından yoksun bulunmanız) hali dışında- (namaza kalkışmayın). Ama eğer hasta iseniz veya seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz veya kadın ile birlikte olmuşsanız ve hiç su bulamıyorsanız, o zaman temiz toprakla teyemmüm edin, (onunla) yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Bilin ki Allah, gerçekten günahları temizleyendir, çok affedicidir.

ABDESTİN YARARLARI-DİYANET İSLAM ANSİKLOPEDİSİ

Abdest, başlı başına bir maddî te­mizlik olması ve birçok tıbbî faydalar taşıması yanında, temelde bir manevî temizlik ve arınma vasıtasıdır. Abdes­tin imanın yarısı olduğunu, abdest alır­ken yıkanan uzuvlardan günahların dö­küldüğünü, kıyamet gününde müslümanların abdestin eseriyle yüzleri, el ve ayakları parlak olduğu halde çağrıla­caklarını ifade eden hadislerle, abdes­tin fazileti hakkındaki diğer birçok ha­dis bulunması, bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. Abdestin, fıkıh ıstılahın­da, maddî kirliliği değil de manevî kirliligi ifade eden hadesten temizlenme sayılması da onun bu özelliğini göste­rir. Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in te­mizlik ve arınmayla ilgili emir ve tavsi­yeleri yanında, İslâmiyet’te en önemli ibadet olan ve günün belli vakitlerinde eda edilen namazın bir ön şartı olarak farz kılınan abdest, bu yönüyle, müslü-manların her zaman maddî ve manevî temizlik içinde bulunmalarını düzenli biçimde sağlayan bir temel unsurdur. Vücudun dış tesirlere daha açık ve do­layısıyla kirlenme ihtimali daha çok olan yerlerinin sık sık yıkanmasının te­mizlik ve sağlık açısından temin edece­ği faydalar, açıklanmaya lüzum göster­meyecek kadar çoktur. Bunların yanın­da abdestin insan sağlığı bakımından temin edeceği diğer maddî faydaların bazıları şöyle sıralanabilir:

Vücut doku ve hücrelerinin iyi besle­nebilmesi için kan dolaşımını sağlayan damarların tabii esnekliklerinin korun­masında ve damar sertlikleri ile tıkan­malarının önlenmesinde abdestin rolü büyüktür. Vücutla farklı ısıdaki suyun deriye temas etmesiyle damarlar açılıp kapanarak esneklik kazanır. Damarlar­da daralma ve tıkanmaya yol açan vü­cut dokularındaki birikmiş artık mad­delerin daha çok el, ayak ve yüz bölge­lerinde bulunduğu göz önüne alınırsa, abdest alırken, yıkanmak üzere bu or­ganların seçilmesindeki hikmet daha iyi anlaşılır. Ağız, burun ve boynun iki yanı­nın su ile teması da özellikle beyinde kan dolaşımının güçlenmesi bakımından çok faydalıdır. Bunun gibi vücudun te­mel korunma sistemi olan lenf dolaşı­mını sağlayan ve vücuda giren mikrop­lara karşı koyarak onlarla savaşan be­yaz kan hücrelerini (lenfosit), dokuların en ücra köşelerine ulaştıran lenf da­marlarının düzenli çalışmasında da ab­destin büyük tesiri vardır. Abdestte el ve ayakların yıkanması, vücut merkezi­ne uzak bölgelerdeki lenf damarlarının dolaşım hızını artırdığı gibi, lenf siste­minin en önemli bölgeleri olan yüz, bo­ğaz ve burnun yıkanması da bu siste­me önemli bir masaj ve güç kaynağı olur. Diğer taraftan, insan vücudunda bütün hücrelerin çevresinde belli bir oranda bulunan ve vücut bütününde normal durumda hissedilmeyecek dere­cede denge arzeden statik bir elektrik vardır. Havada oluşan elektriklenme, özellikle zamanımızda yaygın olarak kullanılan plastikten yapılmış giyim eş­yaları, taşıt araçları vb. şeyler vücudun dış yüzünden aşırı elektron artışına se­bep olur. Bu durum, sinir sistemi üze­rinde ciddi rahatsızlıklar doğuracağı gi­bi, deri altındaki minik kasların yorul­ması ve esnekliklerini kaybetmesi se­bebiyle yüzde ve diğer yerlerde kırışık­lıklar ve sarkmalara da yol açar. Vücut­taki statik elektriğin fazlasını atmanın yollarından biri de su ile yıkanmak veya toprağa temas etmektir. Bu ise abdest ile teyemmümün vücudun elektrostatik dengesini korumadaki rol ve önemine işaret bakımından yeterlidir.” (Diyanet İslam Ansiklopedisi, Abdest maddesi)

posted in ABDEST | 6 Comments

28th Kasım 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

Abdestin tarihi-Diyanet İslam Ansiklopedisi

İslâmiyet’ten önce, gerek Yahudilik ve Hıristiyanlık, gerekse eski Mısır, Mezopotamya. Yunan, Roma ve Uzakdoğu dinlerinde, genellikle âyine bağlı ve sembolik yönleri ağır basan abdest benzeri bazı temizlik çeşitleri görül­mektedir. Daha çok din adamları tara­fından belli gün, olay ve yortular münasebetiyle yapılan bu dinî temizliklerdeki ortak husus, dinlere göre yer yer farklı olmakla birlikte, insan vücudunun ya bütününün veya yalnız ellerin ve ayak­ların veya sadece ellerin ve ağzın, hatta yalnız parmakların yahut da âyinle ilgili bazı eşyanın temizlik ve takdis niyetiyle yıkanmasıdır. Abdest almak için su, su ile tuz veya başka bir karışım kutsal yağ veya kutsal ineğin idrarının (Hindis­tan’da) kullanıldığı da görülür.

Bazı hadislerde de (bk. Müsned, II, 98; Buhârî, “Büyû”, 100) belirtildiği üzere, İslâmiyet esasen kendisinden önceki semavî dinlerde abdestin bulunduğunu doğruladığı gibi, bu hak dinlerdeki hü­kümler, Allah ve Resulü tarafından neshedilmeyerek geçerliliklerini koru­dukları ölçüde, İslâm fıkhında şer’î hü­kümlerin bir kaynağı sayılmıştır. Bu durum, İslâmiyet’in kendisini daha ön­ceki semavî dinlerin doğrulayıcısı, mi­rasçısı ve Allah tarafından kemale erdi­rilmiş son şekli (bk. el-Mâide 5/3; es-Saff 61/6) olarak takdim etmesinin de ta­bii bir sonucudur

Ayet, abdestin her amel için de­ğil, namaz için farz kılındığını açıkla­makla aynı zamanda Resûlullah için de bir ruhsat getirmiş olmaktadır. Nite­kim daha sonraları, abdestin yalnız na­maz vb. ibadetler için gerekli olduğu çeşitli münasebetlerle Hz. Peygamber tarafından dile getirilmiştir.

Abdestin farzları, âyette (el-Mâide 5/6) zikredildiği üzere şunlardır: Yüzü yıkamak, kolları dirseklere kadar yıka­mak, başa meshetmek, ayakları topuk­lara kadar yıkamak. Sünnî dört mezhep bu şartlar üzerinde ittifak etmiştir. An­cak Şâfiîler bu şartlara, niyet ve tertibi de ilâve ederler. Hanbelîler tertibi ve uzuvların ara verilmeden ardarda yı­kanmasını (muvâlât), Mâlikîler niyet ve uzuvların ardarda yıkanması yanında, uzuvların yıkanırken ovulmasını da (tedlîk) abdestin şartlarından sayarlar. Hanefîler’e göre, ayette zikredilen dört şart dışındaki bu ilâveler farz değil sünnettir. Bu şartlara riayet edilerek alınan bir abdestin sahih olabilmesi için, abdest uzuvlarında kuru yer bıra­kılmaması ve deri üzerinde suyun te­masını engelleyecek bir şeyin bulunma­ması gerekir. Abdestin şartları ve bu şartların mahiyetiyle ilgili diğer görüş ayrılıkları, konuya dair ayet ve hadisle­rin farklı yorum ve değerlendirilmesin­den kaynaklanmaktadır. Burada zikre­dilmesi gereken bir husus da şudur: Sünnî dört mezhep ile Haricîler ve Şîa mezheplerinden Zeydiyye’ye göre ab­dest alırken ayakları yıkamak farz ol­duğu halde, İmâmiyye (Ca’feriyye) Şîası, ayakların yıkanmayıp çıplak olarak üzerlerine meshedilmesi gerektiği gö­rüşündedir. Bu ihtilâf, abdestle ilgili âyette bulunan bir okuyuş (kıraat) farklılığından ileri gelmektedir. (Diyanet İslam Ansiklopedisi, Abdest maddesi)

***********o******************

SÜLEYMAN ATEŞ

“Nisa 98/43. âyette, kadınlara dokunmakla cünüp olanların, su bula­madıkları takdirde teyemmüm etmeleri, temiz toprağı yüzlerine ve ellerine sürmeleri emrediliyor. Mâide 110/6. âyette de yine cünüp olanların temiz­lenmeleri; hasta, yolcu, tuvalete çıkmakla abdesti bozulan, ya da kadınlarla cinsel ilişkide bulunup da su bulamayanların, temiz toprağa teyemmüm etmeleri emredilmektedir. Namazdan önce abdest alma emri, inişi hayli sonra olan Mâide Sûresi’nde bulunmakla beraber abdest almak, Mekke devrinden beri namazın temellerinden biri olmuştur. İmâm Ahmed îbn Hanbel’in Müsnedindeki bir hadîse göre Cebrâîl Aleyhisselâm, Hz. Peygamber(s.a.v.)e ilk vahyi getirdiği zaman ona abdest almayı ve namaz kılmayı da öğretmiştir. Mekke devrinde de namaz kılmak için abdest alındığı muhakkaktır. Ancak o zamanlar bu uygulama, geleneğe ve Hz. Peygamber’in içtihadına dayalı idi. Sonra inen âyet ile farz kılınmış ve ayrıntı ile anlatılmıştır.

Esasen namaz, Arapların, eskiden beri uygulayageldikleri bir ibâdet idi. Ancak Peygamber(s.a.v.)e, namazın içindeki şirk elemanlarının atılması ve ibâdetin sadece Allah’a yöneltilmesi öğretilmiştir. Aynı şey, gusül için de söylenebilir. Ebû Dâvûd ve Tirmizî’nin Übeyy ibn Ka’b’dan rivayet ettikleri hadîse göre İslâmın başında Hz. Peygamber (s.a.v.), meni geldiği zaman yıkanmayı tavsiye etmiş, daha sonra da bunu emretmiştir. (Süleyman Ateş, Kur’an Ansiklopedisi, Temizlik Maddesi)

posted in ABDEST | 0 Comments

28th Kasım 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA ABDESTİN ALINIŞI

5Maide suresi/6-Siz ey inananlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın. Başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin. Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz yahut kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprakle teyemmüm edin ve onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin

 Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.

