-
21st Ocak 2009

Eleştirmek ve Eleştirilmek

posted in AHLAK |

Eleştirmek ve Eleştirilmek

Şu üç kavramın bilinmesi bu makalenin daha anlaşılabilir olmasını sağlayacaktır.

Kişilik: Bireyi diğerlerinden ayırt ettiren kendine özgü olan duygu, düşünüş ve davranış özelliklerinin bütünüdür.

Kişilik bozukluğu: Bireyin sosyal, mesleki ve ailevi çevresiyle çatışmasına neden olan ve kişiye bu çatışmaların kaynağının çevre olduğunu düşündüren patolojik kişilik yapısıdır. Birey çatışmanın sonlanması için çevrenin kendisine uyması gerektiğini düşünür.

Kişilik özelliğinde ise; çevreyle uyumun sürdürülmesinde zorlanma olsa da bu durum genellikle bir çatışmaya yol açmaz.

Yaşamın her alanında ve anında en sık karşılaşılan gerçeklerdir eleştirmek ve eleştirilmek. Ancak bu kadar sıklıkla karşımıza çıkmasına ve aksi de ifade edilmesine rağmen ona nedense bir türlü de iyi bir gözle bakılmaz. Yani görünür de olmasına taraftarmış gibi bir tavır sergilenirken, kendi başına kalındığında incinen narsizmin acısıyla öfkelerin bilendiği bir gerçektir o. Aslında biyolojik, sosyolojik ve psikolojik yönleriyle uzun uzadıya tartışılması gereken bir konudur. Çünkü bu eylemin o kadar çok etkenleri var ki, bunlar arasındaki dinamikleri derinlemesine kavrayabilmek neredeyse imkansızdır. Eleştiri nasıl algılanırsa algılansın sonuçta bireyin kendini geliştirebilmesinin yegane itici gücüdür. Önemli olan bunun farkında olabilmektir.

Eleştiri eyleminin bir tarafında eleştiriyi yapanlar(verici), diğer tarafında ise eleştiriyi algılayanlar(algılayıcı) vardır. Eğer bu verici ve algılayıcı taraflar arasında bir frekans uyumu yoksa, yapılan bu eylem sonunda bir kavgaya dönüşebilir. Bazen de bu durum yıllarca sürecek olan kronik çatışmaların zeminini hazırlar. Eleştirilerde önemli olan eleştiriyi yapandan çok, eleştiriyi algılayan bireyin, yapılan eleştirinin mahiyetini ve önemini nasıl algıladığı ve yorumladığıdır. Burada özellikle bireyin kişilik özellikleri ve içinde yetişmiş olduğu kültür son derece önem kazanır. Eleştiriye maruz kalan kişi OBSESİF özellikli yani takıntılı birisi ise, yapılan eleştiriyi kılı kırk yararak irdeleyip, olmayacak sonuçlar çıkarabilir. Günlerce zihninin derinliklerinde onunla yatıp, onunla kalkabilir.

Bu kişiler daha çok ayrıntıların derinliklerine dalma eğiliminde olduklarından bütünü kavramada zorlanırlar. Bu ise onların zihnen bitkin düşmelerine neden olur.

Eğer ki eleştirilen birey NARSİSTİK kişilik özellikleri olan birisi ise, kendisine en samimi duygularla yöneltilen yapıcı bir eleştiri bile, onun kişiliğinde ciddi hasarlara neden olabilir. Çünkü narsistik kişiler eleştirilemeyecek kadar mükemmel olduklarına inanarak kendilerini dünyanın merkeziymiş gibi algılarlar. Sizin onların bu inanışların ters gelecek olan eleştirileriniz onların benlik algılarında ciddi acınmalara yol açabilir.

Eleştirilerde en tehlikeli olabilenler PARANOİD özellikler taşıyanlardır. Eğer ki eleştirilen birey PARANOİD özellikli birisi ise, eleştiri dahil kendisine yönelik olan bütün yaklaşımlara genellikle şüpheyle bakma eğilimindedir. Bu kişiler sanki kendilerine yönelik bir tehlike varmış gibi, sürekli tetikte olurlar. Çevrenin onlara tuzaklar kurarak zarar vereceğini ya da haklarının gasp edileceğini düşünebilirler. Bunlar uzlaşılması en zor olan kişilerdir. Çünkü Paranoyalar tedaviye en dirençli düşünce içeriği bozukluklarıdır. Örneğin ona nerede oturduğunu sorduğunuzda o bundan olmadık anlamlar çıkararak, sizden bunu gizlemek eğilimi gösterebilir.

Eleştirilen birey HİSTİRYONİK özellikler taşıyan birisi ise, eleştirilere karşı çok abartılı ve değişken tepkiler verebilir. Ciddi bir eleştiriye maruz kalabilecek olan bu gurubun üyeleri, benlik algılarının hızla düşmesi sonucu, kısa sürede depresyona dahi girebilirler. Çünkü bu bireyleri ayakta tutan şey çevreden onlara yönelmiş olan ilgilerdir. Sürekli pof poflanmak ve onaylanmak isterler. Sanki yaşam bir tiyatro onlarda başrol oyuncusudurlar. Eğer ki siz, onun bu rolü hak etmediğini söylerseniz, bir anda değişerek, size karşı son derece saldırganca tavırlar sergileyebilir.