*********o************

Abdestin alınışı-Diyanet İslam Ansiklopedisi

İslâmiyet’ten önce, gerek Yahudilik ve Hıristiyanlık, gerekse eski Mısır, Mezopotamya. Yunan, Roma ve Uzakdoğu dinlerinde, genellikle âyine bağlı ve sembolik yönleri ağır basan abdest benzeri bazı temizlik çeşitleri görül­mektedir. Daha çok din adamları tara­fından belli gün, olay ve yortular münasebetiyle yapılan bu dinî temizliklerdeki ortak husus, dinlere göre yer yer farklı olmakla birlikte, insan vücudunun ya bütününün veya yalnız ellerin ve ayak­ların veya sadece ellerin ve ağzın, hatta yalnız parmakların yahut da âyinle ilgili bazı eşyanın temizlik ve takdis niyetiyle yıkanmasıdır. Abdest almak için su, su ile tuz veya başka bir karışım kutsal yağ veya kutsal ineğin idrarının (Hindis­tan’da) kullanıldığı da görülür.

Bazı hadislerde de (bk. Müsned, II, 98; Buhârî, “Büyû”, 100) belirtildiği üzere, İslâmiyet esasen kendisinden önceki semavî dinlerde abdestin bulunduğunu doğruladığı gibi, bu hak dinlerdeki hü­kümler, Allah ve Resulü tarafından neshedilmeyerek geçerliliklerini koru­dukları ölçüde, İslâm fıkhında şer’î hü­kümlerin bir kaynağı sayılmıştır. Bu durum, İslâmiyet’in kendisini daha ön­ceki semavî dinlerin doğrulayıcısı, mi­rasçısı ve Allah tarafından kemale erdi­rilmiş son şekli (bk. el-Mâide 5/3; es-Saff 61/6) olarak takdim etmesinin de ta­bii bir sonucudur

Ayet, abdestin her amel için de­ğil, namaz için farz kılındığını açıkla­makla aynı zamanda Resûlullah için de bir ruhsat getirmiş olmaktadır. Nite­kim daha sonraları, abdestin yalnız na­maz vb. ibadetler için gerekli olduğu çeşitli münasebetlerle Hz. Peygamber tarafından dile getirilmiştir.

Abdestin farzları, âyette (el-Mâide 5/6) zikredildiği üzere şunlardır: Yüzü yıkamak, kolları dirseklere kadar yıka­mak, başa meshetmek, ayakları topuk­lara kadar yıkamak. Sünnî dört mezhep bu şartlar üzerinde ittifak etmiştir. An­cak Şâfiîler bu şartlara, niyet ve tertibi de ilâve ederler. Hanbelîler tertibi ve uzuvların ara verilmeden ardarda yı­kanmasını (muvâlât), Mâlikîler niyet ve uzuvların ardarda yıkanması yanında, uzuvların yıkanırken ovulmasını da (tedlîk) abdestin şartlarından sayarlar. Hanefîler’e göre, ayette zikredilen dört şart dışındaki bu ilâveler farz değil sünnettir. Bu şartlara riayet edilerek alınan bir abdestin sahih olabilmesi için, abdest uzuvlarında kuru yer bıra­kılmaması ve deri üzerinde suyun te­masını engelleyecek bir şeyin bulunma­ması gerekir. Abdestin şartları ve bu şartların mahiyetiyle ilgili diğer görüş ayrılıkları, konuya dair ayet ve hadisle­rin farklı yorum ve değerlendirilmesin­den kaynaklanmaktadır. Burada zikre­dilmesi gereken bir husus da şudur: Sünnî dört mezhep ile Haricîler ve Şîa mezheplerinden Zeydiyye’ye göre ab­dest alırken ayakları yıkamak farz ol­duğu halde, İmâmiyye (Ca’feriyye) Şîası, ayakların yıkanmayıp çıplak olarak üzerlerine meshedilmesi gerektiği gö­rüşündedir. Bu ihtilâf, abdestle ilgili âyette bulunan bir okuyuş (kıraat) farklılığından ileri gelmektedir.

Abdesti bozan şeyler: İdrar ve dışkı yollarından herhangi bir şeyin çıkması. Bayılma, delirme, sarhoş olma ve uyu­ma gibi şuurun kontrolüne engel olan durumlar. Vücudun herhangi bir yerin­den kan, irin gibi şeylerin çıkarak ak­ması ve yaranın etrafına yayılması (Şafiî ve Ca’ferîler’e göre bu durumda abdest bozulmaz). Ağız dolusu kusmak. Kadın ve erkeğin tenlerinin birbirine değmesi (Hanefîler’e göre bu durumda abdest bo­zulmaz. Ancak, kişilerin birbirlerine mah­rem olup olmamaları, cinsî haz ve kasdın bulunup bulunmaması gibi hususlarda Hanefîler dışındaki mezhepler arasında görüş ayrılıkları vardır). Bunlardan baş­ka, mezheplere göre farklılık gösteren diğer bazı hallerde de abdest bozulur.

Abdest, başlı başına bir maddî te­mizlik olması ve birçok tıbbî faydalar taşıması yanında, temelde bir manevî temizlik ve arınma vasıtasıdır. Abdes­tin imanın yarısı olduğunu, abdest alır­ken yıkanan uzuvlardan günahların dö­küldüğünü, kıyamet gününde müslümanların abdestin eseriyle yüzleri, el ve ayakları parlak olduğu halde çağrıla­caklarını ifade eden hadislerle, abdes­tin fazileti hakkındaki diğer birçok ha­dis bulunması, bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. Abdestin, fıkıh ıstılahın­da, maddî kirliliği değil de manevî kirliligi ifade eden hadesten temizlenme sayılması da onun bu özelliğini göste­rir. Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in te­mizlik ve arınmayla ilgili emir ve tavsi­yeleri yanında, İslâmiyet’te en önemli ibadet olan ve günün belli vakitlerinde eda edilen namazın bir ön şartı olarak farz kılınan abdest, bu yönüyle, müslü-manların her zaman maddî ve manevî temizlik içinde bulunmalarını düzenli biçimde sağlayan bir temel unsurdur. Vücudun dış tesirlere daha açık ve do­layısıyla kirlenme ihtimali daha çok olan yerlerinin sık sık yıkanmasının te­mizlik ve sağlık açısından temin edece­ği faydalar, açıklanmaya lüzum göster­meyecek kadar çoktur. Bunların yanın­da abdestin insan sağlığı bakımından temin edeceği diğer maddî faydaların bazıları şöyle sıralanabilir:

Vücut doku ve hücrelerinin iyi besle­nebilmesi için kan dolaşımını sağlayan damarların tabii esnekliklerinin korun­masında ve damar sertlikleri ile tıkan­malarının önlenmesinde abdestin rolü büyüktür. Vücutla farklı ısıdaki suyun deriye temas etmesiyle damarlar açılıp kapanarak esneklik kazanır. Damarlar­da daralma ve tıkanmaya yol açan vü­cut dokularındaki birikmiş artık mad­delerin daha çok el, ayak ve yüz bölge­lerinde bulunduğu göz önüne alınırsa, abdest alırken, yıkanmak üzere bu or­ganların seçilmesindeki hikmet daha iyi anlaşılır. Ağız, burun ve boynun iki yanı­nın su ile teması da özellikle beyinde kan dolaşımının güçlenmesi bakımından çok faydalıdır. Bunun gibi vücudun te­mel korunma sistemi olan lenf dolaşı­mını sağlayan ve vücuda giren mikrop­lara karşı koyarak onlarla savaşan be­yaz kan hücrelerini (lenfosit), dokuların en ücra köşelerine ulaştıran lenf da­marlarının düzenli çalışmasında da ab­destin büyük tesiri vardır. Abdestte el ve ayakların yıkanması, vücut merkezi­ne uzak bölgelerdeki lenf damarlarının dolaşım hızını artırdığı gibi, lenf siste­minin en önemli bölgeleri olan yüz, bo­ğaz ve burnun yıkanması da bu siste­me önemli bir masaj ve güç kaynağı olur. Diğer taraftan, insan vücudunda bütün hücrelerin çevresinde belli bir oranda bulunan ve vücut bütününde normal durumda hissedilmeyecek dere­cede denge arzeden statik bir elektrik vardır. Havada oluşan elektriklenme, özellikle zamanımızda yaygın olarak kullanılan plastikten yapılmış giyim eş­yaları, taşıt araçları vb. şeyler vücudun dış yüzünden aşırı elektron artışına se­bep olur. Bu durum, sinir sistemi üze­rinde ciddi rahatsızlıklar doğuracağı gi­bi, deri altındaki minik kasların yorul­ması ve esnekliklerini kaybetmesi se­bebiyle yüzde ve diğer yerlerde kırışık­lıklar ve sarkmalara da yol açar. Vücut­taki statik elektriğin fazlasını atmanın yollarından biri de su ile yıkanmak veya toprağa temas etmektir. Bu ise abdest ile teyemmümün vücudun elektrostatik dengesini korumadaki rol ve önemine işaret bakımından yeterlidir.” (Diyanet İslam Ansiklopedisi, Abdest maddesi)

***************o******************

HADİSLERDE ABDESTİN ALINIŞI VE ABDESTİ BOZAN ŞEYLER

Kur’an’daki abdest: 3585-”Resûlullah’a: “Abdest nasıl alınır?” diye sordum. Şöyle açıkladı: “Abdest mi? Abdest alınca şöyle yaparsın: Önce iki avucunu tertemiz yıkarsın. Sonra yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini yıkarsın. Başını meshedersin, sonra da topuklarına kadar ayaklarını yıkarsın. (Bunları tamamladın mı) bütün günahlarından arınmış olursun. Bir de yüzünü Aziz ve Celil olan Allah için (secdeye) koyarsan, anandan doğduğun gün gibi, hatalarından çıkmış olursun.” Ebu Ümâme der ki: “Ey Amr İbnu Abese dedim, ne söylediğine dikkat et! Bu söylediklerinin hepsi bir defasında veriliyor mu? “Vallahi dedi, bilesin ki artık yaşım ilerledi, ecelim yaklaştı, (Allah’tan ölümden çok korkar bir haldeyim), ne ihtiyacım var ki, Allah Resülü hakkında yalan söyleyeyim! Andolsun söylediklerim, Resûlullah’dan kulaklarımın işitip, hafızamın da zabtettiklerinden başkası değildir.” Müslim, Müsâfırin 294, (832); Nesâi, Tahâret 108, (1, 91, 92)

 

Abdest için uzuvları birer veya ikişer ya da üçer kez yıkamak:

3612-”Hz. Câbir, sana Resûlullah’ın uzuvlarını birer birer, ikişer ikişer ve üçer üçer yıkayarak abdest aldığını söyledi mi?” Bu soruma: “Evet!” diye cevap verdi.” Bir rivâyette de: “Birer birer yıkayarak abdest aldı mı?” diye sordum; “evet!” diye cevap verdi” şeklinde gelmiştir.. Tirmizi, Tahâret 35 (45, 46)

3598-”Resûlullah uzuvlarını birer kere yıkayarak abdest aldı.” Buhari, Vudü 22; Ebu Dâvud, Tahâret 53; Nesai, Tahâret 84.

3595-”Resûlullah (abdest uzuvlarını) ikişer kere yıkayarak abdest aldı.” Buhâri, Vudü 23.

3600-”…avuçlarını üç kere yıkadı, yüzünü üç kere yıkadı, bir kere mazmaza ve istinşak yaptı. Ellerini üçer üçer yıkadı. Başını iki kere meshetti. Başının gerisinden başladı, sonra önünden. İki kulağını da (meshetti) içlerini de, dışlarını da. Ayaklarını da üçer üçer yıkadı.” Ebu Dâvud, Tahâret 50, (126); Tirmizi, Tahâret 25, (33).

 

Abdest ne için zorunludur?

3890-”Resûlullah bir gün helâdan çıkmıştı. Hemen kendisine bir yemek takdim edildi. (O da kabul buyurdu. Ashâbtan bazısı:”Size abdest suyu getirmeyelim mi?” dediler. Onlara:” Namaza kalkınca abdest almakla emrolundum!” cevabını verdi. (YANLIŞ ÇEVİRİ! DOĞRUSU: “BEN, ANCAK NAMAZA KALKTIĞIM ZAMAN ABDESTLE EMROLUNDUM.” OLMALIYDI.)” Müslim, Hayz 118, (374); Ebu Davud, Et’ime 11, (3760); Tirmizi, Et’ime 40, (1848); Nesai, Taharet 101, (1, 85).

3261-6958-”Resûlullah helâdan çıkmışlardı. Bu esnada bir yemek getirildi. Bir adam: “Ey Allah’ın Resûlü! Size abdest suyu getirmeyeyim mi?” dedi. Efendimiz: “Namaz mı kılacağım ki, (şimdilik gerek yok)” buyurdular.”

 

Peygamber sürekli abdestli mi dolaştı?

3572-”Resûlullah işedi. Hz. Ömer de arkasında, elinde su kabı olduğu halde durdu. Resûlullah onu görünce: “Bu da ne, ey Ömer?” buyurdular. Hz. Ömer: “Sudur yıkanırsın!” dedi. Resûlullah: “Ben her işeyişimde abdest almakla emrolunmadım, bunu yapacak olsam bu, bir sünnet olurdu” buyurdular.” (YANLIŞ ÇEVİRİ! DOĞRUSU: “BUYURUN! ABDEST ALMANIZ İÇİN SU! BEN, HER SU DÖKTÜĞÜMDE(İŞEDİĞİMDE), ABDEST ALMAKLA EMROLUNMADIM.” OLMALIYDI.) Ebu Dâvud, Tahâret 22, (42); İbnu Mâce, Tahâret 20, (327).

 

Abdesti tuvalet gereksinimini karşılamak bozar

2666-”Resûlullah buyurdular ki: “Allah, sizlerin namazını tuvalet(hades) vâki olunca yeniden abdest almadıkça kabul etmez.” Ebu Dâvud, Taharet 31; Tirmizî, Tahâret 56.

 

Gaz çıkarmak abdest bozar mı?

3652-Hz.Ebû Hüreyre anlatıyor: “Resûlullah buyurdular ki: “Ses ve koku olmadıkça abdest alınmaz.”

3654-”Biriniz namazda iken, dübüründe bir hareket hissetse ve abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda tereddüde düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidi terketmesin.” Müslim, Hayz 99; Tirmizi, Tahâret, 56; Ebu Dâvud, Taharet 68, (177).

3656-”Biriniz mescide girince, kabaları arasında bir şey hissedecek olsa, çıkanın sesini işitmedikçe sakın mescidden dışarı çıkmasın.” Buhari, Vudü 4, 34, Büyü 5; Müslim, Hayz 98; Ebu Dâvud, Tahâret 68; Nesâi, Tahâret 116, (1, 99).

3657-”Resûlullah buyurdular ki: “Biriniz namazda yellenirse derhal namazdan çıksın, abdest alsın ve namazı iade etsin.” Ebu Davud, Salât 193, (1005).

 

Cinsel ilişki abdesti bozar

3670-Ubeyy İbnu Ka’b anlatıyor: “Ey Allah’ın Resûlü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat boşalma(inzal) olmasa yıkanması gerekir mi?” “Kadına değen kısmını yıkar, sonra abdest alır ve namaz kılar!” buyurdular.” Buhari, Gusl 29, Müslim, Hayz 85, (346). AÇIKLAMA:Bu hadis, boşalma(inzal) vâki olmadıkça boy abdestinin gerekmiyeceğini ifade etmektedir. Bu ma’nâyı ifade eden “Su, ancak sudan dolayı icabeder” nev’inden başka rivayetler de var. Ancak ülemâ bu hadislerin başka hadislerle neshedildiğinde ittifak eder. Bu nâsihlerden biri şudur: “İki hitan kavuşur ve haşefe kaybolursa, inzal olsa da olmasa da gusül gerekir.”Burada hıtân sünnet mahallidir. İbnu Hacer iki hitanla erkeğin hitanının kastedildiğini belirtir. Haşefe de baş kısımdır. Bu durumda erkek uzvunun baş kısmı kadın uzvunda kaybolunca şer’an cimâ hâsıl olmuştur, inzal olsa da olmasa da farketmez, cimâye terettüp eden ahkam tahakkuk eder. Bu ahkamdan biri yıkanmadır, yani boy abdesti. Ancak şunu da belirtelim ki, inzal vâki olmadıkça, boy abdestinin gerekmiyeceği kanaatini koruyan Sahâbe ve Tâbiîn, -azınlık teşkil etseler de- olmuştur. Hatta Atâ’nın şu sözü rivayet edilir: “İnzal olmasam bile yıkanmadan huzur bulamıyorum, sebebi de bu husustaki ulemânın ihtilâfıdır.” İhtilâfu’l-Hadis’te Şâfiî Hazretleri de şöyle demiştir: “Su, sudan gerekir” hadisi sâbittir, ancak mensuhtur… Bölgemizdeki bazı âlimler (Hicazlılar) bize bu meselede muhalefet ederek: “İnzal olmadıkça gusül gerekmez.” dediler.”Belirttiğimiz gibi neshe rağmen bir ihtilaf mevzubahis ise de, cumhur guslün gerekeceğinde ittifak etmiştir.

3735-”Resûlullah Ensâr’dan birine adam göndererek, yanına çağırttı. . Ensâri, başından sular damlaya damlaya geldi. : “Herhalde sana acele ettirdik?” buyurdu. Ensâri: “Evet ey Allah’ın resûlü!” deyince: “Acele ettirilir veya boşalmazsan(inzal olmazsan) gusletmen gerekmez. Sadece abdest gerekir” buyurdular.” /(3735) Buhari Muslim Ebu Davud

3736-”Resûlullah : “Suyu (yıkanmayı), su (meninin gelmesi) gerektirir” buyurdu’’ denmiştir. Muslim

3737-Resûlullah: “Su, sudan dolayıdır” buyurmuştur. Buhâri, Vudü 34, Müslim Hayz 81-83, (343-345); Ebu Dâvud, Tahâret 84, (217); Nesâi, Tahâret 132, (1, 115). AÇIKLAMA:1- Kaydedilen son üç rivayet guslün vacib olması için mutlaka inzal olma gereğini ifade etmektedir. Ancak bu hüküm kesinlikle mensuhtur. Bu meselede ülemânın bi’l-icma kabul ettiği görüş, önceki hadislerde ifade edilen hükümdür: Guslün gerekmesi için, erkek uzvunun baş kısmının girmesi yeterlidir. Sadece Hişam İbnu Urve, A’meş, Süfyan İbnu U-yeyne ve Dâvud-u Zâhirî’nin neshe kâil olmadıkları rivayet edilmiştir. Ashabtan bazılarının da meni gelmediği takdirde cimadan dolayı yıkanma gerekmeyeceği görüşü var ise de: İmam Nevevî, bunların vefatından sonra guslün gerekeceği hususunda ümmet arasında icma vâki olduğu belirtilir. Ebû Hanife, İmam Şâfiî, İmam Mâlik, Ahmed İbnu Hanbel ve bunların tabileri arasında bu meselede ihtilaf yoktur. Zâhirîlerden birçoğu da bu görüştedir.

 

 

Uyumak abdest bozmaz

3675-”Resûlullah’ın ashabı uyurlar, sonra abdest almadan namaz kılarlardı: (Enes’ten bunu rivayet eden) Katade’ye: “Bu sözü Enes’ten bizzat işittin mi?” diye sorulmuştu: “Vallahi evet!” diye te’yid etti.” Müslim, Hayz 125, (376); Ebu Dâvud, Tahâret 80, (200); Tirmizi, Tahâret 58, (78).

3678-Resûlullah’ı secde halinde uyurken görmüş ve hatta Resûlullah horlayıp solumuş, sonra kalkıp (abdest almadan) namaz kılmıştır. İbnu Abbas der ki: “Ey Allah’ın Resûlü dedim, siz uyudunuz, (abdestiniz bozulmuş olmalı değil mi)?” Bana şu açıklamayı yaptı: “Abdest, yatarak uyuyana gerekir. Zira yatarak uyuyunca mafsalları rahâvet basar.” Tirmizi, Taharet 57, (77); Ebu Dâvud, Tahâret 80, (202); Nesâi, Ezân 41, (2, 30). Bu metin, Tirmizi’ye aittir.

 

Kadına dokunmak ve onu öpmek abdesti bozmaz

3668-”Resûlullah kadınlarından birini öptü, sonra dönüp namaza gitti, abdest tazelemedi. Urve der ki: “Kendisine: “Bu, sizden başka bir hanımı olmamalı!” dedim, Hz. Aişe gülmekle cevap verdi.” Ebu Dâvud, Tahâret 69; Tirmizi, Tahâret 63; Nesâi, Tahâret 121; İbnu Mâce, Tahşet 69.

3669-”Erkeğin hanımını öpmesi ve ona eliyle dokunması hep mülamese (değme) sayılır. Öyleyse kim hanımını öperse veya eliyle dokunursa abdest alması gerekir.” Muvatta, Tahâret 64, (1, 43). (OYSA 3641 NO’LU HADİSTE GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ, BU HADİSE AYKIRI RİVAYET, DAHA FAZLA KİTAPTA BULUNMAKTADIR.)