Elbette ki işin bir de eleştirileri yapan tarafları vardır. Bu tarafın kişilik özellikleri de en azından eleştirileri algılayanların ki kadar önemlidir. Olur olmaz eleştiriler yapmaya eğilimli olan GRANDİYÖZ özellikli kişiler, burada sıklıkla karşımıza çıkarlar. Bunlar kendilerini gücün merkezi sanıp, her önüne gelene eleştirel bir yaklaşım gösteririler. Sağduyu sahibi herkesin çok iyi bildiği doğruları sanki yeni şeyler söylüyormuşçasına tekrar tekrar gündeme getirirler. Buna karşın kendilerine karşı eleştirel yaklaşanlara ise sıklıkla öfke dolu bir tutumla cevap verirler. Hele birde yapmış oldukları eleştiriyi de eleştirirseniz! Çizilen Narsizmlerinin verdiği acı ile iyice saldırganlaşabilirler. Çünkü onlar kendilerini eleştirilemeyecek kadar yetkin, güçlü ve önemli kişiler olarak algılarlar. Birde etraflarında onların bu patolojik davranışlarını pekiştirici yaklaşımlar gösteren ve halk arasında da yağcı veya şak şakçı tabiri ile tanımlanan kişiler varsa, gösterecekleri tepkilerin boyutu bir kat daha artar.

Anlayacağınız eleştiri eyleminde, hem eleştiren hem de eleştirilen bireylerin kişilik yapıları son derece önemlidir. Sizin son derece iyi niyet ve halisane duygularla yapacağınız bir eleştiri, patolojik kişilik özellikleri baskın olan birisi tarafından son derece farklı olarak algılanaraktan bir çatışmaya dönüşebilir. Diğer taraftan da Patolojik kişilik özellikleri olan birisinin hiçte önemli olmayan bir konudaki abartılı eleştirisi, karşıdaki insanın olumlu kişilik yapısından dolayı kolayca tolere edilebilir.

Bu bilgiler ışığında siyasi yaşamımızda ki tartışmaları ve siyasilerin birbirine karşı olan tavırlarını yeniden gözden geçirdiğinizde daha önceleri anlamakta zorlandığınız ve eleştirilmelerine rağmen de neden aynı davranışlarını ısrarla sürdürmeye devam ettiklerini kolayca kavraya bilirsiniz.

Bu meyan da ülkesinin aleyhine olan emperyalist projelere öncülük etmesine, Kuran da açık olarak karşı çıkılan dostlukları kurmasına ve de yaşamı uzunlamasına incelendiğinde demokrasinin D sinden haberdar olmadığı ortaya çıkmasına rağmen, siyasi ikbal uğruna yeri geldiğinde en demokrat, yeri geldiğinde en inançlı, yeri geldiğinde de en milliyetçinin kendisinin olduğunu söyleyen siyasileri örnek olarak verebiliriz.

Son söz olarak sizlere tavsiyem odur ki! Sakın ola ki, patolojik kişilik özellikleri olan kimselerle tartışmalara girmeyiniz. Çünkü kişilik özellikleri değişmez ve değiştirilemez. Aksi takdirde böylesi bir yaşantıdan size geride kalacak olan şey, sadece ve sadece boşa harcanmış zamanınız ve de yıpranmış olan sinirleriniz olacaktır.

İyisi mi siz enerjinizi ve zamanınızı birilerinin incinen gururlarının ve çizilen narsizmlerinin tamirine katkıda bulunmak için harcamayınız. Çünkü yapılması gereken o kadar çok işimiz var ki! Sanırım bunu hatırlatmama bile gerek yoktur. Çünkü ruh sağlığı yerinde olan herkesin, zaten bunun bilincinde olduğunu düşünüyorum.

GÜNÜN SÖZÜ : SİZİ TENKİT EDENLER, SİZE CEPHE ALANLAR VE SİZE REKABET EDENLERDEN DE ALINACAK DERSLER VARDIR. (Yalçın Güzelhan)

http://www.tumgazeteler.com/?a=4016382

 

KONUYLA İLGİLİ DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN LÜTFEN AŞAĞIDAKİ BAŞLIKLARI İNCELEYİNİZ…

1) İletişim Çatışmaları ve İletişimi Geliştirmenin Yolları
2) Niyet ve Bahane Kandırmacaları
3) Sorumsuzluk, İhmal, Bencillik ve Soyutlanma_Ka’b bin Malik
4) Bahaneler ve Mazeretler
5) Eleştirmek ve Eleştirilmek
6) Eleştirinin Önemi
7) Münafık, İkiyüzlü, Kararsız, İlkesiz ve Duyarsız Kimdir?
8) Münafıkların Özellikleri
9) Ahlak Odaklı Din, Allahlı Dindir
10) Dürüstlük Dinin Özüdür
11) Adanmış ve Aday İnsan
12) Kur’an’da İlahi Adalet İlkeleri
13) Soru Sormanın Yöntemi ve Adabı
14) Yeni Sınıfın İdeolojisi: Kariyerizm ve Konformizm
15) Ahlak, Adalet, Emek ve Sermaye
16) Doğruluk Kaygısı_Montaigne
17) Kendimizi Kime Beğendirelim?

This entry was posted on Çarşamba, Ocak 21st, 2009 at 14:35 and is filed under AHLAK. You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

Yorum Yaz