 

Kan akması abdesti bozmaz

İbnu Abbâs namazda iken burnu kanardı, o da çıkar burnunun kanını yıkar, geri döner ve önceki kıldığı namazını (kaldığı yerden) tamamlardı.” Muvatta, Tahâret 74, (1, 38).

3666-Misver İbnu Mahreme’nin anlattığına göre: “Ömer İbnu’l-Hattab’ın hançerlendiği gece huzuruna girdi ve Ömer’i sabah namazı için uyandırdı. Ömer:”Namazı terkedenin İslam’dan nasibi yoktur!” buyurdu. Sonra Ömer, yarasından kan aktığı halde namaz kıldı.” [Muvatta, Tahâret 51, (1,39-40).]

 

Ayakkabılar pis değildir

3514-Ebû Dâvud’da Ebû Hüreyre’den bir rivayet şöyle: “Resûlullah buyurdular ki: “Sizden biri, ayakkabısıyla bir pisliğe basarsa, bilesiniz, toprak onu temizler.” [Ebû Dâvud, Tahâret 141, (385, 386).]

 

posted in ABDEST | 4 Comments

28th Kasım 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA ABDESTİ BOZAN ŞEYLERE BAKIŞ

5Maide suresi/6-Siz ey inananlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın. Başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin. Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz yahut kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprakle teyemmüm edin ve onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.

4Nisa suresi/43-Siz ey inananlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin); ve boy abdestini gerektiren bir durumda (iken de) yıkanıncaya kadar seyahatte olmanız (ve yıkanma imkanından yoksun bulunmanız) hali dışında- (namaza kalkışmayın). Ama eğer hasta iseniz veya seyahatteyseniz yahut tuvaletten geldiyseniz veya kadın ile birlikte olmuşsanız ve hiç su bulamıyorsanız, o zaman temiz toprakla teyemmüm edin, (onunla) yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Bilin ki Allah, gerçekten günahları temizleyendir, çok affedicidir.

ABDESTİ BOZAN ŞEYLER-RAZİ TEFSİRİ

İmam Mâlik (r.h), devamlı alışkan olmaması şartıyla (def-i hacetin) iki yolunun (küçük ve büyük su) dışında, bedenden çıkan şeylerin abdesti bozacağını söylemiş ve buna istihaze kanını misal vermiştir. Rebi’a ise şöyle demiştir: “İstihaze (özür) kanı da abdesti bozar. Bizim delilimiz, âyetin umumî oluşudur.” (Razi Tefsiri, 5/6 açıklaması)

******************O**************

ABDESTİ BOZAN ŞEYLER-SÜLEYMAN ATEŞ

VÜCUTTAN KAN AKINCA ABDEST BOZULUR MU?

“Fıkıh kitaplarında abdesti bozan şeylerin şunlar olduğu belirtilir: 1) Büyük veya küçük tuvalet, 2) Vücuttan kan, irin, san su, kanla karışık su akması, 3) Ağız dolusu kusmak (balgamla abdest bozulmaz), 4) Ağızdan tükürüğe eşit veya daha fazla kan gelmesi, 5) Yatarak veya dayanarak, dayandığı şey alındığı zaman düşecek derecede uyumak. Diz üstü veya bağdaş kurarak oturup uyumak abdesti bozmaz. Namazdayken ayakta veya oturduğu yerde uyumak da abdesti bozmaz, 6) Bayılmak, 7) Sarhoş olmak, 8. Rükû ve sücûdu olan bir namazı kılarken yanındakilerin işiteceği kadar gülmek.

Bunlar, fıkıhçıların, bazı zayıf rivayetlere dayanarak verdikleri hükümlerdir, Kur’ân’a dayanmaz. Kur’ân’a göre abdesti sadece büyük veya küçük tuvalete çıkmak bozar. Bilindiği üzere bedenden kan çıkmasının, abdesti bozup bozmayacağı ihtilaflı bir konudur. Ama Kur’ân’da hiç bundan söz edilmez.

Yapılması gerekli olan: Hz. Peygamber’e dayandırılan rivayetler de değişik, hatta çelişkili olduğundan kimi bilginlere göre kan çıkması abdesti bozar, kimine göre de kan akıp gitmedikçe bozmaz. Uyumanın abdesti bozduğu görüşü, Hz. Peygamber’in uygulamasına aykırıdır. Çünkü o uyuduktan sonra abdest almadan namaz kılmıştır.” (Süleyman Ateş -Vatan Gazetesi -21/5/2003)

GAZ ÇIKARMAK ABDESTİ BOZAR MI?

Ayrıntıya girmeden Kur’ân’ın anlatımına göre nelerin abdesti bozacağını yazdım. Abdesti emreden ayetin devamı şöyledir: “Hasta, yahut yolcu iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse ya da kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz toprağa teyemmüm edin, ondan yüzlerinize ve ellerinize sürün. Allah size güçlük çıkarmak istemiyor fakat sizi temizlemek ve size olan nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredesiniz” (Maide: 6), “Ey inananlar, sarhoşken namaza yaklaşmayın ki ne dediğinizi bilesiniz. Yoldan geçici olmanız dışında, cünüpken de yıkanıncaya kadar (namaza yaklaşmayın). Eğer hasta, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse, yahut da kadınlara dokunmuşsanız (bu durumlarda) su bulamadığınız takdirde temiz toprağa teyemmüm edin, (Toprağı) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah, çok affeden, çok bağışlayandır” (Nisa: 43). Bu ayetlerde tuvaletten gelenin, su bulamadığı takdirde teyemmüm edip namazını kılması emredilmektedir. Demek ki abdesti bozan şey, küçük veya büyük tuvalettir. Burada gaz çıkarmaktan söz edilmiyor. Hz. Peygamber’in de abdestliyken uyuduktan sonra uyanınca abdest almayıp namaz kıldığı hakkında hadisler vardır. Bundan gazın abdesti bozacağı anlamı çıkmaz. Çünkü gaz bağırsaktaki havanın çıkmasıdır.



Hadisler ne diyor?

Ağızdan çıkanına geğirti, alttan çıkanına da hafif tabiriyle gaz diyoruz. Ağızdan çıkan nasıl abdesti bozmuyorsa ötekinin de -eğer pislikle bulaşık değilse-bozmaması gerekir. Ama ilmihal ve fıkıh kitaplarına göre rîh, yani yellenmek abdesti bozar. Bir iki kişinin anlatımına dayanan kimi hadislere göre de rîh (yellenmek) abdesti bozar. Ebu Hüreyre’nin rivayetine göre Peygamber , “Hades yapan kişi, yeniden abdest almadıkça namazı kabul edilmez” buyurmuş. Hades’in ne olduğu sorulan Ebu Hüreyre, “Fusâ ya da durât (sessiz veya sesli yellenmek)tir” demiş. Şimdi bu rivayetten, alttan gaz çıkmasının abdesti bozacağı anlaşılır. Fakat aşağıdaki rivayetler bunun kesin bir hüküm olmadığını gösterir. Allah Elçisi’nin mevlâsı (âzâtlı kölesi) Ebu Râfı’in karısı Selmâ, gelip kocasını şikayet etmiş, kendisini dövdüğünü söylemiş. Allah Elçisi, Ebu Râfı’e, “Ne oldu, aranızda ne var?” demiş. Ebu Rafı, “Ey Allah’ın Resulü, Selmâ beni rahatsız ediyor” demiş. Allah Elçisi, Selmâ’ya sormuş: “Ne yaptın da onu rahatsız ettin?” Selmâ’nın yanıtı: “Ey Allah’ın Elçisi, namaz kılarken yellenince kendisine, Allah’ın Elçisi, yellenenlerin abdest almalarını, Müslümanlara emretti dedim. Kalkıp beni dövdü.”Allah Elçisi gülmeye başlamış ve, “Ebu Râfi, Selmâ sana kötü bir şey söylememiş ki” demiş.” (Süleyman Ateş -Vatan Gazetesi -4/10/2003)

***********O********************


HADİSLERDE ABDESTİ BOZAN ŞEYLER

Kur’an’daki abdest: 3585-”Resûlullah’a: “Abdest nasıl alınır?” diye sordum. Şöyle açıkladı: “Abdest mi? Abdest alınca şöyle yaparsın: Önce iki avucunu tertemiz yıkarsın. Sonra yüzünü ve dirseklerine kadar ellerini yıkarsın. Başını meshedersin, sonra da topuklarına kadar ayaklarını yıkarsın. (Bunları tamamladın mı) bütün günahlarından arınmış olursun. Bir de yüzünü Aziz ve Celil olan Allah için (secdeye) koyarsan, anandan doğduğun gün gibi, hatalarından çıkmış olursun.” Ebu Ümâme der ki: “Ey Amr İbnu Abese dedim, ne söylediğine dikkat et! Bu söylediklerinin hepsi bir defasında veriliyor mu? “Vallahi dedi, bilesin ki artık yaşım ilerledi, ecelim yaklaştı, (Allah’tan ölümden çok korkar bir haldeyim), ne ihtiyacım var ki, Allah Resülü hakkında yalan söyleyeyim! Andolsun söylediklerim, Resûlullah’dan kulaklarımın işitip, hafızamın da zabtettiklerinden başkası değildir.” Müslim, Müsâfırin 294, (832); Nesâi, Tahâret 108, (1, 91, 92)

 

Abdest için uzuvları birer veya ikişer ya da üçer kez yıkamak:

3612-”Hz. Câbir, sana Resûlullah’ın uzuvlarını birer birer, ikişer ikişer ve üçer üçer yıkayarak abdest aldığını söyledi mi?” Bu soruma: “Evet!” diye cevap verdi.” Bir rivâyette de: “Birer birer yıkayarak abdest aldı mı?” diye sordum; “evet!” diye cevap verdi” şeklinde gelmiştir.. Tirmizi, Tahâret 35 (45, 46)

3598-”Resûlullah uzuvlarını birer kere yıkayarak abdest aldı.” Buhari, Vudü 22; Ebu Dâvud, Tahâret 53; Nesai, Tahâret 84.

3595-”Resûlullah (abdest uzuvlarını) ikişer kere yıkayarak abdest aldı.” Buhâri, Vudü 23.

3600-”…avuçlarını üç kere yıkadı, yüzünü üç kere yıkadı, bir kere mazmaza ve istinşak yaptı. Ellerini üçer üçer yıkadı. Başını iki kere meshetti. Başının gerisinden başladı, sonra önünden. İki kulağını da (meshetti) içlerini de, dışlarını da. Ayaklarını da üçer üçer yıkadı.” Ebu Dâvud, Tahâret 50, (126); Tirmizi, Tahâret 25, (33).

Abdest ne için zorunludur?

3890-”Resûlullah bir gün helâdan çıkmıştı. Hemen kendisine bir yemek takdim edildi. (O da kabul buyurdu. Ashâbtan bazısı:”Size abdest suyu getirmeyelim mi?” dediler. Onlara:” Namaza kalkınca abdest almakla emrolundum!” cevabını verdi. (YANLIŞ ÇEVİRİ! DOĞRUSU: “BEN, ANCAK NAMAZA KALKTIĞIM ZAMAN ABDESTLE EMROLUNDUM.” OLMALIYDI.)” Müslim, Hayz 118, (374); Ebu Davud, Et’ime 11, (3760); Tirmizi, Et’ime 40, (1848); Nesai, Taharet 101, (1, 85).

3261-6958-”Resûlullah helâdan çıkmışlardı. Bu esnada bir yemek getirildi. Bir adam: “Ey Allah’ın Resûlü! Size abdest suyu getirmeyeyim mi?” dedi. Efendimiz: “Namaz mı kılacağım ki, (şimdilik gerek yok)” buyurdular.”

Peygamber sürekli abdestli mi dolaştı?

3572-”Resûlullah işedi. Hz. Ömer de arkasında, elinde su kabı olduğu halde durdu. Resûlullah onu görünce: “Bu da ne, ey Ömer?” buyurdular. Hz. Ömer: “Sudur yıkanırsın!” dedi. Resûlullah: “Ben her işeyişimde abdest almakla emrolunmadım, bunu yapacak olsam bu, bir sünnet olurdu” buyurdular.” (YANLIŞ ÇEVİRİ! DOĞRUSU: “BUYURUN! ABDEST ALMANIZ İÇİN SU! BEN, HER SU DÖKTÜĞÜMDE(İŞEDİĞİMDE), ABDEST ALMAKLA EMROLUNMADIM.” OLMALIYDI.) Ebu Dâvud, Tahâret 22, (42); İbnu Mâce, Tahâret 20, (327).

Abdesti tuvalet gereksinimini karşılamak bozar

2666-”Resûlullah buyurdular ki: “Allah, sizlerin namazını tuvalet(hades) vâki olunca yeniden abdest almadıkça kabul etmez.” Ebu Dâvud, Taharet 31; Tirmizî, Tahâret 56.

 

Gaz çıkarmak abdest bozar mı?

3652-Hz.Ebû Hüreyre anlatıyor: “Resûlullah buyurdular ki: “Ses ve koku olmadıkça abdest alınmaz.”

3654-”Biriniz namazda iken, dübüründe bir hareket hissetse ve abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda tereddüde düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidi terketmesin.” Müslim, Hayz 99; Tirmizi, Tahâret, 56; Ebu Dâvud, Taharet 68, (177).

3656-”Biriniz mescide girince, kabaları arasında bir şey hissedecek olsa, çıkanın sesini işitmedikçe sakın mescidden dışarı çıkmasın.” Buhari, Vudü 4, 34, Büyü 5; Müslim, Hayz 98; Ebu Dâvud, Tahâret 68; Nesâi, Tahâret 116, (1, 99).

3657-”Resûlullah buyurdular ki: “Biriniz namazda yellenirse derhal namazdan çıksın, abdest alsın ve namazı iade etsin.” Ebu Davud, Salât 193, (1005).

 

Uyumak abdest bozmaz

3675-”Resûlullah’ın ashabı uyurlar, sonra abdest almadan namaz kılarlardı: (Enes’ten bunu rivayet eden) Katade’ye: “Bu sözü Enes’ten bizzat işittin mi?” diye sorulmuştu: “Vallahi evet!” diye te’yid etti.” Müslim, Hayz 125, (376); Ebu Dâvud, Tahâret 80, (200); Tirmizi, Tahâret 58, (78).

3678-Resûlullah’ı secde halinde uyurken görmüş ve hatta Resûlullah horlayıp solumuş, sonra kalkıp (abdest almadan) namaz kılmıştır. İbnu Abbas der ki: “Ey Allah’ın Resûlü dedim, siz uyudunuz, (abdestiniz bozulmuş olmalı değil mi)?” Bana şu açıklamayı yaptı: “Abdest, yatarak uyuyana gerekir. Zira yatarak uyuyunca mafsalları rahâvet basar.” Tirmizi, Taharet 57, (77); Ebu Dâvud, Tahâret 80, (202); Nesâi, Ezân 41, (2, 30). Bu metin, Tirmizi’ye aittir.

Kadına dokunmak ve onu öpmek abdesti bozmaz

3668-”Resûlullah kadınlarından birini öptü, sonra dönüp namaza gitti, abdest tazelemedi. Urve der ki: “Kendisine: “Bu, sizden başka bir hanımı olmamalı!” dedim, Hz. Aişe gülmekle cevap verdi.” Ebu Dâvud, Tahâret 69; Tirmizi, Tahâret 63; Nesâi, Tahâret 121; İbnu Mâce, Tahşet 69.

3669-”Erkeğin hanımını öpmesi ve ona eliyle dokunması hep mülamese (değme) sayılır. Öyleyse kim hanımını öperse veya eliyle dokunursa abdest alması gerekir.” Muvatta, Tahâret 64, (1, 43). (OYSA 3641 NO’LU HADİSTE GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ, BU HADİSE AYKIRI RİVAYET, DAHA FAZLA KİTAPTA BULUNMAKTADIR.)

 

Kan akması abdesti bozmaz

İbnu Abbâs namazda iken burnu kanardı, o da çıkar burnunun kanını yıkar, geri döner ve önceki kıldığı namazını (kaldığı yerden) tamamlardı.” Muvatta, Tahâret 74, (1, 38).

3666-Misver İbnu Mahreme’nin anlattığına göre: “Ömer İbnu’l-Hattab’ın hançerlendiği gece huzuruna girdi ve Ömer’i sabah namazı için uyandırdı. Ömer:”Namazı terkedenin İslam’dan nasibi yoktur!” buyurdu. Sonra Ömer, yarasından kan aktığı halde namaz kıldı.” [Muvatta, Tahâret 51, (1,39-40).]

Ayakkabılar pis değildir:

3514-Ebû Dâvud’da Ebû Hüreyre’den bir rivayet şöyle: “Resûlullah buyurdular ki: “Sizden biri, ayakkabısıyla bir pisliğe basarsa, bilesiniz, toprak onu temizler.” [Ebû Dâvud, Tahâret 141, (385, 386).]

posted in ABDEST | 3 Comments

20th Eylül 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

ABDEST (NEDİR, AMACI NEDİR?)

Abdest kelimesi Farsça bir bileşik sözcüktür. “Âb” ve “dest” kelimelerinden oluşmaktadır. Âb, “su” demektir, dest ise “el” demektir. Bileşik olarak “elsuyu” anlamına gelmektedir. Arapça’sı ise güzellik ve temizlik anlamında “vuzû”’dur. Türkler, müslümanlığı Farslardan (İranlılardan) öğrendiği için, dini terimler dilimize Farsça olarak yerleşmiştir. (Yukarıda “Salatın namazlaşması” bölümünde geniş bilgi verilmişti.)

Abdest âyeti Medine’de inmiştir. Bu demektir ki, Mekke Dönemi’nde abdestsiz namaz kılınıyordu. Abdest o dönemde zorunlu değildi. Bu âyetten sonra abdest, namazın olmazsa olmaz rüknü oldu.

Bazı araştırmacıların tespitlerine göre abdest ve gusüle benzer ibadet öncesi temizlik, Mekkeli müşriklerde, Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta eskiden de vardı. Yahudi ve Hırıstiyanların ibadetleri öncesi su ve yağ ile yaptıkları sembolik eylemler, onların dinlerinde de abdest gibi bir amelin, eskiden beri var olduğunu göstermektedir.

Abdesti farz kılan âyet:

Maide suresi âyet 6:

“Ey iman sahipleri! Namaza duracağınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı meshedin/ yıkayın. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin. Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin; yüzlerinizi ve ellerinizi ondan meshedin. Allah size zorluk çıkarmak istemiyor. Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.”

Dikkat!

Âyeti kerimede geçen “vemsehu biruûsiküm ve ercüleküm ilel ka’beyn= meshediniz başlarınızı ve aşıklara kadar ayaklarınızı” bölümündeki “ercüleküm” kelimesi, lâmın kesriyle de fethiyle de okunmuştur. Kesriyle okuyan, “ercüleküm” kelimesini hemen kendinden önceki “biruûsiküm” kelimesine atfetmiş olur. Bu takdirde mânâ: “meshediniz başlarınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı” demektir. Bu durumda ayakları meshetmek farz olur, yıkamak değil. “Ercüliküm” şekilde kıraat edenler “ercüleküm” şeklinde kıraat edenlerden daha çoktur. Bu kıraat (ercüliküm), gramer kurallarına da en uygun olandır. Zira Arapça’da söz, uzak harf veya âmile değil, yakın harf veya âmile bağlanır.

Bazıları “ercüleküm”’ü daha önce geçen “fağsilû” fiilinin tümleçlerine bağlarlar. Bunlara göre “ercüleküm: ayaklarınız”, kendisinden hemen önceki “vemsehu: meshediniz” fiilinin tümleci değil, daha önceki “fağsilu: yıkayınız” fiilinin tümlecidir. O takdirde mânâ: “yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız, başınızı meshediniz ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayınız.” şeklinde olur. Aslında Arapça gramer yönünden bu mânâ, pek tutarlı değildir.

Ülkemizdeki Mushaf’ta da bu ikinci kıraat şekliyle okunup yazılmaktadır. Bunun sonucu olarak, ayakları yıkamak farz edilmektedir. Gerçi yıkandığı zaman, aynı zamanda mesh de gerçekleştirilmiş olur. Ama Kurrâ’nın çoğunluğunun kıraati ve Arapça dilbilgisi kuralları ön planda tutulduğunda ayakları, yıkamak farz değil, meshetmek farzdır.

Suyun azlığı, zaman darlığı gibi durumlarda ve soğuklarda Müslümanlar çekinmeden, ayaklarını meshederek abdestlerini almalıdır.

Âyetin açık seçik anlamından her namaz kılınacağında bir abdest alınmasının gereği anlaşılmaktadır. Rasülüllah, sahabe ve din bilginlerinin ekserisi de öyle yapmıştır. Bazı rivâyetlerde, Mekke’nin fethi gününde Rasülüllah efendimizin bir abdestle birden çok namaz kıldığı yer almıştır. Bu rivâyetler Buhari tarafından sağlam görülmemiş, Camiu-s Sahih’te bu rivâyet yer almamıştır. Geçmişte de bu konuyla ilgili mezhepler arası bir çok çatışmalar olmuştur. Akıllı, tedbirli ve uyanık Müslüman her namaz için bir abdest almalıdır. Aksi görüşler, zayıf delil ve zoraki yorumların ürünüdür. Müslüman tedbirli ve bilinçli olmalıdır.

Rasülüllah Efendimizin abdest alışıyla ilgili birbirinden farklı rivâyetler mevcuttur. Bu rivâyetler, Rasülüllah’ın abdesti farklı şekillerde aldığını göstermektedir Bazan uzuvları üçer defa yıkamış, bazan ikişer, bazan da birer. İçinde bulunduğu şartların böyle yapmasında etkili olduğu muhakkak. Belki de, abdest uzuvlarının yıkanmasında kesin bir standart olmadığını ve dolayısıyle üçer, ikişer ve hatta birer kere yıkamanın yeteceğini göstermek için, farklı şekillerde abdest almıştır. Suyun az olduğu, vaktin dar olduğu durumlarda farklı farklı şekillerde (uzuvları, birer, ikişer ve üçer kez yıkamak suretiyle) abdest alınabilir.

Bazı kimseler tarafından namazdan başka, Kur’ân okumak, Kur’ân’a dokunmak, Ka’be’yi tavaf etmek ve tilavet secdesi yapmak için de abdest almak şart olarak ileri sürülmekteyse de bu görüş, sağlam bir delilden yoksundur. Dinimizde abdest, sadece namaz için farz kılınmıştır.

Teyemmüm:

Yukarıda sunduğumuz abdest âyetinde “felem tecidû mâen feteyemmemû saîden tayyiben: Su bulamamışsanız, temiz toprağa teyemmüm ediniz.” cümlesinin ifadesine göre su bulunamadığı takdirde teyemmüm gerekir. Teyemmüm, temiz toprağa elleri vurup önce yüze sürmek, sonra tekrar vurup her avucun içiyle karşı kolu meshetmektir.

Yanında yalnız içmesine yetecek kadar suyu bulunan kimse, onu kullandığı takdirde kendisinin veya hayvanının susuz kalacağından korkarsa o suyu kullanmaz, teyemmüm eder. Suyun fâhiş fiyatla satıldığı yerde de teyemmüm edilir. Hastalık, düşman korkusu, soğuk gibi herhangi bir sebeple suyu kullanmanın, suya ulaşmanın tehlikeli olduğu veya su, gerçekten bulunmadığı takdirde teyemmüm edilir. Vaktin evvelinde su bulamayan kimse namazı vaktin sonuna doğru ertelese de olur, hemen teyemmüm edip kılsa da olur.

Abdest âyetinde Yüce Rabbimiz “Allah size güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek istiyor.” buyurarak abdest ve teyemmümdeki esas amacı açıklıyor. Abdest âyetindeki baş ve ayakları mesh etmek ve su bulunmadığı takdirde Teyemmüm etmek emirlerinden de anlıyoruz ki abdestteki amaç doğal kirleri gidermek değildir. Zira başı ve ayakları meshetmekle ve de teyemmüm ile maddi kirler temizlenmez.

O nedenle abdest âyetindeki esas mesaj, bu sembolik hareketlerle zihni toparlamak, huşuû sağlamaktır. Böylece yüce huzura maddi ve manevi kirlerden arınmış bir halde varmaktır.

Abdest, namaz ibadeti için önemli bir hazırlıktır. Kişi en yüce makam olan Allah’ın huzuruna çıkacaktır. O’na kulluğunu, duasını, yakarışını ve aczini sunacaktır. Namaz kılmak, bu yüce huzura çıkış, namaz kılınan yer de bu yüce makamın, dünyadaki sembolik yeridir. (Dünyada ve uzayda, kısacası evrenin her noktasında, temiz olması kaydıyla namaz kılınabilir.) Aciz kul ile Aziz olan Allah’ın sembolik buluşması olan bu kulluk görevi hazırlıksız, rastgele olamaz.

Abdest alırken yıkanan organlar, manevi necasetten de temizlenmiş sayılır. Abdest organları yıkanırken o organların işlemiş olduğu günah kirleri yıkanır ve bu organlar bir daha günah kiri ile kirletilmemeye azmedilir.

Abdest manevi kirleri nasıl temizler?

Kul bütün hayırlı işlerine “besmele” ile başladığı gibi abdeste de “besmele” ile başlar. Yapacağı ibadetin Allah için olduğuna besmeleyi söyleyerek niyet eder. Suyu temizleyici ve İslam’ı bir nur yapan Allah’a hamdeder. Allah’tan dünya ve ahirette açlık ve susuzlukla kendisini terbiye etmemesi için dilekte bulunur.

Abdest alış:

Ellerini yıkarken:

Kul, kıyamet günü ağızlara mühür vurulacağını ve ellerin kişi aleyhine şahitlik yapacağını düşünür.

Ya Sin suresi âyet 65:

“İşte o gün, ağızlarını mühürleyeceğiz. Buna karşın bizimle elleri konuşacak, ve ayakları da yaptıklarına tanıklık edecek.”

İyi bir müslümanın eliyle ve diliyle kimseye zarar veremeyeceğini düşünüp kendisinin öyle olup olmadığını gözden geçirir. Elleriyle yapmış olduğu günahları hatırlar. Gönülden pişmanlık duyar. Onları yıkayıp attığını düşünür. Kendi organlarını kendi aleyhinde şahit tutmamaya azmeder. Ve bu konuda Yüce Rabbinden yardım ister.

Ağzına su verirken: (Zorunlu değil)

Kul, âhirette ağızların mühürlenip ellerin insanın aleyhine tanıklık etmesini yeniden hatırlar. İnsana iki dudak verilmesinin hikmetini düşünür.

Beled suresi âyet 8, 9:

“Biz, ona göz vermedik mi,

Bir dil ve iki dudak?”

Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isteyenlerin ne denli büyük bir cürüm işlediklerini aklına getirir ve onlara fırsat vermemeye niyet eder. Sonra da ağıza ve onun sahip olduğu dile görevlerini hatırlatır. Allah’tan doğru söyleyen bir dile sahip olmayı ister.

Meryem suresi âyet 50:

“Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve onları, gerçeğin yüce bir dili yaptık.”

Burnuna su alırken: (Zorunlu değil)

Cehennem kokularından Allah’a sığınır. Cennet nimetlerinin güzel kokularının koklatılması isteğini Yüce Rabbine iletir.

Yüzünü yıkarken:

Ali Imran suresi âyet 106.

“O gün kimi yüzler ağaracak, kimileri de kararacaktır. Yüzleri kararanlara şöyle denecektir: “Siz inandıktan sonra yeniden inkarcılığa mı döndünüz? Öyleyse, inkarınızdan dolayı tadın cezayı!”

Abese suresi âyet 40, 41:

“Yine, o gün, yüzler olacak, toprağa bulanmış,

tozla kaplanmış.”

Ğaşiye suresi âyet 8, 9:

“O gün, yüzler olacak, sevinçli,

yaptıklarından hoşnut.”

En’âm suresi âyet 79:

“İçtenlikle, evet, yüzümü, gökleri ve yeri Yaratan’a çevirdim. Ve ortak koşanlardan değilim.”

Kul, Kur’ân’daki bu mesajlarını aldığını ve kendi yüzünün kararmaması ve tozlanmaması; daima, yüzünün ak ve nurlu olması için Allah’a yalvarır.

Sağ kolunu yıkarken:

Aşağıdaki âyetleri hatırlar ve âhirette kitabı sağından ve önünden verilecek kimseleri düşünür.

İnşikak suresi âyet 7-9:

“Sonra, amel defteri sağ eline verilecek kimseye gelince,

o zaman, kolay bir hesapla hesaba çekilecek,

ve evine sevinçle dönecek.”

Vakıa suresi âyet 90, 91:

“Ve eğer sağın adamlarından ise,

o zaman “Selam sana, sağın adamlarından olan!” ”

Ve “Ya Rabbî! Kitabımı sağımdan ver ve hesabımı kolay eyle!” diye niyazda bulunur.

Sol kolunu yıkarken:

Bu aşamada da aşağıdaki âyetleri hatırlar.

İnşikak suresi âyet 10-13:

“Ve amel defteri, kendisine arkasından verilecek kimseye gelince,

o zaman o, yok olmayı dileyecek, ve Sair-cehenneme düşecek!

Evet, o, dünyada, ailesi arasında zevk içindeydi,”

Vakıa suresi âyet 41-49:

“Solun adamları, kimdir o solun adamları?

Onlar, öldürücü bir sıcak esinti ve kaynar su içindedirler,

Ve sıcak bir dumanın gölgesinde,serinliği ve hoşluğu olmayan….

Onlar bundan önce, konfor içinde bulunuyorlardı.

Ve büyük günahta direnir dururlardı.

Ve şöyle derlerdi: “Ne! Öldüğümüzde ve toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı? Ne! Yeniden dirilecek miyiz?

“En önceki atalarımız mı?…

De ki: “Evet, öncekiler de sonrakiler de,

Belli bir Gün’ün belirli bir zamanında toplanacaklar.” ”

Kul kitabı sol ve arka taraftan verilecek kimseleri aklına getirir ve ürperir. Sonra da “Ya Rabbî! Kitabımın solumdan ve arkamdan verilmesinden sana sığınırım” diyerek dua eder.

Başını mesh ederken:

Şu âyetler onu ürpertir.

Secde suresi âyet 12:

“Rabb’lerinin huzurunda, başlarını öne eğmiş olarak, “Rabb’imiz! Gördük ve duyduk; öyleyse, bizi geri gönder ki, iyi iş yapalım; evet, kesin inanıyoruz!” derlerken, suçluları bir görseydin!”

Bu sırada da Allah’tan bağışlanma ve bereket diler. Kıyamet günü Rabbinin huzurunda utançtan başlarını yere eğmiş ve “Ya Rabbî! Şimdi gördük ve işittik ki ahiret hayatı hakmış. Bizi tekrar dünyaya gönder sana kulluk yapalım” diyen suçlulardan olmamaya karar verir.

Ayaklarını yıkarken:

Şu âyeti hatırlar.

Rahman suresi âyet 41:

“Suçlular yüzlerinden tanınacaklar. O halde alınlarından ve ayaklarından yakalanacaklar.”

Günahkârların mahşer gününde alınlarından ve topuklarından yakalanacak olmaları, onu akıllı olmaya sevk eder. Onlardan olmaktan Allah’a sığınır. Ve “Ey Allahım! Bütün ayakların kaydığı kıyamet gününde ayaklarımı sağlam eyle!”, “Ya Rabbî! Çalışmamın karşılığını ver, günahlarımı bağışla, bana boşa gitmeyecek bir ticaret nasip eyle!”der.

Abdestini bitirince:

“Ya Rabbî! Senin huzuruna geliyorum. Huzuruna durup sana yalvaracağım. Ellerimle, kullarımla, başımdaki tüm organlarımla, aklımla, ayaklarımla sana karşı yapmış olduğum tüm kusurlarımı, günahlarımı bağışla! Beni tevbe edenlerden ve temizlenenlerden eyle! Senin huzurunda tertemiz bir halde bulunayım!” şeklinde Allah’tan istekte bulunur.

Dikkat!

Bu işlemler ve istekler tamamen bilinçli olmalıdır. Kul, duasını anadilinden ve gönlünden yapmalıdır. Ağzından çıkanı kulağı duymalı ve Allah’tan ne istediğini bilmelidir. Bilinçsizce yapılan istekler anlamsızdır. Hem de yerli yerine uygun düşmez. El için yapılacak dua ayak için, yüz için yapılacak dua da el için yapılabilir.

Hem hafızada iyi kalması hem de konunun iyi anlaşılması için Celalettin Rumî’nin Mesnevi’sinden bir fıkraya yer veriyorum:

Taklitçi, bilinçsiz birisi tuvalet ve abdest dualarını Arapça olarak ezberlemiş ve tuvalete gittiğinde, tuvaletten çıktığında ve abdest alırken alışkanlık etmiş, bu duaları okurmuş. Anlamlarını bilmediğinden de karıştırıyormuş. Yani el için okunacak duayı ayak için, ayak için okunacak duayı da baş için okurmuş. Yine bir keresinde şehrin camisinin tuvaletinde ihtiyacını giderip caminin şadırvanında abdest alıyormuş. Anlamlarını bilmediğinden yine ifadeleri karıştırmış. Ağzını yıkarken, tuvalette okuyacağı,(Elhamdülillahillezi ezhebe annil eza ve âfânî: benden sıkıntıyı gideren ve bana afiyet veren Allah’a hamdolsun!) duasını okumuş. Çevresinde bu duanın anlamını bilenler, duymuşlar ve buna gülmüşler. Gülüşmeleri duyan adam, alınmış ve onlara:

_ Hayrola beyler, yoksa duayı yanlış mı okudum? demiş. Onlar da:

_ Hayır, amca dua yanlış değil, delik yanlış! demişler.

Bu fıkra aslında bizim sadece abdestimiz için değil, namazımız, orucumuz hele hele haccımız için de çok uygun düşer. Biz, basmakalıp DUA OKUMAYALIM, dua edelim, bilinçli olarak isteklerde bulunalım. Kalıplaşmış duaları okumak, başkasının, içinden gelen duygularla, tamamen kendisine özgü duygu, düşünce ve arzularını yansıtan bir şiirini, bizim okumamıza benzer. Hem de bilmediğimiz bir dil ile. Bu gülünç olur. Biz kendi duygu ve düşüncelerimizi, arzu ve isteklerimizi kendi dilimizle, gönlümüzle dile getirelim. Yüce Rabbimizden isteyelim.

İslam’ın özündeki gibi uygulanmış bir abdest ve gusul en güzel beden temizliğidir. Abdest almakla insan, dışarı ile temas eden organlarını yıkar, böylece bir çok mikrobun vücuda yerleşmesini önlemiş olur. Abdest, başlı başına bir maddi temizlik olması ve bir çok tıbbi faydalar taşıması yanında, temelde bir manevi temizlik ve arınma vasıtasıdır da. Abdestin imanın yarısı olduğunu, abdest alırken yıkanan uzuvlardan günahların döküldüğünü, kıyamet gününde müslümanların abdestin eseriyle yüzleri, el ve ayakları parlak olduğu halde çağrılacaklarını ifade eden hadisler vardır. Abdestin, fıkıh ıstılahında, maddi kirliliği değil de manevi kirliliği ifade eden Hades’ten temizleme sayılması onun bu özelliğini gösterir. Kur’ân’ın ve Peygamber Efendimizin temizlik ve arınmayla ilgili emir ve tavsiyeleri yanında, dinimizde en önemli ibadet olan ve günün belli vakitlerinde eda edilen namazın bir ön şartı olarak farz kılınan abdest, bu yönüyle, müslümanların her zaman maddi ve manevi temizlik içinde bulunmalarını düzenli bir biçimde sağlayan bir temel ibadettir. Vucudun dış etkenlere daha açık ve dolayısıyla kirlenme ihtimali daha çok olan yerlerinin sık sık yıkanmasının temizlik ve sağlık açısından temin edeceği faydalar, izaha ihtiyaç duyurmayacak kadar çoktur. Bunların yanında abdestin insan sağlığı bakımından temin edeceği diğer maddi faydaların bazıları şöyle sıralanabilir:

Vucut doku ve hücrelerinin iyi beslenebilmesi için kan dolaşımını sağlayan damarların tabii esnekliklerinin korunmasında ve damar sertlikleri ile tıkanmalarının önlenmesinde abdestin rolü büyüktür. Vucutla farklı ısıdaki suyun deriye temas etmesiyle damarlar açılıp kapanarak esneklik kazanır. Damarlarda daralma ve tıkanmaya yol açan vucut dokularındaki birikmiş artık maddelerin daha çok el, ayak ve yüz bölgelerinde bulunduğu göz önüne alınırsa, abdest alırken, yıkanmak üzere bu organların seçilmesindeki hikmet daha iyi anlaşılır. Ağız, burun ve boynun iki yanının su ile teması da özellikle beyinde kan dolaşımının güçlenmesi bakımından çok faydalıdır. Bunun gibi vucudun temel korunma sistemi olan lenf dolaşımını sağlayan ve vucuda giren mikroplara karşı koyarak onlarla savaşan beyaz kan hücrelerini (lenfosit), dokuların en ücra köşelerine ulaştıran lenf damarlarının düzenli çalışmasında da abdestin büyük rolü vardır. Abdestte el ve ayakların yıkanması, vucut merkezine uzak bölgelerdeki lenf damarlarının dolaşım hızını artırdığı gibi, lenf sisteminin en önemli bölgeleri olan yüz, boğaz ve burnun yıkanması da bu sisteme önemli bir mesaj ve güç kaynağı olur. Diğer taraftan, insan vucudunda bütün hücrelerin çevresinde belli bir oranda bulunan ve vucut bütününde normal durumda hissedilmeyecek derecede denge arzeden statik bir elektrik vardır. Havada dolaşan elektriklenme, özellikle zamanımızda yaygın olarak kullanılan plastikten yapılmış giyim eşyaları, taşıt araçları vb. şeyler vucudun dış yüzünden aşırı elektron artışına sebep olur. Bu durum, sinir sistemi üzerinde ciddi rahatsızlıklar doğuracağı gibi, deri altındaki minik kasların yorulması ve esnekliğini kaybetmesi sebebiyle yüzde ve diğer yerlerde kırışıklıklar ve sarkmalara da yol açar.Vucuttaki statik elektriğin fazlasını atmanın yollarından birisi de su ile yıkanmak veya toprağa temas etmektir. Bu ise abdest ile teyemmümün vucudun elektrostatik dengesini korumadaki rol ve önemine işaret bakımından yeterlidir. (Bu hususlar ile ilgili Merhum Haluk Nurbaki’nin “Kur’ân Mucizeleri” kitabından, daha fazla bilgi alınabilir. Tavsiye ederim.)

Fiziksel ve zihinsel olarak arındıysak, buyurun Divân’a!… Buyurun Kıyam’a!… Buyurun namaza!…..(Hakkı Yılmaz) http://www.istekuran.net/?p=90

posted in ABDEST | 0 Comments

23rd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA ABDEST VE BOY ABDESTİ(GUSÜL)

Kuran’da abdest, sadece ve sadece namazın bir şartı olarak anlatılır. Ayrıca camiye girerken, Kuran okurken, namaz dışındaki her hangi bir ibadet için abdestin, ve de boy abdestinin (gusül) alınmasına ihtiyaç yoktur. Kuran’da abdest ve boy abdesti birazdan vereceğimiz iki ayette geçer. Bu iki ayet dışında Kuran’da abdest ve boy abdesti ile ilgili hiçbir ayet yoktur. Yani abdest ve boy abdestinin ne yapmamız için gerektiği, ne zaman gerektiği, su olmazsa ne yapılacağı sadece bu iki ayetten anlaşılacaktır.

“Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda; Yıkayınız: yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi. Sıvazlayınız: başınızı ve topuklara kadar ayaklarınızı. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, veya biriniz ayak yolundan geldi ise, ya da kadınlara dokunduysanız, ve de su bulamamışsanız: Temiz bir toprakla yüzünüzü ve ellerinizi sıvazlayın. Allah size zorluk çıkarmak istemez. Allah sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor. Umulur ki; şükredersiniz.” 5- Maide Suresi 6

“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp iken de -yolculuk hali müstesna- yıkanıncaya (gusül edinceye, boy abdesti alıncaya) kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculuktaysanız, biriniz ayak yolundan gelmiş, yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, temiz bir toprakla teyemmüm edin: Yüzlerinizi ve ellerinizi sıvazlayın. Allah affedici, bağışlayıcıdır.” 4- Nisa Suresi 43

Şimdi sorularımızı sorup bu iki ayete göre cevap verelim:

1) Abdest ve Boy Abdesti Niçin Lazımdır?

Ayetlerden açıkça anlaşılıyor ki; abdest de, boy abdesti de bir tek namaz için lazımdır. 5-Maide Suresi 6. ayetin başında abdestin namaz için alınması gerektiği söylenir. 4-Nisa Suresi 43 ayette de cünüp olanın yıkanmadan namaz kılamayacağı anlatılır.

2) Abdest Ne Zaman Alınır?

İki ayetin de son kısımlarına dikkat ederseniz, bize suyun gerekli olup da suyu bulamadığımız hallerde ne yapmamız gerektiği açıklanır. Suyun bize gerekli olduğunun açıklandığı hal ile, abdesti neyin bozduğu da açıklanmıştır. Burada “ayak yolundan geldiğinizde” diye çevirdiğimiz ifade bize abdestin ayak yolundan gelince alınması gerektiğini göstermektedir. “Ayak yolu” diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça’sı “gait”tir. Arapça bu kelime “çukur yer” anlamında olup, “ayak yolu, tuvalet” kelimelerine karşılık gelmektedir.(Kelimeyi “tuvalet” diye çevirmedik çünkü; “tuvalet” günümüzde küçük ve büyük tuvalet dışında başka amaçlarla da kullanılan bir yerdir. Oysa “ayak yolu” ile kastedilen yer, sırf bu iş için kullanılır.) Yani abdestin çukur yerlere yapılanlardan sonra alınması gerekmektedir. Bunun dışında tarif edilen hiçbir şeyle, ne kanın akması, ne deve eti yenmesi abdesti bozmaz. Ayetten abdesti neyin bozduğu açıktır. Kişiler “ayak yolunda”, çukur olan yere ne yapıyorsa abdesti o bozar.

3) Boy Abdesti (Gusül) Ne Zaman Alınır?

“Abdest” ve “boy abdesti” Farsça’dan Türkçe’ye geçen kelimelerdir. Kuran’da geçmezler. “Boy abdesti” diye kastettiğimiz Kuran’da geçen cünüp olunca gerekli olan yıkanmadır. “Gusül” zaten Arapça “yıkanma” demek olduğu için “boy abdesti” yerine Türkçe “gusül” veya “gusül abdesti” diyenler olmuştur. Suyun gerekli olduğu diğer halin iki ayette de “kadınlara dokunma” olduğu söylenir.(Arapça’da da Türkçe gibi deyimler vardır. Türkçe’de de “kadınlarla beraber olma” “aynı odada yalnız kalma” anlamında değil “cinsel ilişkiye girme” anlamında kullanılır. “Kadınlara dokunma” ifadesi de Arapça’daki aynı manaya gelen bir deyimdir.) Yani boy abdesti kadınlarla cinsel beraberlikten sonra alınır. Zaten cünüp olunduğunda boy abdesti alındığını söylemiştik. Cünüplük, “cenb” kökünden türemiştir. Bu kelimenin kökünde “yakında olma, beraberlik” manaları vardır. Buna göre “cenabet” terimi beraberliğin en ileri seviyesi olan birleşmenin sonucuna ad olmuştur. Ayetin içinden boy abdestinin ne zaman alınması gerektiğine dair vardığımız sonucu “cünüp” kelimesinin manası da doğrulamaktadır. Cinsel bir birleşme dışında, şu şu hallerde boy abdesti almanın vacip (farzla sünnet arası, farza yakın uygulama) veya sünnet olması da Kuran’da yoktur. İsteyen istediği zaman, rahat ettiği zaman boy abdesti alır, fakat Kuran’dan çıkmayan bir hüküm ne farz, ne vacip, ne sünnet, ne de her hangi başka bir başlıkla kimseye yüklenemez. 5-Maide Suresi 101. ayetinde açıklanmayan her şeyin affedildiği söylenmektedir. Bu yüzden Kuran’da açıklanmayan her hususta serbest olduğumuz dışında hiç kimse bu açıklanmayanlara ilave bir cevap aramasın.

4) Abdest Nasıl Alınır?

5-Maide Suresi 6. ayetin başında abdesti nasıl almamız gerektiği anlatılır. Bu anlatımda “yıkayın” fiilinin ardından “yüz ve dirseklere kadar elleri” ifadesi geçer, “sıvazlayın” fiilinin ardından da “baş ve topuklara kadar ayakları” ifadesi geçer. Biri size “yıkayın banyoyu ve mutfağı, silin salonu ve antreyi” derse ne anlarsınız, antrenin yıkanması gerektiğini mi yoksa silinmesi gerektiğini mi? Herkes antrenin silinmesi gerektiğini anlar. Fakat Sünni mezhepten olanların hepsi ne hikmetse “sıvazlayın” fiilinden sonra geçen “ayakların” sıvanması yerine “yıkanması” gerektiğini savunmuşlardır. O zaman ayetteki bu ifade neden “yıkayın” Fiilinden sonra geçmiyor? Ayette yukarıdan aşağı yapılacağının söylendiğini, sıvazlamanın ara izah olduğunu ve bir tek başın sıvazlanması gerektiğini söylemek de mümkün değildir. Çünkü ayette önce yüz ve ellerden bahsediliyor, sonra başa çıkılıp, sonra aşağı ayaklara iniliyor. Bu yüzden ayakları topuklara kadar sıvazlamayı “yıkayın” fiiline göndermenin hiçbir mantığı yoktur. Bu düşünce uydurma Sünni hadislerinden türemiştir. Oysa Şiiler’deki bir çok hadise göre ayaklar elle sıvazlanır. Amacımız hadisleri hadislerle çürütmek değil, fakat Kuran’ı yeterli görmeyenlerin hadiste bile keyŞ davrandıklarını göstermektir. Süleyman Ateş birçok sahabenin de ayaklarını sıvazlamayla yetindiğini belirttikten sonra ayetin Arapça’sından anlaşılanı şöyle açıklar: “Yüce Allah abdestte vücudun iki temel uzvunun yıkanmasını emretmiştir ki; bunlar yüz ve kollardır. İki uç uzvun da sıvazlanmasını emretmiştir ki; bunlar da baş ve ayaklardır. Yıkayınız Fiilinden sonra iki tümleç getirmiştir. Bunlar yüz ve ellerdir. Demek ki yüz ve eller yıkanacaktır. Sıvazlayınız Fiilinden sonra da iki tümleç getirmiştir, bunlar da baş ile ayaklardır. Demek ki bunlar da sıvazlanacak uzuvlardır. Ayette bu manayı son derece güçlendiren ince bir nokta vardır. Kuran-ı Kerim’de her kelime birbiriyle son derece uyumlu ve mütenasiptir. Şimdi “yıkayınız” Fiilinden sonra gelen iki tümleçten ilki nasıl tek bir uzvu, ikincisi iki uzvu (yani iki eli) gösteriyorsa, “sıvazlayınız” Fiilinden sonra gelen iki tümleçten de birincisi bir tek uzvu, ikincisi iki uzvu (iki ayağı) göstermektedir.“ (Süleyman Ateş, Kuran Ansiklopedisi, 1. cilt, Abdest bahsi).

Kısacası abdestte yüz ve dirseklere kadar eller yıkanır, baş ve topuklara kadar ayaklar sıvazlanır, ayrıca da bir şey gerekmez. İsteyen ağzını ve burnunu çalkalar, üç parmakla ensesini sıvazlar, ayaklarını topuklarıyla birlikte yıkar, her uzvunu yıkayışta Arapça dualar okur. Fakat bunları yapan bilsin ki bunların abdestle alakası yoktur. Abdesti Allah, Kuran’da açıklamıştır ve bunlar o açıklamada yoktur.


5) Boy Abdesti Nasıl Alınır?

Boy abdestinin cünüp iken alınması gerektiğini daha önce söylemiştik. Cünüpken ne yapmamız gerektiği iki kelime ile anlatılır. 5-Maide Suresi’nde “tahare” kelimesi “temizlenmek”, 4-Nisa Suresi’ndeki “gasâle” kelimesi “yıkanmak” demektir. Boy abdesti için şuradan şuraya kadar yıkanın, ağzınızı, burnunuzu üçer kez çalkalayın, toplu iğne başı kadar kuru yer bırakmayın, sağ omzunuzdan başlayarak üçer kez su dökün ifadeleri geçmez. Böyle sınırlamalar olmadığından “gasâle” kelimesinden sadece “yıkanmak” anlaşılır.

“Tahare” kelimesi ile de bu yıkanma işleminde kirlerden arınmanın önemi anlaşılır. Bunu yerine getiren boy abdesti almış olur. Bir anne beş yaşındaki çocuğuna “Yıkan” dese, o çocuk bunu anlayıp yıkanır. Oysa koskoca adamlara “Yıkan” deniyor, fakat onlar “Nasıl yıkanıcam? Toplu iğne başı kadar kuru yer kalırsa ne olur? Önce hangi omuzuma su dökücem?” diye sorup Allah’ın ayetini anlamıyorlar. Üstelik bu anlamamanın kendi anlayışsızlıklarından kaynaklandığını da anlamıyorlar. Bir de Allah’ın kitabını eksik ilan edip, bu garip soruların açıklandığı kitapları dinin tam ve eksiksiz kaynağıymış gibi rehber ediniyorlar.


6) Su Bulunamazsa Ne Yapılır?

Normalde bir insanın su bulamama ihtimali çok azdır. Kuran’ın bu durumu açıklaması Kuran’ın gereğinde nasıl tüm detayları verdiğinin bir delilidir. Tüm bu durumlarda kişi suyun eksikliğini temiz bir toprağa teyemmüm ederek giderir. Temiz toprağa eller sürülerek yıkanamayan yüz ve eller sıvazlanır. Böylece namaza hazırlık suyun olmadığı zaman da sağlanmış olur.

Her iki ayetin de sonunda geçen Allah’ın bize güçlük çıkarmak istemediğine, bağışlayıcılığına, affediciliğine dair ifadeleri abdesti ve boy abdestini bir sürü gereksiz detaylar ve zorluklara boğanlar lütfen tekrar okusunlar. http://www.kurandakidin.net/bolumler/36-kuranda-inanc-konulari-namaz-zekat-oruc-hac.asp

posted in ABDEST | 0 Comments

23rd Temmuz 2008

SAYGI-BARIŞ=>HAK-ADALET=>AHLAK-ERDEM=>SEVGİ-DOSTLUK=>UMUT-SORUMLULUK=>ÖZGÜRLÜK

KUR’AN’DA ABDEST

5Maide suresi, 6. ayet: “Siz ey imana ermiş olanlar! Namaz kılacağınız zaman yüzünüzü, ellerinizi ve dirseklere kadar kollarınızı yıkayın ve (ıslak) ellerinizi başınızın üzerine hafifçe sürün ve bileklere kadar ayaklarınızı (yıkayın). Eğer boy abdestini gerektiren bir halde iseniz kendinizi temizleyin. Ama eğer hasta iseniz yahut seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı gidermişseniz yahut bir kadınla birlikte olmuşsanız ve su bulamıyorsanız, o zaman, temiz toprağa ellerinizi sürün ve onunla yüzünüzü ve kollarınızı hafifçe ovun. Allah sizi zora koşmak istemez; ama sizi tertemiz kılmak ve nimetlerinin tamamını size bahşetmek ister ki şükredenlerden olasınız.”

 

SONUÇ

 

Abdestle ilgili emir:

1. Yüzünüzü yıkayın!

2. Dirseklere kadar kollarınızı yıkayın!

3. Başınızı sıvazlayın!

4. Topuklara kadar ayaklarınızı sıvazlayın (yıkayın)!

 

Abdesti bozan şeyler:

1. Tuvaleti ihtiyacını karşılamak

2. Cinsel birliktelik

 

Teyemmüm:

Temiz bir doğal maddeye dokunarak;

1. Yüzü sıvazlamak

2. Kolları sıvazlamak

 

4Nisa suresi, 43. ayet: “Siz ey imana ermiş olanlar! Sarhoş iken namaz kılmaya kalkışmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar (bekleyin); ve boy abdestini gerektiren bir durumda (iken de) yıkanıncaya kadar seyahatte olmanız (ve yıkanma imkânından yoksun bulunmanız) hali dışında- (namaza kalkışmayın). Ama eğer hasta iseniz veya seyahatteyseniz yahut tabii ihtiyacınızı yeni gidermişseniz veya bir kadın ile birlikte olmuşsanız ve hiç su bulamıyorsanız, o zaman temiz toprağı alın, (onunla) yüzünüzü ve ellerinizi hafifçe ovun. Bilin ki Allah, gerçekten günahları temizleyendir, çok affedicidir.”

 

SONUÇ

 

Namaza engel durumlar:

1. Sarhoşluk (Ne okuduğunu anlamama durumu)

2. Boy abdestini gerektiren durum

3. Abdestli olmama

posted in ABDEST | 0 Comments